Gönderi

88 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 9 hours
Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
Kitap Seneca’nın iki ayrı eserinin çevirisinden oluşuyor: ‘Mutlu Yaşam Üzerine’ ve ‘Yaşamın Kısalığı Üzerine’. İkisi her ne kadar ayrı olsa da konu bağlamında birbirlerinin tamamlayıcısı gibiler. Bu nedenle ikisini tek kitapta birleştirmek iyi bir tercih olmuş. Eserlere geçmeden önce Seneca ve Stoa hakkında kısaca bilgi vereceğim. Seneca MÖ 6 – MS 65 yılları arasında yaşamış filozof, retorik ustası, devlet adamı ve tragedya yazarıdır. Kendini Stoacı geleneğe dahil gören Seneca, Roma döneminde Stoacılık’ın önemli temsilcilerindedir. Tıpkı Aristoteles’in, 20 yaşında tahta geçen İskender’in öğretmeni olduğu gibi; Seneca da, 16 yaşında tahta geçen Claudius’un öğretmenidir. Dönemindeki taht kavgalarının bir yansıması olarak kendi kendini öldürme cezasına çarptırılmış ve yaşamına son vermiştir (o öldükten sonra kardeşi de aynı cezaya çarptırılarak yaşamına son verir). Stoacılık Kinik felsefeyle, Kinik felsefe de Sokrates’le bağlantılıdır. Kinik okulunun kurucusu Antisthenes Sokrates’in öğrencisidir, Antisthenes’in izinden giden Krates, Zenon’un öğretmenidir ve Zenon da Stoacılık’ın kurucusudur. Sokrates ve Stoa arasındaki bağlantı kısaca şöyle kuruldu: Sokrates – Antisthenes – Krates – Zenon. Kinik okulu otoriteyi, siyasi ve yozlaşmış toplumsal yaşamı reddeder. Amaçları doğayla uyumlu mutlu bir yaşama ulaşmaktadır. Her biri kendini herhangi bir kent-devletin vatandaşı görmek yerine, evrenin yurttaşı olarak görür. Erken dönem Stoacılık’ın kuruluş amacı, erdemli insanların bir araya gelerek birlikte vakit geçirmeleri, sosyalleşmeleriyken; Roma döneminde bu anlayış geri plana atılmış ve erdemli olmak için Romalı vatandaşların geleneksel değerleri koruyup politik yükümlülüklerini yerine getirmeleri yeterli şart görülmüştür. Böylece Stoacılık aristokratlara uygun bir hüviyete bürünmüştür. 1. Mutlu Yaşam Üzerine Bu metinde Seneca’nın ilk işaret ettiği ayrım, birey ve avam arasındaki ayrımdır. Ona göre avam (kalabalık, çoğunluk, toplum) gerçeğin en kötü yorumcularıdır ve erdemsizdir. (Seneca’nın avamdan kastı sınıfsal bir ayrıma işaret etmez, erdemsiz seçkinler de ona göre avamdandır.) Bireyin yapması gerekense sürünün peşinden gitmek değil, sürüden ayrılmak ve kendi aklını temel almaktır: "...hiçbir şey, hayvan sürüsünün yaptığının aksine, önden giden kalabalığın izinden gitmememiz ve herkesin gittiği yere değil de gidilmesi gereken yere gitmemiz gerçeğinden daha önemli değildir." Seneca’nın cevap aradığı temel soru, ‘mutlu yaşama nasıl kavuşulabilir?’dir. Öncelikle bu kavuşmanın hiç de kolay olmadığını belirtir ancak kavuşmak imkansız değildir. Bunun için bir reçete sunar: kusurlarınla yüzleş ve onlardan ders al, kendine (boş) vakit ayır, aklını takip et, hazların ve talihin esaretinden kurtularak özgür ol, kendine dost ol ve kendi kaynağında neşe ve mutluluk bul. Reçetedeki tüm bu tedavi edici ilaçlar esasında tek bir noktada toplanır: erdem (virtus). Seneca’ya göre erdem, doğayla uyum içinde yaşamaktır ve bu en yüce iyidir. Ona göre erdem hazzın peşinden gitmemeli, bizatihi haz erdemi takip etmelidir: Haz erdem değildir, geçicidir ve ancak ve ancak erdemin yan bir ürünüdür; erdem ise kendinde-amaçtır. Erdem ve haz savunucuları arasındaki çatışma, ‘hayatının nihai amacı nedir’ tartışmasının bir sonucudur. Antik dönemde hazcılık, savunucuları az da olsa, genellikle radikal bir tutumdadır (her ne olursa olsun zevklerinin peşinden git). Bu tutum, Epikuros’un hazcılığıyla çoğu kez karıştırılmıştır veya Epikuros’un fikirleri kasten çarpıtılmıştır. Hazcılık ve Stoacılık’ın ilke olarak birbirlerinden nasıl ayrıldıkları bariz. Epikuros ise bir hazcı olarak, radikal hazcılıktan ziyade, Stoacılık’a daha yakın bir tutumda ancak dediğim gibi hazcı yaftası üzerine yapışmış bir kere. Seneca ise Stoacıların Epikuros’a yaklaşımlarından farklı olarak, Epikuros’un ilkelerini kutsal, doğru ve katı bulur. Ona göre kendilerini kusurlarına adamış insanlar, hazzın ve dolayısıyla aşırılıkların övüldüğünü duydukları yere hemen üşüşmektedirler. Bu bilgisiz ve aptal sürüsü, Epikuros’un ölçülü ve gösterişsiz haz anlayışını hiçbir zaman benimsememiş, sadece kendilerine araç olarak kullanmıştır. Ezcümle, Seneca’ya göre, kendi şehvetlerine ve aşırılıklarına kılıf arayan aptal sürüsü Epikuros isminden medet ummuş ve onun fikirlerini çarpıtmıştır. Ancak ne var ki, erdeme kara çalındıkça erdemin nüfuzu genişler (bkz: Aristophanes; Bulutlar komedyası). 