Gönderi

268 syf.
·
Not rated
·
Read in 6 days
Bukowski'nın narsistliğe evrilen mutsuz çocukluğu
Şaşırmadım; Celine hayranı ve Yeraltı Edebiyatı tarzlı Kirli Gerçekçilik denen akımın temsilcisi bir yazarın, böyle bir çocukluk geçirmesine. Daha önce yine bir gençlik evresini yazdığı #factoum eserini okuduğum #bukowski 'ye tamamen otobiyografik öğeler taşıyan bu eserinden bakınca, neden narsist kişilik bozukluğuna evrildiğini ve kadınlar dahil pek çok konuda umursamaz tavır aldığını görebiliyorsunuz. Küçüklüğünden lise yıllarına kadar geçen sürede çocukluğunu okuduğunuz bu yapıtta; dominant bir baba (kayışla döven ve sürekli zenginlik hayalindeki) ile silik bir anne arasında yaşanan mutsuz bir aile ortamına şahitlik ediyorsunuz. Baba nefreti ve başarısızlıklarla dolu eğitim hayatı akarken, içkiyle ve yalnızlık özlemiyle intihardan vazgeçebilen, kurtuluşu küçük bir kütüphanede kitaplara yönelerek arayan küçük Henry Chinaski'yi (pek sevdiği Çin ile soyadının birleşimi karakter yani Bukowski) ; yazar olabilme düşleri ardında izliyor ve bu arada pek çok konuda edebiyat eleştirilerini de okuyorsunuz: Yatağındaki battaniyede beliren çift gözü Tanrı zanneden, sürekli kavga eden, büyük ergenlik çıbanlarıyla çirkinleşip karşı cinsle ilişki kuramayan ve gelecek kaygısı altındaki bir çocuğu. Kendine has gerçekçi bir evreni olan, hayatındaki reel öğeleri de adeta kurmacaya bağlamayıp roman formunda sunabilen yazarı; Kafka'nın da dediği gibi, bittiğinde sarsan yapıtlarından okuyabilmek ayrı bir tad bırakıyor doğrusu. Sanat olgusu, yansıttığı özgünlüklerde yaşasa da hayat, benzer cendereler arkasında yaşandıkça bazı roman konuları değişmiyor, maalesef. Ki bu noktada esere edebi manadan ziyade anıların kurgusu şeklinde bakmak daha da fayda getirecektir.
Ekmek Arası
Ekmek ArasıCharles Bukowski · Metis Yayınları · 20126.9k okunma
·
133 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.