Gönderi

128 syf.
·
Puan vermedi
·
5 saatte okudu
Zafer Şenocak'ı ilk kez okuyorum. Çok keyifli bir okuma olmadı, çünkü tarihle ilgili bir şeyler okuyabilmek benim için büyük bir mesele, sıkılmamak zor, keşke böyle olmasa, ama böyle. Kitabın üzerinde roman yazıyor, ama arka kapakta yazdığı gibi, aslında roman olamayan, olmamış bir anlatı bu. Anlatıcı yani yazarın kendisinin şehir, ülke, tarih, kimlik meseleleri üzerinden Almanya'dan Türkiye'ye, Yahudilikten İslam'a, hristiyanlığa; ermeni tehcirinden "Büyük Kurtarıcı"ya dek bir sürü önemli nokta üzerinde çizgiler, şekiller çizerek anlattığı bu kimlik, tarih anlatısı aslında merkeze anlatıcının dedesinden kalan bir günlüğü koyuyor. Anlatıcı dedesinin 1930lu yıllardan kalan bu günlüğünde ne yazdığını anlamıyor, çünkü almanca değil, ve ayrıca kendisi de türkçe bilmiyor, türk kökenli olmasına rağmen. Kitabın aslında bu mesele üzerinden bir hikâye anlatacağını sanıyoruz, ama öyle olmuyor. Aslında yazar hem kendi aile geçmişi, atalarının yaşadıkları üzerinden türk olmak, almanya'da yaşamak, yahudi olmak meseleleri, naziler, soykırım, ermeni tehciri gibi bir çok konuyu birbirine dolaya dolaya bence tarih ve kimlik temalarına ilgi duyanlara okuması keyif verecek bir anlatı çıkarıyor-tabii bu yine benim sıfıra yakın tarih okumamla da alakalı bir tahmin. Dedenin son iki sayfada özetlenen günlüğünün göz kırptığı yerlere son derece aşinayız hepimiz. Ancak bence yazar ilginç bir şekilde türk olmamak meselesine dair bir yüceltme de yapmıyor türkleri, bu kültürü eleştirirken. Büyük Kurtarıcı dediği Mustafa Kemal Atatürk'den söz ettiği kısımlarda da Almanlar ve Yahudilerden kitap boyunca bahsettiği nice durum ve olay, anektodda da taraf tutar gibi bir hâli yok. Yazar bu kimlikler, onların karmaşık ve birbirine dolanmış tarihleri, ait olamadan var olmak zorunda kalmaya dair bir çok düşünce üzerinden modern dünyada kimlik karmaşasına maruz bırakılmış, bırakılmak zorunda kalmış, ve bunu yaşaması kaçınılmaz olmuş insanları anlatmaya çalışıyor diyebiliriz. Kitabın ve yazarın güçlü olduğu kısım üslûbun tutmuş olması, kötü diyebileceğimiz kısım ise anlatının bir hikâyeye ya da romana dönüşememesi, bunu yapmaya çalıştığı kısımlar eserin elbette ki ilk bölümleri. Sonradan yazarın karmaşalara, kişisel tarihlere, kültürel geçmişlere girip bizleri günlüğü merak edemeyecek hâle soktuğu kısımlarda edebiyat adına yorucu yokuşları çıkıp da eline fazla birşey geçmeyen okurlar olarak kalakalıyoruz. Kitap kötü mü? Hayır. Okunmalı mı? Bu konuya, bu kimlik meselesine ilgi duyanlar için, ilgi çekici bir çalışma diyebiliriz.
Tehlikeli Akrabalık
Tehlikeli AkrabalıkZafer Şenocak · Alef Yayınevi · 20064 okunma
·
380 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.