Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İhsan Oktay Anar - Puslu Kıtalar Atlası sözlüğü
Abıru: 1.Yüz suyu. 2.Irz, namus, şeref, haysiyet. Acuze: Huysuz, yaşlı kadın Adülkahır: (Ödül kahır) Pembe çiçekli, çok yıllık otsu bir bitki Agâh: 1.Bilen, bilgili 2.Haberli Akarca: Sürekli işleyen çıban, fistül Altar: Adak adanan ve kurban kesilen dini yapı, sunak. Arkebüz: XV. yüzyılda Fransa'da kullanılmaya başlanan, taşınabilir ateşli silah Asesbaşı: Yeniçeri Ocağındaki askerî görevinin yanı sıra, başkentin düzenini korumakla da yükümlü olan yirmi sekizinci ortanın çorbacıbaşısı Aza: Vücut parçası, organ Balyemez: Kara ve deniz savaşlarında kullanılan, orta çapta, uzun menzilli, tunçtan top Balyos: Osmanlı Devleti'nde Frenk ve özellikle Venedik elçilerine verilen ad Bareta: (Baret) Küçük takke, papaz takkesi Barka: Büyük sandal Başeski: 1. Yeniçeri bölüklerinin en kıdemsiz subayı ve erlerinin en kıdemlisi. 2. Saray ahırı erlerinin en kıdemlisi. Bayraktar: Osmanlı askerî örgütünde yeniçeri ve öteki kapıkulu ortaları ile sipahilere, beylerbeyi ve daha başka ümeraya bağlı birliklerin bayraklarını taşıyan kimselere verilen san. Beher: Her bir Beşe: “Baş ağa”dan esinlenme. Büyük erkek evlat, ilk doğan erkek çocuk. Bezen: (Bezek) Süs Bıcılgan: Kadınların meme uçlarında, çocukların ayaklarında, hayvanların ayak parmaklarıyla bileklerinde ter, pislik, çamur v.s. sebeplerden ileri gelen sulu yara. Billur: Kesme cam, kristal Börk: Genellikle hayvan postundan yapılan başlık Bucurgat: Vinç Bukağı: Ağır cezalıların ayaklarına takılıp ucuna pranga bağlanan demir halka Ceriha: Yara Cıvalı zar: Bir yüzü ağır olacak biçimde yapılmış, hileli zar Cühela: Bilgisizler, cahiller Cürmü meşhut: Suçüstü Çakşır: Paça bölümü diz üstünde veya diz altında kalan bir tür erkek şalvarı Çalık: Yüzünde çıban veya yara yeri olan Çekül: Ucuna küçük bir ağırlık bağlanmış iple oluşturulan, yer çekiminin doğrultusunu belirtmek için sarkıtılarak kullanılan bir araç, şakul Çeşmibülbül: Üzeri beyaz, sarmal süsler ve çiçek motifleri ile bezenmiş cam işi Çiftenara: Birbirine bağlı iki küçük dümbelekten oluşan müzik aleti Çolak: Eli veya kolu sakat olan (kimse) Çorbacı: Yeniçerilerde bir birlik komutanı Damla: Kalbe inen inme, felç Darbezen: (Darbzen) Osmanlı zamanında kullanılan, ikisi bir ata yüklenebilir top Darçın: Tarçın Darülfülfül: Beden ısıtıcı ve öksürük kesici olarak kullanılan bir baharat Deliler: Osmanlı kara ordusunda görevli bir askeri birliği Demkeş: Keyfçi Denk: Yatak, yorgan, kumaş vb. eşyanın sarılıp bağlanmış biçimi, balya Dirim: Hayat, yaşam Diş kirası: Bir kimseye fazladan verilen para, armağan vb. Dolama: Tırnak yöresindeki yumuşak bölümlerin, bazen de kemiğin iltihaplanmasından ileri gelen ağrılı şiş Ebcet: Arap alfabesinin her harfi bir rakamı karşılayan ve anlamsız sekiz kelimeden oluşan değişik bir düzeni. Ehli dubara: Hilenin ve düzenbazlığın ustası Ehli işret: İçki içme erbabı Enfiye: Kurutulmuş tütünden yapılan ve burna çekilen keyif verici, aksırtıcı toz, burun otu Esvap: Giysi Eşkinci: Savaşa giden eyalet askeri. Eyyamıbahur: 31 Temmuz ile 7 Ağustos arasında, sıcaklıkların maksimum seviyeye çıktığı, yılın en sıcak günlerinin yaşandığı dönem Fiili livata: Filinta: Namlusu kısa, kurşun atan bir çeşit küçük tüfek Filuri: Eski Ceneviz para birimi Flok: Geminin cıvadrasına çekilen üçgen yelken Forsa: Gemilerde kürek çeken tutsak veya hükümlü kimse Gadir: 1. Haksızlık etme, zarar verme. 