Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

ABYSSUS ABYSSUM INVOCAT
Yalvaçlarıyla bir dünya çıktı karşıma. Ben o zamanlar gençlik hülyalarımın dar evreninde, çocukluğumda adımlamaya başladığım sokağımın onur tarihine nasıl ekleneceğimi düşünmekle meşguldüm. Gövdesizliği huy edinmiş yalvaçların baş aşağı duran tarihinde gözüme güzel görünen büyüyü, o tarihi ayakları üzerine dikmeye niyetlenerek bozacak olan günahkar bir Marks yoktu henüz ufuklarımda. Küçüklüğümden beri babamın her gece beni uykusuz bırakan tekinliğini beğenmez oldum. Çocukluğumun orada bittiğini söyleyemem. Babalarını niçin beğenmediklerini sorun onlara. Üstbenlerinde hazzetmedikleri bir sosyolojinin nonfigüratif piçlemeleriyle, babadan tanrıya oradan da evrensel homojen devlete ulaşabilmeleri için Freud mu gerekli onlara Hegel mi? Her şeyin çoktan planlandığı bu zamanda tarih öldükten sonra da tarih olmayana akıyor. Ne olursan ol gel, bir kazan kazan oyunu artık bu. Episteme’lerini toplayıp gelen bir curcunadır artık yaşanan. Kimin zamanı kiminle ne kadar örtüşüyor. Kim hangi tarihi yaşar görünüyor tüketim toplumunun anamnesis öykülemelerinde. Kapitalizm herkese bir zamanlar bir şey olduklarını ve hala aynı şey olmaya devam ettiklerini hatırlatıyor. Benim kekemeliğim burada başlar. Gece, ay dilimleri düşüyor gövdeme. Aklımın huzurunu kaçıran bir tansık, peygamber vadediyor benim estet uçurumlarıma. İnsan zihni devlet gibi örgütlenir, kıvrımlarında Leviathan sayrılar. Hep aynı yere varan tinin bu kutsal yolculuğunda zihnin tabi olduğu yasalarla devletin ve giderek sermayenin sınır tanımayan yasaları kaçınılmaz biçimde birbirine benzer. Bir arada oluşun koşulları, ayrılığın koşulları; dostluğun koşulları, düşmanlığın koşulları zamanın büklümlerine göre şekil alır. Yürüyüşler değişir. Ritim, onaylanmanın hazzına göre ayarlanır. Peygamber kovulur devletten. Şair, o da kovulmuştur zaten. Herkes, parayla aldığı o kıymetli düşünü bir kurguya dönüştürür. Metafizik, tanrıyı konuşmaya mahkum eder. Babalar, öldükten sonra hatırlanır…. Uçurumlar benim oyunumda, uçurumlar sokağımın onur tarihinde amansız bir bekleyişin baba özlemiyle doludur. Yalvaçların büyüsünü görüyor ve arttırıyorum Bukowski’nin “mavi kuş”unu sakladığı gibi ben de saklıyorum yüreğimi..
·
457 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.