Kitabın incelemesine başlamadan önce üzüldüğüm ve yakındığım bir konu hakkında konuşmak istiyorum bu defa.
Bu kitabı okumaya başlayınca; "Ya sen nasıl bu teröristin kitabını okursun? Sana yakıştıramadım Halil, siyasetçiden yazar olmaz." gibi tepkiler aldım. Böyle yazanlara üzüldüm açıkçası. Neden üzüldüm biliyor musunuz? Örneğin;
Kavgam adlı eserini okumuş olsaydım hiçbir tepkiyle karşılaşmayacağıma eminim(ki okuyacağım da.)
Peki ya
Adolf Hitler milyonların ölmesine doğrudan sebep olan bir siyasetçi değil miydi? Ölen Alman, Rus ve Polonyalı olunca sıkıntı yok da (sizin deyişinizle; Türk veya Kürt olunca mı sıkıntı oluyor?) Ben
Selahattin Demirtaş okuyunca mı sıkıntı oluyor? Hümanistliğiniz Türk ve Kürt'e kadar var demek :)
Ben siyaseti sevmem, anlamam ve anlamak da istemem. Yazar olarak Selahattin Demirtaş'ın kalemini beğeniyorum ve gerçekten gün geçtikçe gelişen bir yazar olduğunu düşünüyorum.
Kitapla ilgili konuşacak olursam; Normalde ben aşk romanları seven biri değilim ama bu kitabı çok sevdim diyebilirim. Bilhassa araya kattığı güzel espriler ve aforizmalar güçlü kalemle birleşince de ortaya şahane bir eser çıkmış oldu.
Kitaptan sevdiğim bir alıntı;
"Empati kendini başkasının yerine koymak değildir bence. Kendini asla başkasının yerine koymayacağanın farkında olmaktır. Ateşin düştüğü yeri yaktığını bilmektir, herkesin hikayesinin özgün ve değerli olduğuna inanmaktır."