2. Acımasızlık, merhametsizlik, kıygı. Göztaşı: Boya ve tarım ilacı olarak kullanılan mavi bakır sülfatın halk dilindeki adı. Güderi: 1.Genellikle geyik veya keçi derisinden yapılmış yumuşak ve mat meşin 2.Bu meşinden yapılmış Gülam: Kölelerden oluşan, hükümdarı korumakla görevli olan askeri birlik. Gülbank: Hep bir ağızdan ve makamla yapılan dua veya ant Halep çıbanı: Kaşıntılı bir sivilce gibi başlayıp yangılı yaralar olarak genişleyen ve en az bir yıl süren deri hastalığı; şark çıbanı. Hasen: Güzel, hüsün, güzellik Havacıva: Sığırdiligillerden, Akdeniz bölgesinde yetişen ve köklerinden kırmızı boya elde edilen, çok yıllık otsu bir bitki Hayreti mucip: Hayreti icap ettiren, hayreti gerektiren Hercümerc: Altüst, karmakarışık, darmadağınık, allak bullak Hıyarcık: Kasık lenf bezlerinin iltihaplanması. Hilye-i şerif: Hz. Muhammed’in sıfatlarını anlatan manzum veya nesir halindeki yazılar, kitaplar ve tablolar Humbara: Demir veya tunçtan dökülmüş, yuvarlak ve boş olan içine patlayıcı maddeler doldurulup havan topu veya el ile atılan, yuvarlak bir tür bomba, kumbara Huruç hareketi: Kale kuşatıldığında kuşatma kuvvetlerine yapılan kontra-atak saldırı Husye: Er bezi, testis. Hüsnü kabul göstermek: İyi karşılamak, güler yüz göstermek Hüsnühal: İyi hâl. Irlamak: Türkü, şarkı söylemek, yırlamak İncitmebeni: Kanser. İptila: Düşkünlük, tiryakilik İstihare: Girişilecek bir işin hayırlı olup olmadığını rüyadan anlamak için abdest alıp dua okuyarak uyuma. İtdirseği: Arpacık İtikat: 1. İnanma, inan. 2. İnanç Kadırga: Hem yelken hem kürekle yol alan, özellikle Akdeniz'de kullanılmış bir savaş gemisi Kadit: 1. Güneşte veya hafif alevde kurutulmuş et. 2. İskelet. 3. Çok zayıf Kakule: Zencefilgillerden, sıcak iklimlerde yetişen güzel kokulu bir bitki Kalafatçı: . 1. Gemi ve kayıklarda kalafatlama işini yapan kimse. 2. Kalafat yapan veya satan kimse. Karina: 1.Gemi omurgası 2.Gemi teknesinin su içinde kalan bölümü Karakullukçu: Yeniçeri ocağı bölük ve ortalarında odaları ve odaya gelen konukların ayakkabılarını temizlemek, yemek kaplarını yıkamak ve benzeri işler görmekle yükümlü er. Kebabe: Karabibergiller familyasına dahil bir bitki türü Kefere: Müslüman olmayanlar, kâfirler Kethüda: Zengin kimselerin ve devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, onların birtakım işlerini gören kimse, kâhya Kıblenüma: Kıble yönünü göstermek için, bulunulan yere göre özel işareti olan pusula. Kırba: Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara Kolomborne: Demir gülle atan bir top türü. Kubur: Tuvalet deliğinden lağıma inen boru Kulampara: Oğlancı Küfi: Arap yazısının düz ve köşeli çizgilerle yazılan eski bir biçimi Külhan: Hamamları ısıtan, hamamın altında bulunan kapalı ve geniş ocak, cehennemlik Lisan-ı erazil: Rezil, aşağılık kimselerin dili, argo Lisan-ı hal: Hal dili; meramını durum ve görünümüyle anlatma Livata: Oğlancılık Mağrip: Batı Maiyet: Üst görevlinin yanında bulunan kimseler, alt kademedekiler. Manivela: 1.Bir ucunun bağlı bulunduğu bir nokta çevresinde dönen kol 2.Kaldıraç. Mano: Kumar oynatan kişinin kazançtan aldığı pay Mapamundi: Dünya haritası Martaloz: 1.Eskiden saraylarda çalışan garsonlara verilen ad. 2.