Gönderi

688 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 21 days
Kusursuz.
Suç ve Ceza benim uzun süre beklettiğim, bir şekilde okumayı ertelediğim bir kitaptı. Kalınlığı değildi benim gözümü korkutan, dilinin ağır olabilme ihtimali de değildi. Zaten genel olarak Dostoyevski'nin kitaplarının dili zor değil. Asıl zor olan anlamı, özü. Evet, buydu çekincem. Acaba kitabı tam olarak kavrayabilecek miyim? Özünü benimseyebilecek miyim? Çünkü öyle bir kitap ki Suç ve Ceza sıradan bir şekilde alıp okuyanların 'ne anlatıyor bu ya?' diyebileceği bir kitap. Eğer sadece olay örgüsüne odaklanıyorsa. Ama bu kitabın özünü kavrayabilenler ne dediğimi anlayacaktır. Gerçi böyle diyorum ama ben kavrayabildim mi acaba? Hâlâ bir soru işareti kafamda. Bu kitap sizi düşündürtüyor. Kapağını kapatıp bir iki dakika düşündüğünüz oluyor evet ki bu düşünme süreci sadece okuma sırasında gerçekleşmiyor. Kitap bitiyor hâlâ düşünür buluyorsunuz kendinizi. Dostoyevski'nin genel yazım tarzı bu sanırım. Okuyanı sürekli bir sorgulama sürecinden geçirtmek, bir nevi felsefi bir etkinlikte bulundurmak. Kitabın içeriğinden bahsedecek olursam, Raskolnikov adlı bir hukuk öğrencisinin yaşlı tefeci bir kadını mücevherlerini çalmak için onu baltayla öldürmesini konu ediniyor. Tabii ki bu cinayetin görünen sebebi. Bu de görünmeyen sebebi var. Raskolnikov'un kendisini (makalesinde de belirttiği gibi) sıradan biri olarak görmemesi belki de öteki sebep. Raskolnikov'a göre iki tip insan var. 'Sıradan olanlar' ve 'sıradan olmayanlar'. Sıradan olmayanların her suçu işlemeye, her kanunu çiğnemeye hakkı var. Çünkü sıradan değiller. Bu bule geçerli bir sebep Raskolnikov için. Çünkü ona göre sıradan olmayanlar bu dünyaya bir biçim verenler... Tabii ki sıradan olanları yermiyor. Onların da tabiatlarının bu olduğunu ve herkesin tabiatına göre davrandığını ayrıca herkesin var olma hakkına sahip olduğunu savunuyor. Peki ya kendisi savunduğu şeyle örtüşüyor mu? Burada iki yol çıkıyor karşımıza: İlki örtüşmüyor bunun sebebi ise cinayetten sonra vicdan azabı çekmesi ve suçunu itiraf etmesi. Burada bir soru sormaz mıyız? Hani 'sıradan olmayanların' her şeye hakkı vardı ve hani onların tabiatı her şeyi yapmaya müsaitti? Hani herkesin tabiatına uygun davranması gerekiyordu? Raskolnikov'un tabiatı madem 'sıradan' değildi o hâlde neden vicdan azabı çekti ve suçunu itiraf etti? Hani sıradan olmayanlar rutinlerinden çıkmak ve suç işlemek zorundaydı? Onların tabiatıydı bu... Bunun sonucunda ne vicdan azabına ne de pişmanlığa yer yoktu. O hâlde neden Raskolnikov vicdan azabı çekti? Buradan Raskolnikov'un kendisiyle çeliştiği, tabiatına uymadığı ve tabiatını ksbul etmediğini çıkarabiliriz. Raskolnikov hiç istemediği hâlde sıradandı belki ve yaptığı şey doğal olarak onu pişmanlığa sürükledi. Ama ben böyle düşünmüyorum ve bahsettiğim o iki yoldan ikincisinden bahsetmek istiyorum. Cinayet sırasında neredeyse kitabın ana gidişatını belirleyen bir olay oldu. Bu olay öldürdüğü tefeci