Gönderi

124 syf.
·
Puan vermedi
Demek ki evrenin yükü gerçek bir tanrıtanımazı ezmek şöyle dursun sarsamaz bile. Bir yaratıcının varlığına işaret eden ve binlerce kez tekrarlanmış olup bizim gibilerin düşünce tarzının çok üstünde tutulan tüm kanıtlar, ne kadar çoğaltılırlarsa çoğaltılsınlar, sadece antipyrrhon’cuların veya bir takım görünümlere dayanarak yargılara varabilecek kadar akıllarına güvenenler için apaçıktır (*54), bunlara da, gördüğünüz gibi, tanrıtanımazlar belki onlarınki kadar güçlü ve tamamen karşıt savlarla karşı çıkabilirler. Zira yine natüralistlere kulak verecek olursak, çeşitli karışımların bir rastlantısal sonucu olarak bir kimyagerin elinde ilk aynayı oluşturan aynı nedenlerin, doğanın ellerinde basit bir çoban kızının işine yarayacak saf suyu oluşturduklarını söyleyeceklerdir: (dolayısıyla -ç) Dünyanın varlığını sürdüren aynı hareketin onu yaratmış olabileceğini; her cismin kendi doğasının ona ayırdığı yeri aldığını; havanın yeryüzünü, demir ve diğer madenlerin onun bünyesinden çıkmalarıyla aynı nedenden dolayı, çepeçevre sardığını; güneşin tıpkı elektrik gibi doğal bir ürün olduğunu onun zaman zaman yakıp kavurduğu dünyayı ve insanlarını daha çok ısıtmak için; yağmurun ise çoğu zaman bozduğu tohumları daha çok yeşertmek için yapılmış olmadıklarını; ayna ve suyun diğer aynı nitelikleri taşıyan cilâlı cisimlerden daha çok görüntülerimizi yansıtmak için olmadıklarını: Gözün, gerçekte, ruhun nesnelerin imgelerini, cisimlerin onları kendisine gösterdiği gibi seyredebileceği bir tür pencere (trumeau) olduğunu; ancak bu organın ne özellikle bu seyir için yapılmış ne de kasten göz yuvalarına yerleştirilmiş olmadığını; nihayet Lucrece, tıp adamı Lamy ve tüm diğer eski ve modern Epiküryenlerin, gözün yalnızca bu biçimde oluştuğu ve yerleştiği için görebildiğini iddia ederlerken haklı olabileceklerini; doğanın cisimlerin oluşmasında ve gelişmesinde takip ettiği hareketlerin kuralları bir kez konulduğunda bu harika organın (göz —ç) başka türlü örgenlenmesinin ve başka bir yere konulmasının imkânsız olacağını (söylerlerdi —ç ). *54 “Binlerce kez... tekrarlanan ve bir yaratıcının varhğına işaret eden tüm kanıtlar... yalnızca anti-Pyrrhon’cuIar için apaçıktır.” La Mettrie yalnızca Descartes ve Locke’un değil, Toland, Hobbes ve Condillac’ın da görüşlerine karşıt bir görüşü savunmaktadır, örneğin, Descartes şöyle söylüyor: “Böylece bilimin tüm kesinliği ve gerçekliği, yalnızca hakiki Tanrı’nın bilgisine bağlıdır.” Hobbes ise:“Herhangi bir nedenle herhâingi bir sonucun olduğunu gören kimse, onun yakın nedenini aramalı, buradan da bu nedenin nedenini aramalı... Nihayet şuna gelecektir: Aydınlanmamış/ dinsiz (heathen) filozofların dahi kabul ettiği gibi, bir ilk harekete geçirici, yani her şeyin ilk ye sonsuz (eternal) bir nedeni olmalıdır. İnsanların Tanrı ismiyle ' kastettikleri ‘ de budur.” demektedir. Toland ’ın görüşleri ise şöyledir: “Atomların tüm düzensiz hareketleri, düşünebileceğiniz tüm ihtimaller, Evren’in Parçalarını şimdiki Düzen’lerine getiremez, (getirse dahi — ç.) bunu sürdüremez veya bir Çiçek veya bir Sinek’in örgenleşmesini sağlayamazdı... Madde’nin Sonsuzluğu... uzamlı, cisimli bir Tanrı’yı dıştalar, ama salt Ruh /Tin’i veya maddesiz bir Varlık’ı dıştalamaz." Cohdillac ise şöyle yazıyor; “Bağımsız, tek sonsuz (infinite) ebedî (eternal) rahman (omnipbtent), değişmez (immutable), akıllı (intelligent) ve özgür; rahmeti (providence) herşeyin üstünde uzanan büyük neden: bu hayatta biçimlendirebiieceğimiz en yetkin Tanrı nosyonu budur.” Locke da: “Söylenenlerden, bir Tanrı'nın varlığını, duyumlarımızın bize yakından tanıtmadığı herşeyin varlığından daha kesin bir bilgiyle bildiğimiz sonucuna varıyorum.... Atiezmin savunucusu tarzi bir kitap... Beşir Fuad'ın başucu kitabı...
İnsan, Bir Makina
İnsan, Bir MakinaJulien Offray de la Mettrie · Havss Yayınları · 198045 okunma
·
77 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.