Gönderi

320 syf.
·
Not rated
Kötü bir sıradanlık
Adalet her şeyin temelinde olması gerekir. Yahudi soykırımının lanetlenmesi gereken bir şey olduğunu aklı selim vicdanı olan herkes bilir. Ki olması gereken de tam olarak budur. Soykırımda görev alan bir kişinin durumu anlatılir kitapta. Bu kişi Arjantinde yakalanıp İsraile getirilir ve yargılanır. Yargılamalar iki ayaklı olmuştur diyebiliriz kaba taslak olarak. Özellikle Nurnberg yargılamalari bazı düşünürlerce de eleştirilir. İsrail de kurulan adalet evinde yargılananlar da bazı çevrelerce eleştirilir. Tamam onlar kötülük yaptı ama sizin de aynı şeyleri yapmanıza gerek yok anlayışı hakimdir bi düşünürlerde. Hannah Arendt de bu düşünürlerden biri ve kitabın ilk bölümü olan adalet evinde bu duruma eleştirel bir yaklaşımla tavrını gösteriyor. Arendt a göre adalet evinde yapılan bu yargılama suçluyu mahkum etmek üzerine kurulan bir yargılama değildir. Daha çok mesaj verme içerikli bir yargılamadir. Bu yargılamanın olabilmesi için de siyasi otoritenin baskısından söz eder ve savcıların siyasi otoritenin sözcüsü durumuna geldiğinden dem vurur. Ben Gurion (dönemin İsrail başbakanı) bu durumu uluslararasi kamuoyuna göstermek için şov yaptığını dile getirir. Bu şov sadece yahudilere zulmeden Almanlardan ziyade destekçileri konumunda olan/olabilen /olabilecek olan araplara ve diğer milletlere yöneliktir de aynı zamanda. Sıra bizde artık biz söz sahibiyiz anlayışla öç alma duygusuyla yapılan yargılamalarin olumsuz olduğunu beyan eder. Davaya söz konusu olan sanık Eichmann nazi Almanyasinda çeşitli görevlerde bulunduğunu dile getirir duruşmalarda. Lakin bu görevler kendisini mahkum edecek görevler olmadığını deklere eder. Emir komuta zinciri dahilinde yaptığı davranışlardan kendisinin sorunlu tutulamayacagini savunur. Gününüz dahilinde olsa emir komuta zincirinde kanunsuz emir emir değildir ilkesi varken Eichmann bunu göz ardı eder. Pek tabi göz ardı etmesinin de nedenin kendisince açıklaması vardır:Aksi halde ben öldürulecektim... Can güvenliginin tehlikede olmasından ötürü verilen emirleri yerine getirmekle mükellef olduğunu dile getirilir. Gizliden emirleri yerine getirmeme gibi bir düşüncesinin olamayacagini çünkü her kademede SS ve SA organizasyonunda yer alan subayların sıkı kontrolleri altında olduğunu belirtir. Bunların yanında tuhaftır ki bazen de rütbe atlamak için girişimlerde bulunmuştur. Özellikle albaylik mertebesi kendisinin dile getirdiği bir mertebedir. Mahkeme önündeki bu ifadeleri mahkeme için tutuklanmasi için gayet de yeterli bir bilgi olmuştur. Acaba Eichmann ne diye rütbe atlamak istemiştir. Acaba daha rahat olabilmek için mi. Astlar sürekli kontrol ediliyorken üstlerin kontrolü daha mı az? Belki de üst rütbeler yapmasi gereken şeyleri daha da azaltacaktı belki de dileğince makul miktarda da olsa olayların dışında tutacakti kendisini. Yahudi soykırımı sadece yaşamlarına son verilen insanların hikayesinden ibaret değildir elbette ki. Tüm kita Avrupasinin göz yumduğu bu meselenin en acı taraflarından biri de sürgüne gönderilmek zorunda bırakılan insanların hikayesidir. Onları isteyen bir ülke çıkmadığı gibi sürgüne gidenlerden fahiş fiyatlar üzerinden ücret alınmıştır. Ellerindeki dövizler alınmış hatta ve hatta borç altında bırakılmışlardir. Son yüzyılın en vahşi durumlarından biri olan bu uygulamalarda insanlar aç kalıp yollerda ölürken aynı zamanda dövizleri piyasanın çok ama çok altında bozdurulmus malları talan edilmiştir. Bu konuda Yahudilerin birbirlerine sadık kalıp birbirlerini korumaları gerçekten de