Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

126 syf.
10/10 puan verdi
MEHMET GÖKYAYLA'NIN "İhtiyarın Vefatı" İncelemesi
SEZGİLERİYLE YAZAN BİR ŞAİR: POLAT ONAT Uzun bir süre yazdıklarını dergilerde yayınlayarak şiirlerini bu mecrada geliştiren Polat Onat’ın bugüne kadar yayınlanan iki kitabı bulunuyor. Son (2009, Mühür Kitaplığı) ve İhtiyarın Vefatı (2011, Şiirden Yayınları) adını taşıyan bu kitaplar, yalnızca adlarıyla dahi okuyucuda farklı çağrışımlar oluşturuyor. Genç bir şairin ilk kitabına ‘Son’ adını vermesi dikkat çekicidir. Polat Onat, kitapta yer alan özgeçmişine göre 2005 yılında, henüz 26 yaşında iken dergilerde şiir ve yazı yayımlamayı bırakarak, “ilk çalışması olan ‘Son’ üzerine yoğunlaş”ır. Böylelikle anlıyoruz ki, nasıl ki, kitabın adının ‘Son’ olması bir rastlantı değilse, buradaki şiirlerin yan yana bir kitapta bir araya gelmeleri de bilinçli bir tercihtir. Şair kitabını bir bütün olarak işlemiş, farklı şiirleri belirli bir bağlamda aynı düzleme çekmiştir. Dolayısıyla kitaba, bu yönünü göz önünde bulundurarak yaklaşmak doğru olacaktır. Onat, kitap ekinde yayınlanan bir yazısında, Fazıl Hüsnü Dağlarca ile görüşme şansına kavuştuğunu belirterek, “şiirlerimden birkaç tanesini okumamı istedi. Ama ben daha birkaç dize bile okumadan, ürünlerimi hiç beğenmediğini ifade etti. ‘Şiirle hiç alakası yok. Bunların yırt at, yeniden başla şiire.’ dedi.” ifadelerine yer verir. Bu ifade, şairin dergilerde yayınlanan ilk şiirlerini yok sayarak doğrudan ve en baştan bir kitap dosyasına çalışmaya başlamasının kaynağını belirtebilir olması bakımından dikkat çekicidir. Son’da yer alan her şiir, Çocuk, Kulübe, Sessizlik, Aşk, Ağaç gibi adları ile, belirli bir kavram, nesne veya durumdan yola çıkan şairin, söz konusu kavram, nesne veya çağrışımdan ulaştığı sonucu, konumu gösterir niteliktedir. Sorular, Bekleyiş ve Son adlı şiirler gibi birkaç tanesini saymazsak, şiirlerin kuruluşu farklı sayıda dizeler ile oluşturulan tek kıtalardan ibarettir. Şiirlerin bu şekilde kuruluşları, zaman zaman, “uzun çabalar ardından yaşamın bulanık / belki dingin ama sürekli devriminde / hüzün kadar güzel anılara sığınarak / direnmek için saniyelerin vahşetine / bekliyorum kendimi takvimlerde” (s. 27) dizelerinde olduğu gibi artlama dizelerle gerçekleşir. Bu uygulama, yazdığı şiirlerin kendi içlerinde konu bütünlüğüne ulaşmayı kolaylaştırdığı gibi, aynı zamanda Onat’ın bu ilk kitabında çokça başvurduğu öyküleyici dil ve anlatımı böylelikle daha rahat işler duruma getirecektir. Şairin ikinci kitabı olan İhtiyarın Vefatı, 2011 yılında yayınlanır. Bakış açısı, konulara yaklaşım ve izleksel anlamda bu kitap da ilkinden büyük farklılıklar göstermese de, şiirlerin biçim, şekil özelliklerinde bazı değişiklikler ilk okumada hemen göze çarpmaktadır. Burada yer alan bazı şiirlerin ilk kitabın genel havasına göre daha uzun dizelerle örülmüş olması, yine bazı şiirlerin dize sayısındaki ilk kitaptakilere oranla artış, bu farklılıklardandır. Ayrıca Sandık (s. 31), Akvaryum (s. 54), Suskun (s. 82), Şey (s. 89) ve Yağmur (s. 116) adlı şiirlerde şekilsel anlamda deneysele yaklaşma söz konusudur. İhtiyarın Vefatı’nda yer alan şiirlerde, metnin sonucunda duyguyu yansıtacak biçimde işlenmiş başarılı görsel betimlemeler bulunmaktadır. Buna örnek olarak kitabın ilk şiiri olan Anahtar’da yer alan, “konuşmuyoruz / görünmez ellerinle kuşku içinde / paslanmış bir anahtar uzatıyorsun bana / artık hiçbir kapıyı açmayacak bir anahtar” (s. 18) dizeleri verilebilir. Onat, bu şiirde bir durumu anlatmaktadır fakat söz konusu duruma öncesinde içinde bulunulan ortamı betimleyerek girer ve andığımız dizelerle şiire egemen hale gelen gecikmişlik, hayal kırıklığı ve bunların bir araya gelmesiyle gelişen asıl, temel duygu olan hüznü, yalnızca birkaç sözcükle ön plana çıkarır. Şiirin başarısı da, işte burada, yani birkaç sözcükle duyguyu önceleyebilmesinden kaynaklanmaktadır. Kitapta yer alan şiirlerden bu olguyu gösteren başka örnekler de bulunabilir rahatlıkla. Polat Onat’ın her iki kitabında bulunan şiirlerde Bergson’un sezgi kavramı ile ilgili görüşlerini anımsatan bir yaklaşım söz konusudur. Bergson’a göre sezgi, “insanın düşüncesini bir konu üzerinde sabitlemek ve konu ile düşüncesi arasındaki bütün araçları ortadan kaldırarak bir şeyi doğrudan ve dolaysızca kavramak anlamına sahiptir. Genel olarak, diskürsif akıl yürütmenin veya tahlilci düşünmenin tersine, birden ve aracısız olarak bir şeyi kavrama, ilişkileri keşfetme, şeylerin veya ilişkilerin zihinde birdenbire açılması, ne ise o olarak görünmesi ve saf görü diye de düşünülebilir.” İşte Onat’ın şiirlerindeki nesne ve kavramlara karşı yaklaşım neredeyse tamı tamına böyle bir ele alış tarzıdır. Fakat burada şairin özellikle İhtiyarın Vefatı’nda yer alan bir çok şiirde, oluşturduğu bir anlatı karakteri ile empati kurarak karakterin ağzından ve onun bakış açısından bunu gerçekleştirdiğini de belirtmemiz gerekir. Polat Onat’ın ikinci kitabında şekilsel anlamda daha farklı, yer yer deneysel sayılabilecek bir biçime sahip şiirlere yer verdiğini belirtmiştik. Dolayısıyla bundan sonra şairin önünde iki yol görünüyor: Birincisi, alışılmış, daha klasik sayılabilecek kalıplarla şiirini ilerletmesi; diğeri ise şiirini riskli bir alan olan deneysele kaydırması. Ben kendi kuşağının başarılı şairlerinden olarak gördüğüm Polat Onat’ın bu yolların ilkinde daha başarılı ve kalıcı olacağına inanıyorum. Şairin seçimini ise zaman gösterecek. MEHMET GÖKYAYLA 24.12.2011 Şiirden Dergisi ----------------------
İhtiyarın Vefatı
İhtiyarın VefatıPolat Onat · Şiirden Yayınları · 20114 okunma
·
124 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.