Gönderi

192 syf.
8/10 puan verdi
“ Bir öykünün her bir yazılışının, bir öncekinden daha iyi olduğunu inanmışımdır hep. O halde, hangisinin en sonuncusu olması gerektiğini nereden bileceğiz?” 1982 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazarımız Gabriel García Marquez’in öykü yazmaya başlamasını yetmişli yılların başında, Barcelona’da beş yıl yaşadıktan sonra gördüğü ilginç bir rüyaya borçluyuz. Böyle küçük nedensellikler yapılan işi gözümde hep daha çok devleştirmiştir, hatta bazen mucizevi bile bulduğum olur. Mesele Marquez değil mi, ee büyülü gerçekçilik konuşmayacak mıyız, o halde elbette mucizelerden söz edebiliriz. İki yıl boyunca aklına gelen konuları not etmeye başlıyor. Her öykünün tek başına bir olay olması, bir bütün olarak düşünülmemesi değil istediği. Öyküler arasında bir renk, bir ahenk, anlatım birliği olmasını hedefliyor. Bunun için benim aklıma Marquez’den başka bir isim gelmiyor. Yazmaya başlıyor başlamasına da bir süre sonra öyküleri tamamlayacak gücü kendinde bulamıyor. Bunu kendi şu şekilde açıklıyor:”Kısa bir öykü yazarken harcanan çaba, bir romana başlarkenki çabayla aynı derecede yoğun oluyor. Romanın ilk paragrafında her şeyi tanımlamak gerekiyor: yapıyı, tonu, üslubu, tempoyu, uzunluğu, hatta bazen herhangi bir kişinin karakterini. Artık geri kalanı, insanın akla gelebilecek en mahrem, en tek kişilik zevki olan yazı yazma zevkidir ve insan, ömrünün geri kalanını yazdığı kitabı düzeltmekle geçiriyorsa, yazmaya başlamak için şart olan aynı demir gibi irade, onu bitirmek için de gereklidir de ondan.” Derken öykü yazdığını unutuyor, aradan dört yıl geçiyor ve birdenbire aklına geliyor ama bakıyor ki tüm notları, taslakları kaybolmuş. Çalışmalarının ardından altmış dört öyküden otuz tanesinin notlarını yeniden oluşturuyor, kullanamayacaklarını eliyor geriye on sekiz tanesi kalıyor. Yine bir arınma ve derlemenin ardından kitapta bulunun on iki öykü kalıyor elinde. Tam on sekiz yılda kıvamını buluyor elimizde tuttuğumuz bu kitap. Bu kitabı bitirmek için asıl gerekli olan şeyi sonunda bulmuştu: Zaman içinde oluşacak bir perspektifi, ancak yılların akışı verebilirdi bana. Her öyküye yeni bir kitaba başlıyor gibi başladım. Neredeyse her bir öykünün ardından ikinci sezonu bekledim dersem abartmış olmam sanırım. Her biri roman tadında olan bu on iki öyküyü ya Marquez tekrar okusaydı, pişman olsaydı sonra çöp sepetine atsaydı diye düşündüm. Büyük talihsizlik olurdu. Marquez ile, onun büyülü gerçekçiliği ile tanışmak için güzel bir eser olduğu düşüncesindeyim. Her birini keyifle okudum. Özellikle, “Ben Yalnızca Telefon Etmeye Gelmiştim”, Işık Su Gibidir ve Karda Kan İzlerin öyküleri benim için unutulmazlar arasında yerini aldı bile.
On İki Gezici Öykü
On İki Gezici ÖyküGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 2020810 okunma
·
148 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.