Gönderi

160 syf.
5/10 puan verdi
Livaneli'den Huzursuzluklar!
Livaneli'den seçme huzursuzluklar. Ciddi anlamda huzursuz hissediyorum. Şimdi bu huzursuzluğumun iki temel sebebine ineceğim. Huzursuzluğumun birisi yazar sayesinde diğeri ise yazar yüzünden... Öncelikle bahsetmek de fayda olacağını düşünüyorum ki, yazar ile bu kitabı aracılığıyla tanıştım, evvelinde daha çok şarkılarını dinlediğim Livaneli'nin kalemi de pek güçlü pek içine çekip, girdabında alıp ordan oraya çeviren, insanın başını döndürüp rahatsız eden, kışkırtan, ısıran, düşündürten bir niteliğe sahip. En azından huzursuzluk için bunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Kitap, Mardin'de yaşayan Hüseyin ile IŞİD zulmünden şu ya da bu şekil kaçıp Türkiye'ye sığınan, Ezidi dinine mensup Meleknaz'ın ve kör olarak dünyaya gelmiş çocuğunun hikayesi üzerine inşa edilmiş. İkili arasındaki imkansız aşkı öyküleyen yazar, benim de bu kitapta öğrenmiş olduğum Ezidi dini hakkında epeyce ip ucu vermekte. Ortadoğu'daki vahşetten bahsediyor yazar, Meleknaz'ın Türkiye'ye sığınması da ya da kaçması da bundan zaten. Ortada bir vahşet var, hissizlik, duygusuzluk, herkesin kendi kutsalı, kendi dışındaki kutsala saygı şöyle dursun alay, nefret, yok etmek arzusu hep mevcut. Yazar bu kısır döngüyü, harese kavramı ile açıklıyor. "Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeniyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz... Ortadoğu'nun adeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadında sarhoş olur." beni en çok etkileyen, en çok 'huzursuz' eden kısımların başında gelmişti bu kısım. Koskocaman Ortadoğu doyamadık, hala kanımıza talibiz birbirimizin. Yine ikinci olarak Zilan'ın anlattıkları, Zilan'ın anlattıklarını zulmün zirve yaptığı dönemlerde bizzat kendim bir haberde okumuştum. Yıllar sonra benzer şeyleri içine girmiş olduğum bir kurmacanın içinde okumak yüreğimi dağladı. Evet adı üstünde kurmaca lakin gerçeğin kurmacası ve hatta merhamet süzgecinden, sansür süzgecinden geçirilmiş bir kurmaca. Nasılda acıtmaya yetiyor insan olanı. Hikayeye dair bir başka dokunan husus(en azından bana) ise; en baştan beri yufka yürekli, hoş sözlü, yumuşak yüzlü Hüseyin'in nişanlısını neden yüzüstü bıraktığı? Beni en çok etkileyen alıntılardan biri olmuştu yüzüstü bırakılan nişanlının terk edenine dair içinden diline gelenler: "...ben onu çok sevmiştim, çok çok sevdalanmıştım. Öldüğünü, yok olduğunu kabul edemiyorum bir türlü şimdi, şimdi Hüseyin yok mu artık, diye düşünüyorum, sonsuza kadar yok mu artık, vardı ama yok oldu, nasıl olabilir böyle bir şey. Kafam çok karışıyor, bir yandan da bana yaptığını affedemiyorum" Bende huzursuz hissediyordum İbrahim gibi fakat bir anda sesin tonu değişti tırmalaya başladı yazarın sesi kalbimin kulağını sf. 83'e geldiğimde yazar Ezidilikte fazlaca garip günah olduğundan bahsediyor: "Ne de çok günah saydığı şeyi varmış bu inancın diye düşünüyorum. Garipsiyorum önce, sonra bizdekiler aklıma geliyor: gece tırnak kesmemek, aynaları ters asmak ya da aynanın üstüne tülbent örtmek, pis bir sudan geçerken destur demek; cumartesi çamaşır yıkamamak gibi manasız inanışlar, yolcunun arkasından ev süpürmemek, sokağa sol ayakla adım atmamak, YEMEĞİ SOL ELLE YEMEMEK..." alıntı bu şekilde devam ederken yazarın batıl olanı İslam olarak addetmesi yahut hakkı, sünneti batıl olarak addetmesi ne kadar da huzursuz edici değil mi? Kitap yarısından sonra huzursuzluk değil de huzursuzluklar oldu sanki. Livaneli mi bilmiyor yoksa bu alıntının sahibi karakter İbrahim mi? Üzerine düşünülmesi gerektiğine inandığım mesele diyebilirim bu kitap için zira Ezidi'lik hakkında bu denli geniş bilginin sunulduğu kitapta en azından YEMEĞİ SOL ELLE YEMEMENİN bir gariplik değil de Hadisi Şerif ile sabit olduğunu bilmesini umardım yazardan ya da İbrahim'den. Geç tanıştık, varmış bir sebebi.
Huzursuzluk
HuzursuzlukZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2017100bin okunma
··
882 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.