Gönderi

510 syf.
·
Puan vermedi
Tarihi de olsalar eserlerde yazıldıkları döneme ait izlere rastlanır.
Alamut, Vladimir Bartol'un 1938 yılında Slovenya'da yayınladığı,(Sloven edebiyatının en popüler kitapları arasında yer almaktadır.) tarihteki Alamut Kalesi'nde yaşayan Hasan Sabbah ve İsmaililer'i konu alan romanıdır. Aslında eser yazıldığı dönemin çok çok öncesini(11. yy) anlatıyor olsa da eserde 1938 yılına ve bu yıla yakın döneme ait izlere rastlamak mümkündür. Romanın ilk orijinal baskısı müstehzi bir şekilde Benito Mussolini'yi çağrıştırmıştı. Girişinde "Hiçbir şey gerçek değil, her şeye izin vardır." özdeyişi bulunmaktaydı. Yugoslavya Kralı I. Aleksandır'ın İtalyan faşist hükümetince görevlendirildiği iddia edilen Bulgar ve Hırvat milliyetçileri tarafından yapılan saldırıda öldürülmesi romanın yazılmasında teşvik edici bir olay olmuştur. Romanda Hasan Sabbah cennetin anahtarının kendisinin elinde olduğunu iddia ederek fedailerini şüphesiz kendine bağlı kalmalarını sağlamaktadır. Türklere(Büyük Selçuklu Devleti) karşı içinde intikam duygusu vardır ve bu intikamını fedaileri sayesinde almak ister, onlarla savaşır. Hasan Sabbah inancını yaymak ve hâkimiyetini kurmak –bir noktada intikam planını gerçekleştirmek- adına etki alanına aldığı kitleyi kendi istekleri doğrultusunda eğitip kullanmıştır. Parlak bir zekâya, teşkilâtçılık vasıflarına sahip, basiretli, kabiliyetli, cebir, geometri, astronomi, sihir ve dinî ilimlere vâkıf bir kişi olan ve düzenli örgütüyle, etrafa dehşet saçan fedâîleriyle insanların düşünce ve inanç dünyasına hâkim olmak istemiştir. İsmâilî kaynakları onu çilekeş, kanaatkâr, ciddi bir insan olarak tanıtır ve oğullarından birini şarap içtiği, diğerini de Hüseyin Kâinî cinayetinden sorumlu tuttuğu için öldürttüğünü kaydeder. Tarihçi Bernard Lewis Hasan Sabbâh’ın hüccet (imamın temsilcisi) ve dâî olduğunu, asla imamlık iddiasında bulunmadığını söyler. Hasan Sabbâh’a göre otoritenin temel kaynağı Allah tarafından tayin edilen imâm-ı ma‘sûmdur; şeriat ve ilâhiyat ancak hakikatin temsilcisi olan imamın tâlimiyle öğrenilebilir. Sadakat ve itaati esas alan bu öğreti Hasan Sabbâh’ın elinde güçlü bir silâha dönüştü ve mevcut düzen için siyasî, içtimaî ve dinî bakımdan büyük bir tehlike haline geldi. Onun çağdaşı olan Gazzâlî, Bâtınîliğin bu görüşlerini reddetmek amacıyla Feḍâʾiḥu’l-Bâṭıniyye adlı bir eser yazmıştır.Daha sonra Gazzâlî eserin, bilginin kaynağını mâsum imamın oluşturduğu ve elde edilmesinin onun tâlimine bağlı olduğu yolundaki Bâtınî iddialarını çürüten altıncı babını Ḳavâṣımü’l-Bâṭıniyye adıyla yeniden kaleme almıştır Hasan Sabbâh taraftarlarının belirsiz arzularını, bozuk inançlarını, gayri memnunların hedefsiz öfkelerini düzene koyup bunları daha önce benzeri görülmemiş derecede disiplinli ve planlı bir teşkilât içerisinde yönlendirmeyi başardı. Ancak kendi adına nisbetle Sabbâhiyye de denilen bu teşkilât kurulu düzeni değiştirme hedefine ulaşamadı. Hasan Sabbâh aynı zamanda bir mütefekkir ve yazardı. Eserleri Alamut’un Moğollar tarafından zaptı sırasında büyük ölçüde tahribata mâruz kalmıştır. ALINTILAR 1- “Korkaklar bin kere, cesurlar bir kere ölür” 2- "Biliyoruz ki ancak zerre kadar bir bilginin efendisiyiz. Kalan sonsuz büyüklükteki bilinmezliğin ise kölesiyiz." 3- Bilinç seviyesi ne kadar düşerse fanatiklik de o ölçüde artar. 4- Bizi mutlu ya da mutsuz kılan, olaylar değil, onları algılama biçimimizdir. 5- “Kadın düşünmeye başladı mı tehlikeli olur.” 6- " Sana şu kadarını söyleyeyim; çölde açlıktan ölmekte olan bir çakal kafesteki karnı tıka basa tok bir aslandan daha mutludur. " 7- " Ciddi bir zafer için ciddi bir düşman lazım zaten. " 8- Sence halkın ezici çoğunluğu hakikatin ne olduğuna aldırıyor mu? Umurlarında bile değil! 9- Güçlendik çünkü güçlenme potansiyeline haizdik. Tıpkı toprağa atılan bir tohumun büyüyüp, gelişmesi, bir ağaca dönüşerek sonunda meyve vermeye başlaması gibi. 10- " Bana hakaret ederek kendi kusurlarını örtebileceğini mi sanıyorsun? " 11- Ve hakikat kadar övgüye layık başka bir kavram var mıdır? 12- Ve yaşayan herkesi aynı son bekler; Ölüm... 13- İnsan hayatının tamamını dört duvar arasında geçirebilir. Kendisini tutsak olarak hissetmediği müddetçe tutsak sayılmaz. Ama kainatın sonsuz büyüklüğünü, milyonlarca yıldızı, galaksiyi görüp, onlara asla erişemeyeceğini bilen biri için koskoca dünya hapishaneden farksızdır. İdrak ettikleri şey zamanın ve mekanın tutsaklığı haline getirir. 14- Yaşadığım hayal kırıklığının açtığı yara hâlâ kanıyor. 15- Hepimiz geleceği çok fazla düşünüyoruz. Bu sebeple de bugünümüzü heba ediyoruz. 16- Oku, dünyayı tanı. 17- "Allah'ı düşün , ondan yardım dile ve geri kalan her şeyi unut". diye tavsiye etti ona. "Eğer O seninleyse korkacak ne var ki." 18- Bu tuhaf dünyaya geldiğinden beri ilk defa yalnız kalıyordu. 19- "...sınırlarını bil, bin düşün bir söyle. " 20- "...en büyük acıyı kendisi çekiyor olsa da gururunun kölesi olmuş durumda." 21- ‘’ Peki ya adalet ? Şahsi ihtiyaçları karşılandığı müddetçe onlar için bu kavramın da zerre kadar ehemmiyeti yok. ‘’ 22- "...Kutsal kitabı öğrenerek cehaletini bilgeliğe nasıl çevireceğini anlatın ona."
Fedailerin Kalesi Alamut
Fedailerin Kalesi AlamutVladimir Bartol · Koridor Yayıncılık · 201242bin okunma
·
1.402 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.