Gönderi

Çok eskiden ölümden çok korkardım, bazı sabahlar uyanıp ölüm aklıma geldiğinde, çok büyük sıkıntıya girer "evet hayatın gerçeği bu" derdim fakat bir türlü bunu kabullenemez, beni neyin beklediğini bilmediğim için (o zamanlar zihnimde betimlenen, karanlık bir mezar ve mezarın içinde çırpınan ben) bu beni üzüntü ve hüzne sevk ederdi.. Sahil yoluna iner, her adımda "Allah" diye diye onlarca km yürürdüm. Çünkü bu işi sadece O çözebilirdi. Sadece O'nun halledebileceği bir işti.. Zaten trekking sevdası bende bu noktadan sonra başladı.. İlk önce Pendik'ten Kartal'a yürüyüp sonra geri dönüyordum.. Sonra Pendik'ten Maltepe'ye yürüyüp tekrar geri dönmeye başladım.. tabii her adımda Allah demeyi ihmal etmiyorum bu arada.. Bir gün işi inada bindirdim, oruçlu olarak Kartal'dan sabah güneş doğmadan sahil yolundan bir çıktım ta Üsküdar.. Oradan tekrar yürüyerek Maltepe'ye kadar geldim fakat (54 km) oruçlu olup herhangi bir açlık hissetmememe rağmen, bacaklar gereken enerjiyi alacağı şekeri tamamen sıfırladığı için orada ani bir krampla pat düştüm.. Yerde nasıl acıdan kıvranıyorum anlatamam.. Neyse ambulans geldi Ben hastaneye kaldırdılar yüksek enerjili artık içerisine ne karıştırılır bilmiyorum serumlarla düzeldim.. Ben o zaman öğrendim, besin almadan bacakların bu kadar uzun yürüyüşle şekeri tamamen tüketince otomatik ağır kasılma ve kramplara sebep olduğunu.. Bu sebeple zaten bir hafta evden çıkamadım, ayaklarımın üstüne bile basamıyordum.. Neyse iyileştikten sonra Anadolu yakası bana dar gelmeye başladı.. Ben de Avrupa Yakası'nda yeni rotalar buldum, işte nedir Sarıyer Karaköy arası.. Sirkeci Zeytinburnu.. Tabii her adımda yine Allah demeyi ihmal etmiyorum, Ama tabii Sadece bu kelam değil, gerek hadislerden gerek büyük alimlerin kitaplarından çok daha başka zikir çeşitleride bulmuştum.. Baktım İstanbul'da bana dar gelmeye başladı. gerek Avrupa genel gerek Anadolu yakasında sadece birkaç yer örnek verdim ama aslında anlatmadığım çok fazla rotalar da var yürüdüğüm, (Adalar'da dahil) Açtım haritayı en yeşil neresi gözüküyorsa oraya gideceğim dedim.. Rize kafama yattı, atladım otobüse Rize'ye gittim.. Tabii bu arada kamp çadırı, sırt çantası, gerekli kamp malzemeleri işi iyice öğrenmiştim.. Rize Çamlıhemşin'e gittiğimde ırmakları o akarsuları yemyeşil tabiatı ağaçları beni öyle büyüledi ki "ben bu hayatı hiç yaşamamışım, ben bu hayatı boş yaşamışım" demiştim.. Kaçkar dağlarını baz alarak gerek dağların sırtlarından, gerek ırmakların aktığı vadilerden geçen kendime uydudan 250 kilometrelik bir rota çizdim.. Gece kendi çadırımda konaklamalı yaklaşık 17 günde tamamladım bunu.. Tabii yine her zamanki gibi her adımda Allah demeyi ve diğer öğrendiğim zikirleri her adımda tekrarlamayı ihmal etmiyorum.. Düşünsenize her adımda bunları tekrarlayınca totalde kaç milyon kez ediyor.. Sonra Fethiye Antalya arası Likya yolu dikkatimi çekti, Total 553 kilometre.. Orayı da yürüdüm.. O doğa, o tabiatın akıl almaz yüksek enerjisi insanın akıl idrak ve şuur boyutunu öyle bir yükseltiyor öyle bir sıçrama yaptırtıyor ki anlatamam... Şimdi artık ölümden eskisi gibi korkmuyorum, Çünkü sistemi yavaş yavaş nasıl çözebileceğimi, his yoluyla anlamış vaziyetteyim... Edit: az önce telefonumdan trekking uygulamasından uydu verilerini topladım, Total 3700 kilometre yürümüşüm öyle gösteriyor.. Ama tabii bu toplam 5 seneyi almıştır..
·1 alıntı·
1.065 görüntüleme
Umuttt okurunun profil resmi
O kadar zamanı nerden buldun abi
2 önceki yanıtı göster
Kitap ve Kahve Kokusu okurunun profil resmi
14 yaşımdan beri bu işlerin peşindeyim normal yani..
2 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.