"Ama felaketin en büyüğü savaştı"
Cengiz Aytmatov'un kaleminden ibret alınası bir hikâye. Savaşın yaşandığı tek yer cephenin ön safhası değildir. Geride kalanlar da bütün ağırlıyığla hisseder savaşı. Savaş, âdeta bütün karanlığıyla her aydınlığı örter. Savaş, bütün canlı ve cansız varlıklarda getirdiği yıkımı derinden hisettirir. Nitekim bütün umut ışıklarını söndürene dek devam eder.
...
Hikâyemizin ana kahramanı Sultanmurat ve akran olduğu diğer dört arkadaşıyla yüklendikleri büyük sorumluluğun çetin öyküsüdür Sultanmurat kitabı. Cephenin gerisinde bir Kırgızistan köyünde canla başla mücadele eden beş küçük çocuğun çetin hikâyesi... Savaş o denli çetin sürer ki köyde erkeklerin yokluğundan geriye kalan işlerin yükünü üstlenmek zorundadır geride kalanlar. Geride kalanlar her işe koşar ama yetersiz kalır bu çabalar nihayetinde. Öyle ki çocuklardan yardım almak zorunda kalınır. "Uğrunda okulu terketmek zorunda kaldıkları olaylar, 1943 kışının başlarında işte böyle başladı..."*(sayfa 46) İşte böyle başlıyor çetin hikâyeleri.
...
İbret alınası bir hikâye. Savaşın getirdiği yıkım çepeçevre sarar her yeri. Getirdiği değişim o kadar derindir ki hayat, savaştan önce ve sonra diye ikiye ayrılır. Umutları söndürür. Cepheden gelecek bir kötü haberi bekler insanlar her daim her ne kadar kaçmak isteseler de bu kara haberlerden. Ama savaş olabildiğince gerçek ve yıkıcı. Onun getirdiği yıkımdan kaçmak nafile. Her şeye rağmen insanı umut ayakta tutar son ana kadar. Umutlu bir bekleyiş her daim işe sevk eder. Kurtuluş, umutlu olmaktadır, umutla kalabilmektir. Vuslatın umudu, aşkın umudu, sevginin umudu, dayanışmanın umudu...Nitekim Sultanmuratı ve diğerlerini ayakta tutan bu Umut'tur.
...Esenlikler diliyorum
* Sultanmurat, sf:109