2. Yaşamın Kısalığı Üzerine Bazı insanlar yaşamın kısalığından dem vurur: ‘tam da yaşamın en güzel yaşına gelmişti ki öldü’ vs. denir ölülerin arkasından. Seneca ise yaşamın hiçbir zaman kısa ve eksik olmadığını söyler. Ona göre yaşam kısa değildir, sadece insanlar zamanı kötü düzenler. Doğaya aykırı yaşayanlardır onlar. Kimisi yapacak olduğu şeyi erteler, kimisi ne yapacağını şaşırır. Seneca ise insanlara ertelememelerini, çünkü ne kadar yaşayacaklarının belli olmadığını söyler. Varolmak yaşamak demek değildir. İnsan şayet kendi yaşamını kuramamışsa, yaşadığı 100 sene boyunca hiçbir zaman özgür ve bilinçli seçim yapmamışsa ve oradan oraya sürüklenmişse, öldüğünde ona uzun yaşadı denebilir mi? Seneca’ya göre denemez, çünkü o hiçbir zaman yolculuk yapamamış, ancak oradan oraya sürüklenmiştir. Kimisi inzivaya çekilmek istediğini söyler. Çekilir de nitekim ancak inziva süresinde ne yaptığının farkında değildir. Birtakım işlerin peşinde yine oradan oraya sürüklenir. Seneca bunun inziva olmadığını söyler. Ona göre tek inziva kendini kendine ve bilgeliğe adayanlardır. Sonsöz Antik dönemlerde felsefe bir yaşam pratiği olarak algılanmıştır. Bu nedenle felsefe ‘nasıl yaşanır’ sorusunun cevabını aramak ve bulmak için yapılmıştır uzunca bir süre. Modern dönemle birlikte ise gitgide felsefe bu misyonundan uzaklaşmış, ahlaki ve yaşamsal taraf hakkında bir şey söylemez olmuş, söylerse de erdemi ve ahlakı dışarıda bırakarak bir şeyler söylemiştir. Bu nedenle Seneca okurken ‘felsefe bu muydu yani’ fikrine kapılabilirsiniz. Yine de zırva kişisel gelişim kitapları gibi size boş umutlar vadetmediği, onlara göre oldukça akla uygun olduğunu ve ikna ediciliklerinin daha yüksek olduğunu söyleyebilirim. Yaşamın nasıl yaşanması gerektiğini topyekun kitaplardan öğrenemeyiz, pratik çoğu kez daha öğretici ve baskındır. Ancak yine de kitaplardan da öğreneceklerimiz var. O halde zırva birinden nasihat dinlemek yerine Seneca gibi (kendi her ne kadar inkar etse de) bilge birinden nasihat dinlemek daha verimli olacaktır. Üstelik kitabın dili birçok felsefe kitabı gibi karmaşık olmadığı için Seneca’nın nelerden bahsettiğini rahatlıkla anlayabilirsiniz. Stoacılık gibi yaşamla iç içe felsefi öğretiler, ancak acının hâkim olduğu dönemlerde kendilerine geniş nüfuz alanı bulur. Her şey yolundayken ya da insanlar her şeyin yolunda olduğunu düşünüyorken, zühtten, inzivadan, kaderini kabullenmekten, acını sevmekten, sabretmekten, vs. bahsedilmez. İnsanlar yaşamın ve kendi yaşamlarının darmadağın olduğu fikrine/duygusuna kapıldıklarında kendilerine böyle bir savunma mekanizması inşa ederler: hikayeler uydururlar, inanırlar, böylece inanmanın saf huzurunu tadarlar. Günümüzde Stoacılık akımının tekrar yaygın bir öğreti haline gelmesini bu bağlamda düşünebilirsiniz. Son olarak, kitaptaki dipnot numaralandırmalarının haricinde, köşeli parantezle belirtilen numaralandırmalar da var, onların neye gönderimde bulunduklarını anlayamamıştım (genellikle sonnotlar kısmına gönderimde bulunurlar ancak bu kitapta sonnot kısmı yoktu). Kitabın çevirmenine sordum ve sağ olsun açıkladı. Sizin de kafanızın karışmaması için açıklamayı bırakacağım: “Antik metinlere, el yazmalarından matbaa eserlerine dönüştürüldüklerinde bölüm numaraları eklenir. Biz filologlar bir antik metni çevirirken temel aldığımız baskıyı belirtir ve ondaki bölüm numaralarını çeviriye ekleriz. Köşeli parantezle belirtilen bölüm numaraları bunlardır.”
Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı Üzerine
Mutlu Yaşam Üzerine – Yaşamın Kısalığı ÜzerineSeneca · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20247.7k okunma
·
247 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.