Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

208 syf.
10/10 puan verdi
#türkiyeninmaarifdavası maarif= bilgi ve eğitim kelimeleri ile günümüzde çok da kullanılmayan ama bir zamanlar çok demeyelimde hayatın tam da hedef noktasının 12 yani maarif alanın dava düzlemindeki önemi ile göz göze geliyoruz. Osmanlı döneminde Maarif Nazırlığı olarak kabul edilen günümüzde Milli Eğitim Bakanlığı olarak adlandırılan kurum adıdır. Dava nedir? Sistem nedir? Şimdi bu kitabın başı ve sonu Türkiye’nin sistemlerini ama aklı başında insanların vatan millet sevdalılarının da davalarını açmaya çalışan hatta konuyu güzelce tahlil edip olan ve olması gereken düzen ve intizamı anlatan sistemi var. İşte burda kitabın sistemi aslında davayı işliyor anlatabiliyormuyum? Maksat burda dava bilincini enine boyuna dünya milletleri ile kıyaslayarak ortaya koymak yani. Kitabın ana konusu #muallim yani dava sahibi #iradesahibi işte o aranılan her ekilen tarlanın hasadının sorumlusu olan o yüce gönüllü dava şuuru olan meslek demiyoruz bakın burada o şuuru yaşayan ve uygulayan kişilerin alanını öğreniyoruz. 64 çeşit meslek arasında en #saygı ve #hürmet ile yaşayacağımız ve anacağımız yegane tohum sahibesi gönül adamına gösterilen devletçe milletçe fertçe yapılan muamele ölçütlerini öğrenmekteyiz. Buradaki düzenin #devlet #irade #muallim # talebe #öğrenci #dava #sistem çarkının biri olmadan diğerlerinin hatta tüm devletin nasıl yavaş yavaş sisteme köle olacağı insanın değil makina gibi sisteme dönen dolapları anlatan bir kitaptır. Eğer kamili insan yetişmezse tüm devletin organlarının kangren oluşu ve kaybedilen kanları kesilen biçilen organları öğreniyoruz . İlim yolculuğu mu? Diploma avcılığı mı? Talebelerin görevleri ? Talebenin üzerine düşmeyen halleri ve neticeleri? Okul olarak #ilköğretim #ortaöğretim #lise ve #üniversite de hangi derslerin olması, zaman yönetimi , #ezber ve #müfredat #ünite #beyinyönetimi gibi ana dallar ile tek tek konulara eğildiği ve dava bilinci ile mevcut sistemin bizi nereden nereye getirdiği konularına ışık tutmasını görüyoruz. #eğitimsistemi nde eğitim nasıl talebeye verilmeli? Hatta verilmemesi gereken boşu boşuna gereksiz bilgilerin zekayı nasıl öldürdüğünü anlatan psikolojik tahliller ile cinayet gibi mevcut sistemin köleleştirmesini okuyoruz. Hatta bir cümlesi vardı #rahmetli #nurettintopçu hocamızın sömürge altındaki ülkelerin müfredatlarına kitaplarına ünitelerine bir bakın bizim kitaplarımızla aynı olduğunu dolayısıyla maarifin yani eğitim ve öğretimin ne denli önemli olduğunu zihin işgalinin şiddetini yazmışta yazmış güzeller güzeli bilim insanımız hocamız işte bu vesile ile #ruhunafatiha okuyalım bence. Müfredatın gereksiz ünitelerin gereksiz mesela ortaöğretim deki yılların yerine talebenin zihnini zekasını açacak belli başlı konu ve yerinde gösterip öğreterek ufkunu açacak güzel tohumlarla istikbal yükleyerek çocuğu yetiştirmekten bahsetmesi öyle güzeldiki. Hele ilkokullardaki ezberlerin bir sürü gerekli gereksiz konularla çocuğun zekasına ket vurmanın ne kadar acı bir durum olduğunu halbuki şuur kazandırılarak istenilen eğitime ulaşmanın çok daha akıllıca bir yöntem olduğunu anlatmış vurgulamış hocamız. Talebe ve muallim ilişkisini yedisinden yetmişine kadar ki tüm yaşantının tohumu da hasatınında muallimde olduğunu bu durumun da çevredeki tüm devletin milletin çocuğundan tutun sokaktaki esnafına kadarki olan tüm resmî ve gayri resmî herşeyin göstermesi gereken “hürmet” ile nice fetih kapılarının açıldığını tarihteki örnekler ile vurgulamış hocamız. Kapitalizmin psikolojinin makinanın ve sistem dünyasının altında yatan sebebleri bu düzene karşı nasıl ayakta kalabileceğimizi, aslımızdan güç alarak kendi benliklerimize vereceğimiz milli şuurla dünyadaki yamyam çarklara meze olmadan ülkemizi milletimizi zekasıyla aklıyla şuuru ve bilinciyle yani bir bütün olarak sağlığında yani sağlıklı bir şekilde yaşatacağımızı anlatmış hocamız. Bunları anlatırkende her yazının tarihi efendim mesela 1952 veya 1960 falan yani taaa ne zaman söylediği anlattığı konular maalesefki hem doğru hemde hala sorun olarak bünyemizde yaşanıyor yani aklın yolu bir ama bir babayiğit çıkıpta kendi maarif davamıza el atmamış atamamış. Tutsakmıyız biz kardeşim diye ? Çığırmak istiyorum. Bilim insanı zamanında öyle bir ışık tutmuş ki ama bu ışıktan faylanan ne bilim ışığı harekete geçiren olmamış ama evrensel bir zeka ile 70 yıl sonra aynı meselleri aynı hastalığımızla okuyoruz. Dert aynı ilaç belli ama ilacı bir türlü içmiyoruz, ilaç komidinin üzerinde bekliyor tabiri caizse. İşte neyse kitap bu şekil eğitimi ve eğitim modelini sınıflara kadar konuyu genişleterek anlatıyor . Sorun var teşhis var çözüm var. Kitap sorunu ortaya koyupta okuyucunun psikolojisi ile oynamıyor en azından çözüm üreterek amacın sonucunu nihayetlendiriyor burası da çok mühim bi sebeb-sonuç yani bütüncül düşünme şekli yani. Kitabın sonunda dediğim cümle şöyleydi keşke milli eğitim milli olsaydı…
Türkiye'nin Maarif Davası
Türkiye'nin Maarif DavasıNurettin Topçu · Dergah Yayınları · 20164,665 okunma
·
118 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.