Gönderi

384 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
Türk Mitolojisi Atlası: Bir Hümanizmanın Doğuşu
Mitoloji Nedir? Kitabımız İnsanlığın ilk dönemlerinden, ateşinden başında tecrübeli insanların gençlere deneyimlerini aktarmak için yarattıkları hikayelerden başlıyor. Daha sonra bu bölümde yazar “Bugün dahi mitoloji dendiğinde, sosyal bilimlerin en popüler üç açıklamasını(insan biçimcilik, mevsimsel döngüler metaforları ve Nöroteolojik kuram)” bize aktarıyor ve Atlas boyunca kullanacağı yöntemin “büyük oranda nöroteolojik ve psikanalitik kuram” olacağını haber veriyor. Bölümde bu üç kuramdan bilgisiz okuyucuyu haberdar etmesi ve Homo Sapiens’in beyninin iç işleyişini dışa doğru yansıttığını, doğayı kendi bilincinin bir uzantısı gibi gördüğünü söyleyerek bunun bugün dahi akademide bile devam ettiği hakkında bizi uyarıp daha ilk baştan aydınlanmamızı sağlıyor. Homo Sapiens Belleğinin Aynası: Arketipler Bu bölüm Arketiplerin ne olduğunu açıklayarak başlasa da en dikkat çekici tarafı Jung’un tezlerini mistisizmden kurtarıp ayağa kaldıran Joseph Campbell’in kuramı. Buna göre Campbell “Kahramanın Sonsuz Yolculuğu” isimli eserinde dört arketipi “bilge ihtiyar, ana tanrıça, düzenbaz ve kahraman(kozmik çocuk)” olarak yeniden yorumluyor. Bu Arketiplerin bütün mitolojilerde görülebildiğinin altını çizmemiz gerek ve işin büyüleyici kısmı da tam olarak burası. Bartu Bölükbaşının da yazdığı gibi bu bölümde “Arketip yorumlarının çeşitlenmesi ve derinleşmesi sonucu dünya mitolojileri hiç olmadığı kadar ortaklaştı ve birbiri hakkında hiçbir fikri olmayan halkların ortak simgeler üretebildiği somut biçimde ortaya konmuş olduğunu…” kavramış oluyoruz. Mitolojik Soy Ağacı: Doğu ve Batı Mitolojileri Yine Campbell’in sınıflandırmasıyla dünya mitolojileri Doğu ve Batı Mitolojileri olarak ikiye bölünüyor. Doğu ve Batı mitolojileri arasındaki farklar açıklandıktan sonra yazarımız Türk mitolojisinin kökeni Doğu mitolojisi olsa da Batı mitolojisine de temas eden bir sacayağı olduğunu bize hatırlatıyor. Bartu Bölükbaşı Campbell’in bazı görüşlerine katılmayıp yeniden yorumlasa da atlas boyunca referans vereceğin mitolojik soy ağacının Campbell’in modeli olacağını bize ilan ediyor. Tabii Atlasın da alameti farikası olan karşılaştırmalı mitoloji çalışılacağının da burada işaretini alıyoruz. Tayganın Gizemli Çocukları: Türkler Yazarımız bu bölümde Türklerin Sibirya Ormanlarından Orta Asya’ya kadar olan yolculuğunu kısa bir şekilde özetliyor. Bana göre bu bölümün en önemli tarafları Türklerin Dünyaya gözlerini açtıkları ilk anlarda Tayga şeridinde yaşayan bir orman toplumları olmaları bu yüzden de Türklerin bilinçaltında bir orman faktörünün de yattığını ve bozkıra inildikçe bazı mitolojik ögelerin değişmeye başladığını; Halkların mitolojilerini anlamak için yaşadıkları coğrafyaları ve üretim ilişkilerini göz önünde bulundurmamızı bize söylemesi. Pektabii Türkler Musevilikten Hristiyanlığa bir çok dini seçseler de Şamanizm’in bugün Sibirya ve Altay Türklerinde hala yaşadığını yani batılı paganizmler gibi olmadığını da eklemek gerek. Eski Türk Dini Üstüne Kabak Tadı Veren Tartışmalar Belki de kitabın son bölümündeki politik çözümleme ile birlikte en çarpıcı ve en politik kısmı burasıdır. Türk Devrimine karşı bir devrim başlatılmasından bahsederek başlayan bölümde diğer alt başlıklarla Türklerin bir dini olup olmadığı konusuna cevap veriliyor ve Türklerin çok tanrıcı mı yoksa tek tanrıcı mı