Gönderi

130 syf.
8/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Bir Osmanlı Trajedisi
Lisedeyken, Türk dili-Edebiyatı dersinde bize bir sürü isim öğretiyorlardı. Bunlardan çoğunun önemli eserlerini öğreniyorduk ama içeriğine dair pek fikir sahibi değildik. Bu aralar tiyatro okumaya sardığımdan ben de lisede aklımda kalan birkaç tiyatrocunun eserlerini toplamaya giriştim. Orhan Asena'nın da "Türk Shakespeare" olarak anıldığını hatırlıyordum. Hem Shakespeare'yi çok sevdiğimden, hem de yerli tiyatrocularımızın eserlerinin nasıl olduğunu merak ettiğimden aldım ben de Orhan bey'in kitabını. Kitaba gelecek olursak Orhan Asena Hürrem Sultan'ı 1960 yılında kaleme almış. Hürrem Sultan "Kanuni Sultan Dörtlemesi" olarak anılan halkanın ikinci eseri. Kitabın konusu ise iki bin onların başında hayatımıza giren "Muhteşem Yüzyıl"dan dolayı pek çoğumuzun aşina olduğu bir olay. Hürrem Sultan'ın Şehzade Mustafa'nın yerine kendi oğullarının iktidarı devralmasını istemesi ile gelişen olaylar silsilesi. Kitabın kurgusu gayet güzel. Kanuni'nin meşhur sözü, Taşlıcalı Yahya'nın rolü, Kanuni'nin Ebu Suud'dan fetva alması gibi küçük olaylar hikâyeye oldukça başarılı yedirilmiş. Ama sanıyorum ki kitabın başlıca iki problemi var: Bunlardan ilki dil problemi. İkincisi ise kitabın ne anlatmak istediğine tam anlamıyla karar verememesi. Daha doğrusu oluşturduğu kurguda nereye ağırlık vermesi gerektiğini tam olarak kestirememiş kitap gördüm ben. İlk problem daha bariz zaten. Asena bazı yerlerde Arapça kökenli kelimeleri kullansa da, bazı yerlerde "cihaz" gibi ya da Öztürkçe kökenli kelimeler fırlıyor bir anda. Ayrıca Asena'nın Osmanlı'daki dini adetlere ya da din anlayışına pek hakim olmadığını düşünüyorum. Kitap çok uzun bir süre sultanlara tanrı dedirtmeye diretse de sonlara doğru bir anda Allah da fırlıyor karşımıza. Allah kelimesinin kullanıldığı yer de ilginç. Şehzade Mustafa'nın karısı Sayinur onu ikna etmek için bir anda basıyor nidayı Allah diye. Zaten kitabın kadınlara karşı aldığı tavrı da anlamak güç. Dönemin anlayışının kadınlara aldığı tavır mı resmedilmeye çalışılmış yoksa Asena kurguda basite mi kaçmış bilemiyorum. Ancak Hürrem başlarda Lady Macbeth gibi bir kadın iken sonlara doğru eylemdeki amacının iyice muğlaklaşması, Sayinur'un sadece ağlama figürü olarak kullanılması, birkaç yerde "biz kadınız aklımız pek ermez." kıvamındaki yerler hoşuma gitmedi. Sonlara doğru Hürrem'in annelik üzerine söylediği birkaç söz var ama bunlar genel tavrı kotarmaya yetmiyor ve tavrın daha da muğlaklaşmasına yol açıyor. Öte yandan, kadına gösterilen bu tutumu zihniyetin getirisi diye bir kenara bırakırsak Kanuni'nin kaderini görmek için yıldırımlardan işaret beklemesi gibi gayet Shakesperian ya da Pagan bir durumu nereye koyacağız ? Fetva alma gibi bir olay kullanılırken karakterlerin hiçbirinin dua etmemesi de kurgudaki -az önce bahsettiğim- dönem eksikliklerinden. Bir monologda Şehzade Mustafa adeta bir Cumhuriyetçi edasıyla sisteme dair düşünceleri dile getiriyor. Bu bölüm bana kalırsa Asena'nın kendi eklemesi ve bizim edebiyatçıların da genel problemlerinden biri: esere sırıtacak şekilde ideolojik müdahalede bulunma. Ya da basit bir anakronizm ya da benim aşırı yorumum bilmiyorum, ama metinde sırıtıyor gibi göründü bana. İkinci meseleye gelirsek, aslında yoğun bir metin karşımıza çıkıyor. Pek çok noktadan ele alıp yorumlayabiliriz. Bu da aslında bir metin için pozitif bir nokta. Buna karşın Asena bütün bu konuları sunduktan sonra hiçbirinin üstünde tam anlamıyla yoğunlaşmıyor, hepsine değinip sahayı terk ediyor. Benim kendimce yakaladığım temalar şunlar: iktidar mücadelesi, annelik, Machiavellivari bir imparator değil fakat devletinin bekâsı için her şeyi göze alan bir imparator. Belki de bir dörtlemenin parçasını oluşturduğu için bu metin sadece bunlara değiniyor. Fakat metne baktığımızda isimlendirme olarak Hürrem Sultan bile sırıtıyor denebilir. Bunun sebebi de belirttiğim gibi Hürrem Sultan'ın motivasyonunu bizim -ya da benim- tam olarak çözememiş olmam. Bu hâliye "Şehzade Mustafa'nın Trajedisi" daha uygun. Neyse ezcümle, Orhan Asena gerçekten Shakespeare'yi andıran bir yazım tarzına sahip. Benim kendimce ikileme düştüğüm yer bunun Asena'yı ne kadar iyi bir yazar yaptığı. Bu yazı tarzı onun yeteneğinin mi göstergesi yoksa Shakespeare'yi çok iyi taklit etmesinin mi bilemedim. Çünkü bu metin aslında biraz bize batılı katılıyor bazı noktalarda. Yani tıpkı bir batılı yazar yazmışçasına yazılmış. Halbuki Shakespeare anlatacağı dönemin kültürel pratiklerini çok iyi kullanan bir yazar. Asena ise bu konuda bence pek mahir değil, en azından sadece bu metin özelinde. Burada pek tabii dönemin siyasi iklimi ve zeitgeist dediğimiz şeyler de etkili. Bu yüzden Asena'nın günahını alıyorsam affola.
Hürrem Sultan
Hürrem SultanOrhan Asena · MEB · 196035 okunma
·
120 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.