Kitabın nostaljik bir havaya büründüğünü hissettim resmen. Herkeste aynı etkiyi yaratır mı bilmiyorum ama ben eski zamanlardan bir film izliyormuşçasına okudum yazılanları. Sanırım yazarın dilinden dolayı böyle hissettim. Olaylar gerçekten çok hızlı gelişiyor kitap içerisinde hemen aylar, yıllar atlanıverdi. O kısımda biraz anlamakta zorlandım. "Ne ara yaşandı bunlar, ne ara geçti? "dedim. Sanırım daha detaylı okumak isterdim. Kitap iki bölümden oluşuyor diyebilirim. Yazar böyle bir ayrım yapmamış fakat ilk kısım Julia iken ikinci kısım tamamen Brain hakkında geçiyor. İkinci kısmı ilk kısma göre daha çok sevdiğimi ve daha çok ilgimi çektiğini söylemeden geçemeyeceğim. Konusundan bahsetmek istiyorum. Size sadece yazarın kaleminden akıcılığından falan değil kitabın içeriğinden de bahsetmek istiyorum bugün. #konusu (spoiler uyarısı) Ana karakterimiz Clara, kendinden 8 yaş küçük kardeşi Brian gibi asil birine aşık olmak istiyor. Kelebekleri aşkın çağrısı olarak görüyor. Her zaman pozitif düşünüyor ve hayal dünyasında çok fazla dalıyor. Brian ise 13 yaşında olmasına rağmen çok ağır kitaplar okuyan, pratik düşünebilen oldukça zeki ve asil bir karakter. Brain kitaplığının arasında küçük bir gizli bölme keşfediyor, kara kaplı bir defter buluyor. İşin ilginç tarafı ise defter neyi yazarsa karakterlerimiz onları yaşıyor. Kitap Brain'in el yazısına sahip. Boş olan sayfaları, olay yaşanmadan hemen önce doluyor. Kara kitap dışında konusu pek sarmadı, kabile olayları beni çok sıktı keyif alamadım. 16. bölümde kara kaplı kitap hakkındaki birçok taş yerine oturdu. Kitap benim için bu bölümden sonra başladı. Sanırım en keyif aldığım bölüm bu oldu. Az detayları ve eksik heyecanı sebebiyle bir fantastiğe göre sıkıcı buldum. Keyif alarak okuduğum bir eserdi.

ZahiriAlbert · Cinius · 2021133 okunma

·

284 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Seray Büşra