kadının kız kardeşi Lizaveta'nın aniden eve gelmesi ve Raskolnikov'un onu da öldürmesi idi. Bu uzun süredir kafasında kurduğu, planladığı cinayete uymuyordu. Beklenmedikti. Raskolnikov tefeci kadını öldürdüğünde belki hiç vicdan azabı çekmeyecekti. Çünkü kadın zaten insanlara kötü davranan, çıkarcı, tabiri caizse 'olmasa da olur' biriydi. Hatta ölmesi insanlığa fayda bile sağlayabilirdi. Ama Lizaveta öyle miydi? Masum, belki de bazılarının hayallerini süsleyen, güzel ve kibar biriydi. Saftı. Ölmeye hakkı var mıydı? İşte Raskolnikov'un cinayetten sonra neredeyse uzun bir delilik hâli geçirmesinin, yataktan çıkmamasının, hastalanmasının sebebi buydu. Yoksa tefeci kadın cinayeti gayet makuldu. Nerden çıkmıştı bu Lizaveta. Her şeyi berbat etmişti. Onun belki de o çok özendiği Napolyon gibi olamamasının sebebiydi. Sıradan olduğunu hissettirmişti. Ama benim kitapta en sevdiğim yer oldu Lizaveta'nın da cinayete kurban gitmesi. Eminim çoğu kişinin de öyledir. Çünkü hep şunu sorgulatıyor bu olay bize: Lizaveta ölmeseydi ne olurdu? Acaba kitabın seyri nasıl giderdi? Böyle bir ton soru dolanıyor kafanızda. Ve bence Suç ve Ceza da Suç ve Ceza yapan bu. Onun dışında Raskolnikov'u suçunu ihbar etmeye iten bir şey daha vardı. Sonya. Raskolnikov'un cinayeti ilk itiraf ettiği kişi. Belki onun da kendisi gibi bir şeylere cesaret etmiş olması belki de farklı bir bağdı onu söylemeye iten. Ama Sonya onun yanındaydı. Ona İncil'den Lazarus'un Dirilişi'ni okudu ve oradaki gibi somut bir diriliş olmasa bile soyut bir diriliş gerçekleştireceğine inandı. Onun sokağa çıkıp 'Ben katilim' diye bağırmasını ve kendini ihbar etmesini sağladı. Ve Raskolnikov'a olan inancını kaybetmeyerek sürgüne onunla birlikte gitti. Razumihin gibi mükemmel bir karaktere de değinmeden edemeyeceğim. Yer yer düşüncelerini okuduğumuz Razumihin beni kendine hayran bıraktı. Başta onun işe yaramaz ve ayyaşın teki olduğunu düşünmüştüm ama o neydi öyle? Onun cümlelerini çizerek geçti kitap. Üstelik arkadaşına sadakati ve ailesine sahip çıkması sevmek için diğer sebepler. Son olarak ahlaki hesaplaşmanın ve iyilik algısının çok çok sorgulandığı bu mükemmel kitabı okuduğum için çok şanslı hissediyorum. Eminim tekrar tekrar okuyacağım. Kitabı tek kelime ile anlatsam; o benim hayatım derdim. Şaka bir yana bu kitap için tek kelime "kusursuz" olurdu.
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 2015160.1k okunma
··
1,351 views
Nisa okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş.😍💗Okuduğum zaman hissettiklerimi yazmışsın… Ve düşünme konusunda çok haklısın, genel tarzı tam olarak bu.
Ezilenler
Ezilenler
okuduktan sonra 1 saat boyunca kitabı düşünmüştüm. O derece etkileyiciydi. Suç ve Ceza’nın yanında diğer başyapıtları da aynı şekilde denebilir… Üstat diye boşa dememişler!✨
Betül G. okurunun profil resmi
O da çok merak ettiğim kitaplarından birisi, eminim çok güzeldir. Teşekkürler ayrıca 🥺
1 next answer
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.