Çift cinsiyetli Mayna: Yelken indirme, fora karşıtı. Mazbata: Tutanak. Mebun: Erkekleri baştan çıkarıp, paralarını alan erkeklere verilen ad Metruk: Bırakılmış, terk edilmiş Meyyus: Kederli; üzgün Minelaşk: “Aşktan” demektir. (Ah Minelaşk: Hat sanatında kahreden aşk anlamına gelen ağlayan iki göz ve bir eliften oluşan çizim.) Minelgaraib: “Gariplikten” demektir. Muallim: Öğretmen Muhasara: 1. Kuşatma 2. Çevirme Muhkem: Sağlam, sağlamlaştırılmış Muhteva: İçerik Mukadderat: Yazgı Mumcu: Yeniçeri Ocağında çavuşlardan sonra gelen, yeniçeri ağasına bağlı on iki subaydan her biri. Murassa: Değerli taşlarla bezenmiş, cevahirle süslenmiş Murdar: 1.Kirli, pis 2.Cinsel birleşmeden sonra yıkanmamış (kimse) 3.Dinî kurallara uygun olarak kesilmemiş olan (hayvan) Mutemet: 1.Dairelerde, iş yerlerinde bazı para işlerine bakan görevli. 2. Kendisine inanılıp güvenilen kimse. Mutrip: Çingene Mürdesenk: Doğal kurşun oksit Müreşebbis: Girişimci Mütalaa: 1.Etüt 2. Herhangi bir konu üzerinde ayrıntılı düşünme ile oluşan görüş ve yorum Nekkarezen: Nakkare çalan kimse Odabaşı: 1.Hanlarda çalışan uşakların başı 2.Yeniçeri kuruluşunda görevi alaylarda selam törenlerini düzenlemek ve yönetmek olan subay Okka: 1,282 kilogram veya 400 dirhemlik ağırlık ölçüsü birimi, kıyye Otlakiye: Osmanlı döneminde, devlet malı otlaklarda yayılan hayvanlardan alınan vergi. Öküz zar: Cıvalı zar Palanka: Ağaç ve toprakla yapılmış, hendekle çevrilmiş küçük hisar Paluze: Zerdeçal kullanılarak hazırlanan, jöle kıvamında bir tatlı Payanda: Bir duvarı tutmak, yıkılmasını önlemek için yanlamasına dayatılan destek. Pazubent: 1. Belli bir amaçla kola geçirilen enli kuşak, kolçak. 2. Kol muskası. Piştov: Osmanlı ordusunda bir süre kullanılan, paçavrayla sıkıştırılmış barutu horozunda bulunan çakmak taşı ile ateşleyip kurşun bilyeyi atan, kısa namlulu, tek atış yapılabilen bir tür tabanca Rahle: Üzerinde kitap okunan, yazı yazılan, bazıları açılıp kapanabilen alçak, küçük masa Rivayet: 1.Söylenti 2. Bir olay, bir haber veya sözü nakletme Rubu tahtası: Çeyrek daire şeklinde, yıldızların ufuksal açıklık ve yükseklik olarak koordinatlarını saptamaya yarayan astronomi aleti Sabık: Geçen, önceki, eski Saka: Evlere, çeşmeden su taşımayı iş edinmiş olan kimse Saksoncubaşı: Saksonlar, Osmanlı padişahlarının av maiyetinde bulunan ve av köpeği yetiştirmekle görevli bulunan yeniçeri koludur. Başlarında saksoncubaşı bulunur. Sanduka: Mezarın üzerine yerleştirilmiş, tabut büyüklüğünde tahta veya mermer sandık Sefaret: Elçilik Serbaz: Yürekli, yiğit, korkusuz (kimse) Serdengeçti: Fedai Serpuş: Başlık Seyyare: Gezegen. Sipahi: Osmanlılarda tımar sahibi bir sınıf atlı asker Sorguç: Bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy, tuğ Sökün etmek: Birdenbire görünüp arkası kesilmeden gelmek Subaşı: 1. Şehirlerin güvenlik işlerine bakan görevlilerin başı. 2. Acemi ocaklarında küçük aşamalı subay. 