olduğu, eski Türk dininine hangi isimle seslenilmesi gerektiği gibi önemli konulara temas ediyor. Bu bölümleri okurken Pseudo Tarih ile Atatürk döneminde Türk mitolojisine yönelik yapılan araştırmaların nasıl arka plana itildiği ve Abdulkadir İnan ve Emel Esin’den sonra neden Türk mitolojisini inceleyen başka büyük kişilerin uzun zaman ortaya çıkamadığını anlatıyor. Politik kaygılarla Türkleri tek tanrılı gösterilmesine karşı sinir katsayılarınız artıyor ve Politika ile Bilimin asla yan yana yürümemesi gerektiğini bir kez daha anlamış oluyoruz. Tengrilerden Bodhisattvalara: Eski Türk Dininin Dönüşümü Bu bölümde beni en çok etkileyen kısım Buddha’nın öğretisinin ve Budizm’in tarihi gelişiminin uzun uzun anlatılması ve Buda’nın insanın doyumsuzluğu, bu doyumsuzlukların ardından varoluşsal kaygılara karşı sunduğu çözümler. Hem bu çözümler günümüz Budizmine dışardan bakarken hissettiğimiz gibi dogmatik ve başka dünyaya ait değil tam olarak bu dünyadan ve içimizden gelen çözümler. Üstelik Buda’nın daha o yıllarda diyalektik bir felsefe kurarak Diyalektiğin temellerini atması ve varlığın doğasını irdelemek için kullandığı yapısöküm tekniğini okurken hem şaşırıyorum hem de Buda’ya olan saygım daha da artıyor. Üstelik Buda’nın Nirvanaya ulaşması gibi benim de Budizm hakkında aydınlanarak nirvanaya ulaşamasam da en azından biraz aydınlandığımı belirtmek isterim. Buda’nın öğretisinden bahsedilen bölümleri kesinlikle sindirerek tekrar tekrar okumak gerek. Üstelik ismi Seküler Budizm olan, bana göre dogmatikleşmiş Budist okullarından daha da rasyonel olan modern felsefe okulunu da araştırmanızı öneririm. Budizmin Asya’ya Yayılışı Bu bölümde Buda’nın öğretilerinin bir öğretiden eleştirdiği Brahmanlar gibi bir dine dönüşmesini görüyoruz. Budizm Asya’ya yayılırken oluşan farklı okullardan bahsediliyor. Therevada(ihtiyarlar) okulu ile Mahayana okulunun çekişmesi ve bunun sonucunda Mahayana okulu adı altında Tibet, Çin, Japonya, Kore ve bizim için en önemlisi Türk-Moğol topraklarında Kuzey Budizmi ortaya çıktığını öğreniyoruz. Türkler ve Budizm Bartu Bölükbaşını tanıyana kadar Türk Şamanizmine Budist etkiden hiçbir şekilde haberim yoktu ve Bartu Bölükbaşının katıldığı Youtube programlarını izlediğimde bu etkiye bir anlam verememiş ve beynim floresan lamba gibi parlamaya başlamıştı. Bu bölümde ayrıntılı olarak ki -bana göre kitabın da özünü karşılaştırmalı mitoloji çalışması ve Budizm’in Türk dini üstüne etkisi oluşturuyor- Budizm’in Türk dinine ve kozmolojisine nasıl etki ettiğini örneğin Türklerin ormanlarda yaşadığı dönemde Hayat ağacı denilen boyutlar arası gidip gelen bu kavramda yer altı dünyasının olmadığını bunun yerine kozmik deniz olduğunu fakat Türklerin bozkıra inişi ve Budizm’den etkilenmeleri ile bir yer tanrısı olan Yerlik’in Budizm’de ki yer altı Tanrısı Yama da dahil birkaç tanrıyı içinde eriterek Erlik olarak nasıl yer altı tanrısına dönüştüğünü anlıyoruz ve Şamanizm ile Budizm’in artık nasıl bir simbiyoz haline evrildiğini farkediyoruz. Türk Mitolojik Evreninin Yapısı Evreni Yöneten Diyalektik Yasa: Yarug Kararıg Daha önce Twitter’da da Bartu Bölükbaşı nam-ı diğer Hazaryalı Gesar’a söylediğim gibi bundan sonra favori Yin Yang yani Yarug Kararıg çizimini de içeren bu bölümde Eski Türkler’in tarih öncesine dayanan Diyalektik bir yasaya dayandığını ve Tanrılar da dahil evrenin Yarug Kararıg denilen diyalektik ikileme göre şekillendiğini her şeyin karşıtı olduğunu ve karşıtıyla