"gözlerle günah işlemenin zevkini tattım."
İncelemeye başlamadan önce kısa bir anımı yazmak istiyorum.
Bu muhteşem kitabı bir öğretmen arkadaşım okumam için vermişti sağolsun. Okumamın ikinci günü, görev yaptığım kurumdan çıkarken bir arkadaşıma denk geldim. Elimdeki kitaba bakarak, "Atsız mı okuyorsun. Seni milliyetçi seni..." diye, şakaya bırakarak bir söylemde bulundu. Onun için üzüldüm aslında çünkü kitaba başladıktan daha yirmi sayfa geçmeden tesiri altında kaldım. Başka diyarlarda okudum sanki. Böyle güzel bir eseri okuma zevkine belkide erişemeyecek... Söylemek istediğim şu ki, ön yargılarımızdan ne zaman kurtulacağız artık? Ne zaman insanları sadece insan olduğu için sevip, anlamaya çalışacağız? Bilmiyorum... Ama çok yazık çünkü bu emeğe saygısızlık ve haksızlık... Eserleri okurken ön yargıdan arınarak okumak gerekmez mi... Atsız okuyacaksınız eğer görüşlerini ya da kişiliği ile ilgili durumları bir kenara bırakıp okuyun lütfen. Yoksa Ruh Adam gibi mükemmel bir eseri okuma zevkine erişemezsiniz...
Evet, ne kitaptı ama offff. Sanırım bu eserden sonra okuyacağım başka bir kitabı keyifle okuyamam diye korku duyuyorum. Her sayfası ayrı bir heycan, her sayfası ayrı bir merak...
Ruhu anlamak ne kadar zordur. Anlamaya çalıştıkça ızdırap çekmek ya peki, işte o daha zordur... Selim Pusat adlı karakterin yaşadığı karışık durumu, kitabı okurken, "acaba ne olacak." diye merak ederek çözmeye çalışıyorsunuz... Kitabı okuyanlar, eminim benim gibi ilk başta hikayenin gerçek yaşamdan alındığını zanneder. Ama okumaya devam edince aslında tabiatüstü olaylarla anlatılan bir hikayenin, gerçeklerle sembolize edilerek anlatılmasından başka bir şey değil. Zamanında yazılan eserlere göre sıra dışı bir yapıt. Ve tabii Geri Gelen Mektup şiiri, tuzu biberi olmuş, ne muazzam bir şiir...
Söylenecek çok şey var ama nacizane incelememi uzatmak hem esere hemde siz değerli okurlara haksızlık. Keyifli okumalar...