Gönderi

399 syf.
·
Puan vermedi
·
48 günde okudu
Cemil Meriç'in Jurnal'inin 2. Cildini okurken alıntı paylaştığım bölüm ilgimi çeken bir konu..yazmasam olmayacaktı... Malumunuz "akıl"ve "zekâ" farklı anlamlara sahip kelimeler. Bu konuyu zihnimde oturtmak için yıllar içinde bulabildiğim bütün kaynakları okudum ama halâ, eksiklik duygusu beni terk etmedi. Arap dilinin kaynak kitaplarından sayılan "Farklar Sözlüğü"nün yazarı Ebu Hilal, Akıl için "çirkinlikleri engelleyen ilk ilimdir" diyor. ''Engelleyicisi en güçlü olan en akıllı olandır'' diye de ilave etmiş. Aql, devesini bağlayan ve azgınlık yapmasını engelleyen birine söylenen "aqale'l-baire" sözcüğünden alınmış. Aklıma İmam Gazali'nin; "Nefs, ruhun bineğidir. Eğer insan, nefsin dizginlerini salıverir ve onun gittiği istikâmete kendini bırakırsa helak olması mukadderdir" sözü geliyor. Aklın bağlayıcılığı, engelleyiciliği var. Pekiyi nereye bağlıyor? hakikate diye cevaplıyorum, gerçeğe değil...hakikate.. karışmasın..burası önemli. Yine Ebu Hilal, zekâ için; "fitnatın eksiksiz olması"diyor. Fitnat, "mânâ hakkında bilgi sahibi olmak" anlamına geliyor. Eskiler isim olarak koyarlardı kız çocuklarına, zıddı "gaflet". Zekâ kelimesi ise, ateşin yanması tamamlandığında söylenen "zeketi'n-naru" ateş alevlendi cümlesinden geliyor. Güneşe de ışığı tam olduğu için zekâ diyorlar. kelime zamanla "zihin parıltısı, keskin kavrama yeteneği" anlamları kazanmış. Öte yandan bir anlamı da boğazlamak. Aklın bizdeki karşılığı "us" fakat "uslu" deyince karşılığı, edepli, terbiyeli oluyor. Belki edep ve terbiye akıl sayesinde deyip, yakıştırmışlar... bilemedim şimdi. Geçmişte us, edep anlamında kullanılırken dil devriminden sonra aklın yerine geçmiş. Neler devrilmedi ki o dönem? hepimiz altında kaldık yıkılanların. İkisini ayırabilmek için köklerine baktığımızda aklın kökünde bağlamak varken, zekânın kökünde "keskinlik, keskin koku, ani parıltı" anlamları var. Yani biri bağlarken, diğeri uçuruyor. Meriç'in sözünü ettiği Ef'ide, Fuâd kelimesinin çoğulu. Kelimeye sözlüklerde kâlp anlamı verilmiş. Ebu Hilal sözlüğüne almamış nedense. Ancak Kalp kelimesi kök itibarıyla "çevrilmek, dönmek" manâları barındırırken, Fuad kızartmak anlamına gelen fâde kökünden türemiş. Fâde, şiddetli sıcaklık, ateş anlamları taşıyor. Eti kızarttıklarında veya ekmeği köz üzerinde pişirdiklerinde bu kelime kullanılmış. Fuâd'ın isimlendirilme sebebi olarak onun tutuşması ve sıcak olması gösterilmiş. "Kalbim ısındı" falan türünden bir şey mi acaba...? Bu her tarafından budanmış dil ile gel anla şimdi bunu. Neyse bir de İntellect'in anlamına bakayım dedim. Hani pek bir severiz kullanmayı entel, dantel gibisinden deyû; hem akıl, hem zekâ ile karşılamışlar.. durum vahim yani. İşte kavramlar kaybolunca şeytanlara böyle meydanlar açılıyor. İmam Gazali boşuna dememiş "Bütün ilimlerin başı iştikaktır" diye. Çünkü eskiler kelimenin ilk anlamını bulabilirlerse gerçeğin bilgisine ulaşabileceklerine inanırlar.
Jurnal - Cilt 1 - 1955-1965
Jurnal - Cilt 1 - 1955-1965Cemil Meriç · İletişim Yayınları · 20183,063 okunma
·
101 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.