taktire şayan bir meseledir. Varsil olan Yahudiler yoksul olanların arkada kalmaması için olmemeleri için ellerinden geleni yapıp din kardeşlerinin yerine ellerini taşın altına koyup onlar adına ödeme yapmıştır. Gidecekleri yerde aç açıkta kalma ihtimallerine rağmen. Elinize küçük bir diken batsa dahi onu hemen çıkarmak ister bir an önce o dikenden kurtulmak istersiniz. Nazilerin Yahudilere karşı olan tutumu da buna benzer bir durum olsa gerek. Zaman içinde istenilen başarı durumu elde edilmeyince farklı uygulamalar söz konusu olmuştur. İlk başlarda Yahudilerin göç ettirilmesi benimsenmiş olmakla birlikte süreç elvermedigi icin naziler açısında sorun olmuştur. Yahudilerin topyekun Madagaskara sürülme düşünceleri bu düşüncelerden bir tanesi. Bu şekilde dünyanın geri kalanında izole yaşayacaklardir. Üstelik uzak ve bir ada ülkesi. Bu göç etme düşüncesi hayata geçmediği için gaz odaları fikri günden güne ağırlık kazanmıştır. Bu minvalde Himler ve Heidrich gibi isimler bu işin öncüsü olmuştur. Eserde çok açıkli durumlar söz konusu açıkçası. Gaz odalarının olması nazilere göre gayet insanı bir durum. İnsanı bir durum olmakla birlikte bilim için yapıldığı ve bu uygulamanın tıbbi bir düşünce olduğu dile getirilir. Düşünsenize insanın öldürülme şeklinin tıbbi bir konu olarak lanse edildiğini. Hayır şu şekilde öldürsek vahşet olur ama tıbbi bir şekilde öldürürsek bilimsel veri de elde etmiş oluruz. Lanet bir düşünce olduğu konusunda sanırım hemfikir oluruz. Can tatlıdır yaşam tatlıdır. Bu sözü sanırım birçoğumuz büyüklerimizden duymusuzdur. Evet ölüm belirdigi zaman insanin yapamayacağı şey yoktur belki de. İntihar edenlerin (özellikle kendini asanların) intihar anında geri dönmek için ne kadar beyhude şekilde çabaladıklari birçok cesedin otopsi işlemlerinde belli olur. İpten kurtulmak icin kendilerini tirmalamalari kırılan tırnaklar boyunda oluşan yaralanmalar sadece bazı göstergeler. Söz konusu durum Nazi Almanyasinda da olmuştur. Eserde bir çok Yahudinin ölmemek için nazi saflarına katıldığını dile getirir. Hatta ve hatta bu Yahudiler bircok naziden daha da vahşi hale gelmiştir. Stocholm sendromu gibi bisey sanırım. Düşmanına aşık olma mı desem korkudan mi desem bilemedim ama önceden de dile getirdiğim gibi büyük ihtimalle korkudan. Eşi çocukları olan ebeveynlerin bu tür uygulamalara katılması doğru mu yanlış mı size bırakıyorum yorumu. Ama şiddet o kadar üst boyuta ulaşmış ki böylesi kararlar almışlar diye düşünüyorum. Ve ayrıca her insanin iradesi de aynı değildir. Belki içimizden bazılari "Ben olsaydım asla kendi canım için dostlarımı arkadaşlarımı kavmimi yok etmezdim" diyenler olabilir. Bunu diyecek kişiler biraz empati yapsınlar. Belki de anlayacaklardir. Aylarca aç haldesiniz, kavminiz yok ediliyor, sıra esinizde ve çocuklarınızda olacak ve siz öylece bekliyorsunuz. İnsanın katlanabilecegi durumlar olduğu gibi yuklenemeyecegi şeyler de vardır. İnsan sonuçta. Nihayetinde ölüm tehlikesi olmamış olsaydı belki de söz konusu nazilere katılan Yahudiler nazilere katılım saglamayacaktı. Ama nihayetinde ölüm var. İyi olsam da kötü olsam da sonuçta ölüm var diyen bir kişinin psikolojisini düşünün... "Yahudi sorunu" temelde sadece Almanyada 'sorun' değildi. Avusturya, Fransa, Belçika, Hollanda, Danimarka, İtalya, Yugoslavya, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Slovakya, Hırvatistan gibi ülkelerde de az ya da çok 'sorun' olarak görülmüş ve lokal düzeyde de olsa önlemler alınmıştır ilgili devlet birimlerince. Bu ülkelerdeki bazı uygulamalar Nazi Almanyasini dahi geride