3. Osmanlılarda kapıkulu süvarileri arasından, savaş zamanı güvenlik işlerine bakmak, barış zamanı da vergi toplamak işleri için ayrılan kimse. Sülyen: Kurşun asıllı, parlak kırmızı renkli toz halinde bir boyarmadde Sümün: XVII. yüzyıl ortalarında bir süre Osmanlı ülkelerinde kullanılan ve kuruşun sekizde biri (beş para) değerinde bir yabancı para. Sürünceme: Bir işin sonuçlanıncaya kadar boş yere uğradığı gecikmelerin tümü. Şahidarbezen: Şarkiyat: Doğu bilimi, oryantalizm Şayia: Yayılmış haber, yaygın söylenti, duyultu Şehla: Kusurlu sayılmayacak kadar hafif şaşı (göz) Şirpençe: Deri altı hücre dokusunun ve yağ bezlerinin iltihaplanmasından oluşan, genişlediğinde çok tehlikeli olabilen, stafilokokların sebep olduğu bir kan çıbanı, kızılyara, aslanpençesi Tahnit: Bozulmaması için ölüyü ilaçlama. Tamburi: Tambur çalan kimse Tarraka: Gümbürtü Tebaa: Uyruk Tebliğ: 1. Bildirme 2. Haber verme Temriye: Deride yer yer küme durumundaki birtakım kabartılarla kendini gösteren hastalık. Terennüm: 1.Güzel ve alçak sesle şarkı söyleme. 2. Kuş şakıma, ötme. 3.Anlatma, ifade etme. Teres: 1.Aşağılık anlamına sövgü sözü 2. Pezevenk Teşrih: 1.Bir sorunu veya konuyu ele alıp en ince noktalarına kadar gözden geçirerek anlatma, açımlama. 2.Anatomi Tezkire: Divan şairlerinin hayatını ve şiirlerini genellikle subjektif bir bakış açısıyla değerlendiren eser. Tıyniyet: (Tıynet) Yaradılış, huy, maya Tizap: Tramola: (Tremolo) Bir enstrümanda tek bir tonun hızlı tekrarlarla çalınmasına verilen isim Ulah: Romanya'nın yerli halkına ve bu halkın soyundan olan kimselere Osmanlı Türklerinin verdiği ad Ulema: 1. Bilginler 2.Sarıklı din bilginleri Ulufe: Osmanlılarda kapıkulu askerlerine, saray ve devlet kuruluşlarındaki bazı görevlilere üç ayda bir verilen ücret. Upir: Vampir kelimesinin kökeni olduğu düşünülen, aynı anlama gelen kelime Usturlap: Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte kullanılan araç Vakanüvis: Osmanlı Devleti'nde zamanın olaylarını tespit etmek ve yazmakla görevli devlet tarihçisi Vect: Sevgi veya heyecandan doğan coşkunluk, kendinden geçme, esrime Vekilharç: Kesedar. Yalım: Alev Yatağan: Namlusu kavisli, iki yanı da kesici, bir tür uzun savaş bıçağı Yecüc ve Mecüc: Kıyamete yakın, ortaya çıkıp insan ırkını ortadan kaldırmaya çalışacak ve büyük zararlar verecek olduğu söylenen yaratık cinsi. Yedmek: 1.Çekerek peşinden götürmek, yedeğinde götürmek. 2.Yanında, beraberinde götürmek Yekün: Toplam Yenirce: 1. Kemik ve diş dokusunun harap olması durumu. 2. Frengi Zaç yağı: Sülfürik asit. Zagon: Metot Zağarcıbaşı: Osmanlı Devleti'nde padişahın av köpeklerine bakan görevli. Zangoç: Kilise hizmetini gören ve çan çalan kimse Zeker: Erkeklik organı. Zemberekçi: Yeniçerilerin zemberek kullananı. Zıbık: Erkek üreme organına benzetilen nesne. Zincifre: Kırmızı renkli doğal cıva sülfür Zolota: Polonya parasına benzeyen bir Osmanlı gümüş parası. Zurnazen: Zurnacı Kitapta geçmiyor olsa da merak edenler için: Gezegenler Müşteri: Jupiter Zühal: Satürn Utarid: Merkür Burçlar Koç:Hamel Boğa:Sevr İkizler:Cevza Yengeç:Seretân Aslan:Esed Başa:Sümbüle Terazi:Mizan Akrep:Akreb Yay:Kavs Oğlak:Cedi Kova:Devi Balık:Hut ebediyenedebiyat.blogspot.com/2012/03/puslu-k...
·
694 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.