Gönderi

220 syf.
·
Not rated
·
Read in 23 hours
İÇİNİZLE DIŞINIZIN YER DEĞİŞTİRMESİDİR DİRİLTEN GÜÇ
Etrafı memnun etmek için çırpınanlar, duygularını hiçe sayma pahasına şirin gözükmek isteyenler orada mısınız? Heyy, duyuyor musunuz, size diyorum. Öfkelendiğiniz, sırf sevdiğim diye sustuğunuz, ailemdir döver de sever de dediğiniz, yaptıkları hakaretlere göz yumarak iyi hürmetli evlat pozisyonundan çıkmayıp; yaşadığınız ezilmenin, yok sayılmanın, değersizleştirilmenin kendinizde nasıl izler bıraktığını sorgulayacak kadar cesaretli misiniz? Evet, biliyorum bunu düşününce tek tek yaşadıklarınız aklınıza geliyor. Belki bir sıkıntı, daraltı, karartı kaplıyor bedeninizi. Kaçmak istiyor, işitmemek için kulaklarınızı kapatıyor, düşüncelerinizi kilitliyorsunuz. Sanki düşünmeyince hiç yaşanmamış, etkilenmemiş olacaksınız. Kabullenmeden, geçmişinizle hesaplaşmadan düze çıkamayacağınızı fark etmeyecek misiniz? Küçükken yediğiniz zılgıtların, haksız yere tokatların, sert bakışların, cezaların hep bedeninizde biriktirdiği toksitler yatıyor. İnfilak olmayı bekleyen pimi çekilmiş bomba haline geliyorsunuz. Sinir, stres, endişe gibi taşıyamayacağınız ağır yükler sırtınıza binerek; psijik enerjinizi, ömür pilinizi tüketip güçsüzleştirerek zayıflatıyor. Tatsız, zevksiz, güvensiz bir tehlikeli oyundan ibaret görülmeye başlanıyor yaşam. Dünya gözlerinizde gelecek güzel günlere dair umudun olmadığı; herkesin birbirini yok etmek, kırmak, çelme takmak, gambazlamak için çarpıştığı aslan avı stadyumuna dönüşüyor. Bunlar size herkesin zarar vereceği, hayatta gerçekten değer verilmeye layık kişiler bulunmadığı düşüncelerine hapseder. Birey yerine konulmamanın, hırçın pitbul köpeklerinin önüne atılmış kedi konumuna düşmenin faturası ağırdır. Despotluğun pençeleri zapturapt altına alır. Hangi yazar, düşünür kurtulmuş ki elinden? İki üvey kardeşi tarafından tecavüz edilen Wirginia Woolf’un dayanamayıp intihar etmesinde, babasının baskıları sonucu tir tir titreyen Kafka’nın gencecik yaşında hissettiklerinden dolayı hastalık geçirerek ölmesinde, Dostoyevski’nin yaşadığı dramların sancısında, James Joyce’un hazin sonunda hep aynı hastalıklı davranış sergileyenlerin etkisiyle karşılaşırız. Belki de onları bu kadar büyük eserler ortaya koymaya sevk eden yaşadıkları acıların, haksızlıkların, zulümlerin bıraktığı sıkıntılardır. Yufka yürekli adam, Dönüşümde “Gregor Samsa” karakteriyle haykırmıyor muydu yaşadığı zulmü, sahiplenilmeyişi, sağladığı katkı ölçüsünde önem verildiğini? Feminizmin öncüleri arasında yer alan, sonuna kadar kadın haklarını savunan adalet aşığı fikirleriyle dikilmiyor muydu korkusuzca? Üzerine düşünülmez böyle örneklerin, bakılmaz geçmişlerinin ömürlerini nasıl şekillendirdiğine. Zaman her şeyin ilacıdır yalanı söylenir. Yıkıcı çocukluk yaşantılarıyla yüzleşememenin yaşam boyu ızdırapla, kaygıyla, hastalıkla cebelleştireceği hesaba katılmaz. Bir de yetinmezler, ağızlarını yaya yaya bilmiş bilmiş konuşurlar; “Çocuklar ailesini her şeye rağmen sevmeli, şefkat beslemeli, içinde yaşamasa bile göstermelik davranmalı. İkiyüzlü, sahtekarca hareket ederek çevresini memnun etsin yeter ki. Saygılı, uslu, sesini çıkarmayan, duygularını yansıtmayan insan olarak kalacaksın.” Ne de olsa senin iyiliğini isterler, seni büyüttüler değil mi! En büyük kötülükler hep iyilik kılıfıyla pazarlanarak gizlenmiştir. Dayak yiyorsam eğer akıllı söz dinleyen çocuk olmam içindir, hakaretler yağdırılıyorsa ders alıp kendime çekidüzen vermem içindir. Ne aşağılık, ne vicdansız hareketler! ***************************************** Psikanalist Alice Miller geçmişte kapanıp kaldığımız o karanlık mağaradan aydınlığa nasıl çıkacağımız konusunda rehber oluyor. Çizdiği yolda Nietzsche, Proust, Çehov, Rilke ve az önce yukarıda zikrettiğim yazarların; eserlerinden, biyografilerinden hareketle analize tabii tutarak örnekler veriyor. Neler yaşamışlar? Yaşadıkları onlarda hangi izleri bırakmış? Ortaya koydukları eserlerde, duruşlarında, başına gelenlerde nasıl etkisi olmuş? öğreniyorsunuz. Daha sonra kendi içinize dönerek muhasebe yapıyorsunuz. Deneyimlerim “beni” nasıl inşa etti? Neleri inkar ettim? Hangilerini bastırdım? diye sorguluyorsunuz. Unutmayın; “En önemli mesaj insanın kendisidir.” Ona kapı duvar kesilmeniz gözlerinize perde çeker, dünyada zindanı yaşatır. Güneşin doğacağı aydınlık günleri istiyorsanız, buyrun tünelin koridorlarında korkusuzca yürümeye...
Beden Asla Yalan Söylemez
Beden Asla Yalan SöylemezAlice Miller · Okuyan Us Yayınları · 20193,150 okunma
·
113 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.