bırakmıştır diyebiliriz. Bu ülkelerdeki Yahudilere yönelik ırkçı politikalar bu ülkeler konusunda Adolf Hitler'i haklı çıkarır duruma getirmiştir. Hitler kavgam adlı eserinin bi yerinde sanırım söyle diyordu aşağı yukarı. Yahudiler sülük gibidir. Üzerinize yapışır ve sizi rahatsız etmeden sizden beslenir. Vehametin farkına vardığınız zaman iş işten geçmiştir der. Ayni zamanda söyle beyanatlari da vardır. Yahudilere yönelik politikalar sadece Almanya üzerinden değerlendirilmemelidir. Esas itibari ile tüm kıta Avrupasi Yahudilere kin beslemektedir. Cesaretleri olmadığı için pasif kalmaktadırlar. Ama biz pasif kalmayacaz demektedir. Zaten Almanyanin Yahudilere yönelik politikalarindan dolayı diğer Avrupa ülkelerinin de nemalandigini düşünüyor Hitler. Bunun ortak bir sorun olduğunu dile getirip bu sorunun çözümüne yönelik eylemleri sadece Almanyanin ön ayak olduğunu dile getirir. Almanlar bir kere bu uygulamalara kalkışınca da günah keçisi olarak lanse edilmesinden de şikayet ediyor. Evet şikayet ediyor. Tarihin gelmiş geçmiş en büyük katillerinden biri bu durumdan şikayet ediyor. Trajik. Hitlerin kıta Avrupasina yönelik tespitine ben de katılıyorum. Avrupanin çoğu Yahudi düşmanlarıyla dolu değil dopdoluydu. Sadece Almanya yaptığı uygulamalarla ön plana çıktı o kadar. Hitler olmamış olsaydı belki de tarihe kara leke olarak kazinan bu soykırım belki de Fransızlar tarafından yapılacaktı. Belki de Belçikalilar ya da Hollandalilar tarafından. Hiçbiri masum değil hiçbiri... Eichman dava hakkında açılan dava sonucunda idama mahkum edilmiştir. Her ne kadar idama karşı olsam da sanırım yerinde bir karar bence galiba herhalde. Kitap davaya konu olan konusmalarin derlenmesi şeklinde olmakla beraber tarih alanında da önemli bir kaynak bence. Yahudi soykırıminin önemli anekdotlarini eserde siz de goreceksizdir. Bu kitap olası yeni soykirimlarin ne denli yıkım getirdiğini gözler önüne seren yegane eserlerden biri bence. Günümüz dünyasında ise okunması daha elzem. Cunku dışarıda kötülük gerçekten de sıradanlașmıș vaziyette... Not: Alıntılardan ötürü bazı arkadaşlar biraz rahatsız olmuşlar. Yahilerin sorunlarına egilmektense kendi sorunlarımız daha da öncelikli değil mi diye şikayet tarzı msjlar aldım. Ama doğru bir yaklaşım ama yanlış yaklaşım taktir sizindir. Şunu da söylemeyi vazife addediyorum. Bugün kötülük kimden gelirse gelsin karşı çıkılmasi lazım gelir. Bu kitap okuma listemde sırası gelen eser olduğu için okumuş bulundum ben de. Haliyle alıntılari ona göre yapmak durumundayım. Şunu da unutmamak gerekir. Yahudiler insandir. Canavar değillerdir. İnsanlar Yahudi Müslüman Hristiyan diye ayrılmaz. İyi kötü ve ahmak olarak 3'e ayrılırlar. Her kavimde iyiler olduğu gibi kötü ve ahmak olanlar da vardır. Yahulerin kötü olanlarından ötürü onları topyekun kötü olarak algılamak nezdimde ahmaklıktır. Sizleri tezih ederim. Bu bende tanımlanmış bir yargidir. Bugün bilimsel anlamda Yahudilerin insanliga katkıları muazzam ötesi bir hal almıştır. Hani hastanelere gideriz ya. Dr teşhis edemez mr a gönderir röntgene gönderir EKG eko bilmem ne vs vs. Bu cihazların çoğu Yahudi icadı. Gidip tedavi oluyoruz sonra da kötülüyoruz. Arabalarına biniyoruz yaptıkları uçaklarla seyahat ediyoruz bilimsel metodlarini kullanıyoruz sonra da kötülüyoruz. Eğer öyle yapıyorsak iki yüzlü olduğumuzun da farkına varmamiz gerekir diye düşünüyorum vesselam. İyi okumalar /Esenlikle
Kötülüğün Sıradanlığı
Kötülüğün SıradanlığıHannah Arendt · Metis Yayınları · 2022708 okunma
·
505 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.