Artık durup düşünmek pek mümkün değilse de, derince çektiğin bir nefesle, tüm varlığını kaplar ya dünya!!!
Tanrısal bir görü gibi. Her şeyi sezmek, anlamlandırabilmek…
Çok sevdim.
“Her şeye rağmen işine gücüne bakman, canavarlık değil mi?”
“Düzen, ılımlılık ve insa nın ruhunu aşındıran bir temizlik iptilası. Düzgün ya şamlar sürmek için ellerinden geleni yapan, düzgün in sanlar; onlardan nefret etmek için elle tutulur bir neden bulamıyorsun, vazifelerini yapıyor, mallarına mülklerine sahip çıkıyor, çocuklarını seviyorlar (çoğunlukla); ailece tatile çıkıyor, akrabaları ziyaret ediyor, bayramlarda evle rini süslüyorlar, bir şeyler topluyor, başka şeyler için para biriktiriyorlar; iyi insanlar onlar (çoğunluğu yani, çoğu zaman), ama benim yerimde olsaydın, genç Peter Harris olsaydın, bu hayatın alçak gönüllülüğünün, itidalinin seni kemirdiğini, daha büyüğüne, daha tehlikelisine izin vermeyen bütün o küçük doyumlann seni ufalttığını hissederdin; kahramanlık yok, deha yok, en azından teo ride, gerçekten sahip olamayacağın bir şeye, korkunç bir özlem duymak yok.”
“Belki de, son tahlilde, yüreğimizi burkan şey başkalarının erdemleri değil de, onları en çıplak halleriyle, olanca kederleri, açgözlülükleri ve budalalıklanyla gördüğümüzde içimize neredeyse bir ok gibi saplanan o iliklerine dek tanıma duygusu. Erdemler de gerekli elbette -bazı erdem türleri- ancak Emma Bovary'yi, Anna Karenina'yı ya da Raskolnikov'u önemsememizin nedeni, iyi insanlar olmaları değil. Onlara ilgi duyarız, çünkü tapılası, hayran olunası kişiler değiller, çünkü onlar bizden birileri, çünkü büyük yazarlar buna rağmen bağışladı onları.”