Gönderi

"Gerçekten, insanoğlu, eksik doğan ve gelişimini dışarıda tamamlayan bir varlıktır. Diğer canlılar gelişiminin çok büyük bir kısmını doğmadan önce tamamlarlar. Çok kısa bir bebeklik döneminden sonra hayata atılırlar. Halbuki insanoğlunun kendi türünden yetişkin bir bireyi haline gelmesi, yani bebeklik, çocukluk ve yetişme süreci yıllar alır. Bedenî yapısıyla da insan, tabiatın en zayıf varlığıdır. Güçlü bacak kasları yoktur ki, tehlike anında bir at gibi koşup, kaçabilsin. Kanatları yoktur ki, uçabilsin, yüzgeçleri yoktur ki, suyun altında kendini koruyabilsin. Zehiri yoktur ki, düşmanı korkutabilsin. Güçlü diş ve tırnakları yoktur ki, pençeleriyle avını yakalayıp parçalayabilsin ve kendini koruyabilsin. Kısaca insanoğlu korunmasız bir varlıktır. İşte, Tanrı insana "akıl" dediğimiz bir silah bağışladı ki, bununla hem kendini koruyor, korumanın yollarını keşfediyor, hem de diğer varlıklara ve tabiata hakim oluyor. Karada, denizde ve havada diğer canlıları geride bırakıyor. Akıl aynı zamanda insanın işlerini tedvir etme, günlük maişet ve kazancını, hatta davranışlarını ayarlama ve yön verme melekesidir. Kişi bununla kazanır, başarıya ulaşır, sevilir ve sayılır. Ayrıca insan inancını akılla tayin eder. Hangi dine gireceğine ve hangi felsefi doktrini destekleyeceğine akılla karar verir. Dinin bütün hükümlerinin yegane muhatabı akıldır. İlim, sanat, teknoloji ve medeniyet adına insanlığa mal edebileceğimiz ne varsa hepsi aklın ürünüdür. Vasıtalar, füzeler, bilgisayarlar, nükleer bombalar vs. icat ve keşif olarak ne varsa hepsi akıldır, aklın ürünüdür. Hatta bir Alman filozofunun dediği gibi "ampulde yanan tungsten madeni değil, insan aklıdir" s.69
Sayfa 69 - Ötüken Yayınları
··
90 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.