beraber ilerlediğini. Türklerin düalist değil Dikotomik olduklarını gözlemliyoruz. Karma Sistemi ve Reenkarnasyon Çarkı: Bhavacakra Bu bölümde reenkarnasyon çarkı ve karma sistemi uzun uzun anlatılıyor. Ancak beni en çok etkileyen kısmı Türklerin “altı yarık tigin” dediği sırasıyla Tanrılar diyarı, insanlar diyarı, öfkeli yarı tanrılar diyarı, hayvanlar diyarı, aç hayaletler diyarı ve yer altında azap çeken ruhların diyarından oluşan karma çarkı. İnsana Cehennem, Araf ve Cenneti hatırlatan bu kısımda en büyük fark insanın tekrar tekrar bu çarklarda en başa dönmesi. Seküler Budistlerin de dediği gibi tamam alegorik olarak algıladığım bu bölümde Bhavacakra kişinin yaşamı boyunca sürüklendiği psikolojik durumlar ve davranışları muhteşem etkileyici bir şekilde anlatmış. Nefsine asla karşı gelemeyip doymak bilmez ve mutsuz insana ayna tutan bir bölüm olduğunu belirtmek isterim. Son Bundan sonra tek tek başlıklar altında incelemeyeceğim artık kitabı alıp okuyarak bundan sonrasının Tanrılarını, iyelerini, demonik varlıklarını, Kalgancı Çag’ı(Son Çağ) öğrenmek size kalmış ancak beni kitabı okurken bir hoş hissettiren ve The Witcher 3 oyununda yan görev yapıyormuşum gibi duygular yaşatan bir bölümden bahsetmek istiyorum. Oyun oynamayı seven insanlar ne demek istediğimi iyi anlayacaklardır. Oyunun ana senaryosu heyecanlı ve ağır bir tempoda giderken tabiri caizse bir nefes alıp halkın sorunlarını çözmek için yan göreve çıkarsınız “Orta Dünyanın Öne Çıkan Kahramanları ve Canavarları” bölümünden sonra Türk Mitolojisindeki kahramanları ve iyeleri tanımaya başlıyorsunuz. Bunlara örnek olarak: Obida, Nek, Sekka, Aldacı, Bostan dedesi, Keloğlan vs. verebilirim. Bu bölümleri okurken sık sık aklıma bunların Türk mitolojisini içeren bir Witcher tarzı oyunda nasıl kullanılabileceklerini ve mesela bir çocuğun ruhunu alıp yer altına kaçıran Aldacının peşinden Savaşçı bir Şaman olarak yer altına indiğimiz ve burada Dark Souls misali yer altı körmösleri ve Erlik’in Oğullarıyla kapıştığımız bir açık dünya oyununu hayal etmekten kendimi alıkoyamadım. Bu bölümde Witcher 3 oynarken hissettiğim duyguları aynen hissettiğimi yazmak isterim. Bu bölümü okurken beni en çok şaşırtan şey ise sadece bir fıkra kahramanı ve hikaye kahramanı olarak bildiğimiz Nasreddin Hoca ve Keloğlan’ın aslında mesela Bostan Dedesi adıyla Nasreddin Hoca’nın genellikle kırsal bölgelerdeki tarımsal alanların kenarlarında görünen Tom Bombadil benzeri neşeli bir Kır Tanrısına benzer karakter olduğu; Keloğlan’ın ise Maaday Kara destanlarında “Tastaragay” adıyla da bilinen yine mitolojik bir karakter olduğunu okuyunca hem çok şaşırdım hem de bu kitabı neden okuduğumu ve parasını sonuna kadar neden hak ettiğini yeniden anladım. Arkadaşlar bu kitabı okuyun. Benim gibi ileride Tarihçi bir akademisyen olma hayalinde iseniz- veya başka sosyal bilimlerde- bu kitap size yeni ufuklar ve yeni çalışma alanları bahşedecektir. Türk Hümanizmasının yeniden doğduğu bu yıllarda umarım Türk gençleri olarak papağan gibi ezberlenen bilgileri tekrar etmek yerine ileride tarihe geçecek ve bu aydınlanmaya katkı sağlayacak işleri böyle kitapların ilhamıyla yapabiliriz. 1000 Kitap’taki ilk incelememin veyahut sadece kitabı tanıttığım yazımın sonuna geldim. Sevgiler vesselam. Bartu abiye de selamlar saygılar.
Türk Mitolojisi Atlası
Türk Mitolojisi AtlasıBartu Bölükbaşı · İKM yayıncılık · 085 okunma
··
638 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.