Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

[ TDK ] "Kurumun isminin başındaki Türk sıfatına aldanmayın. Kurulduğu günden bu yana bütün faaliyetleri o sıfatın aksi istikametindedir. Yoksa bugün Türkçe beynelmilel görüşler muvacehesinde kaybolması mukadder diller arasında gösterilir miydi?" GÂVUR GÂVURLUĞUNU YAPAR Böyle bir yazı başlığı attığımıza göre hem Şemseddin Sami'yi bir kez daha yalancı çıkarmış oluyor, hem de Türk Dil Kurumu'nun boşa kürek çektiğini söylemiş oluyoruz. Şemseddin Sami'yi yalancı çıkarmamız kendisinin Kamus-i Türki'de gâvur kelimesi için "Amiyane ve kaba bir tabir olduğundan isti'mali terk olunmuştur." demesi yüzündendir. Gâvur kelimesi Türkçede en geniş mânâsıyla gayr-i müslim demek. Türkiye'de dün de bugün de bu kelimeyi Şemseddin Sami gibi düşünerek kullanmayanlar gâvur yerine ecnebî kelimesini kullanıyor. Ecnebî filmi, cenebî memleketi, ecnebî sermayesi ilh. Halbuki ecnebî kelimesi de Türkçede cünup, cenabet demektir. Hıristiyan takvimine göre 1839 yılında yayınlanan Tanzimar Fermanı ile Osmanlı Devleti tebaasının Müslim ve gayr-i müslim unsurlarını eşit ilân etmiş ve gâvura gâvur demeyi yasaklamıştı. Gayr-i müslim mahallesindeki meşhur karakolun komiserinin "Artık gâvura gâvur denmeyecek!" lâfını herkes bilir. Çünkü Tanzimat Fermanı'nın ilânından sonra gayr-i müslim anasırdan insanlar bilhassa da Rumlar beş altı kişi bir olup Galata'da, Beyoğlu'nda kendilerine gâvur diyen Müslümanları "karga tulumba" karakola götürüp aralarından da iki kişiyi şahit tutup cezalandırılmalarını isterlermiş. Ceza da üçgünlük hapis. Tabiî yatanlar olmuş. Fakat böyle vak'alara rağmen her "modernleşme" hamlesinde halk gâvur kelimesine başvurmuş. Türk milleti bütün Tanzimat ricâline gâvur demiş. Batılı tarzda açılan mekteplere gâvur mektebi denmiş. Tanzimat sonrası yapılan "ıslahat"lar dolayısıyla gâvur icadı, gâvur aklı tabirlerinin de o sıra en çok işitilen sözler arasında olduğunu öğrenmek için öyle uzun uzadıya bir tedkike lüzum yok. Şemseddin Sami Kamus-i Türki'yi yazmaya Hicrî 1317'de başlamış ve 1319 senesinde bitirmiş. Yani Hıristiyan takvimine göre yirminci asrın ilk yılları. Aşağı yukarı o yıllarda doğan yani Kamus-i Türki ile akran sayılan Nazım Hikmet şiirlerinde "halkı konuşturduğu" için en çok rastlanılan kelimelerden biri "gâvur"dur. Meselâ gâvur kelimesini ardarda kullandığı mısralar: Gâvur tutmuştu tepeleri gâvurun topu vardı. Antepliler düz ovada sıkışmışlardı. Gâvur şarapnel döküyordu, toprağı kökünden söküyordu. Gâlvur tutmuştu tepeleri akan Antep'in kanıydı. Osmanlı'nın yasakladığı fakat sonuç alamadığı, Şemseddin Sami'nin Kamus'tan silemediği gâvur kelimesi bugün TDK'nın "ayrımcılığa karşı" başlığı altında Türkçe tabirleri sözlüklerden çıkarma faaliyetinin hedefinde. Türk Dil Kurumu son zamanlarda sözlüklerden "genç kuşaklara aktarılmasında yarar olmayan, yasalar ve genel ahlâkla çelişen sözler"i "çıkarıyor", içinde gâvur kelimesi geçen tabirleri "resmen" ayıklıyor. Açın bakın TDK'nın Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü kitabına yahut TDK'nın internet sitesinde yer alan Atasözleri ve Deyimler Sözlüğüne oralarda gâvur kelimesinin geçtiği tabir sayısının şu anda her birimizin hafızasında olan tabir sayısından çok daha az olduğunu görürsünüz. Kurumun isminin başındaki Türk sıfatına aldanmayın. Kurulduğu günden bu yana bütün faaliyetleri o sıfatın aksi istikametindedir. Yoksa bugün Türkçe beynelmilel görüşler muvacehesinde kaybolması mukadder diller arasında gösterilir miydi? Tanzimat'tan sonra Galata'da, Beyoğlu'nda gâvur diyen Müslümanı karakola götürenler gazinolarda, eğlence yerlerinde Rumca eski bir şarkı olan "Ey keskin kılıcım Türkleri şöyle kes"i hep bir ağızdan söylediklerini Namık Kemal'den öğreniyoruz. Zaten "Bana gâvur dedi!" diyenlerin hepsi İstanbul'a ilk işgal gemisi demirler demirlemez bütün Galata ve Beyoğlu'nu Yunan bayraklarıyla donattılar. Ziyad Ebuzziya 10-11 yaşlarındayken mütareke günlerinde bir alışveriş için annesiyle Beyoğlu'na çıktıklarını, bütün Beyoğlu'nu donatan Yunan bayraklarından birinin yüzüne değmemesi için başını çevirdiğini ve o anda bir Rum tokadı yediğini fakat hiç ağlamadığını anlatır. Yani gâvur kelimesini yasaklayınca, kaba tabir sayınca, sözlüklerden silince gâvur gâvurluğunu yapmaktan vazgeçmiyor, bilakis bütün bu hamleler neticesinde dün olduğu gibi bugün de gemi azıya alıyor. | Gökhan Göbel, İspirto Türk, syf. 101-103
·
178 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.