Gönderi

80 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
“Ruzigar” Üzerine Okuma Notları “Ruzigar” Şair Yazar Fatih Tezce’nin Kasım 2020’de Çıra Yayınları aracılığıyla okurlarıyla buluşturduğu deneme kitabı. Kitapta yirmi beş deneme yer almakta ve seksen sayfa hacmindedir. 2019 yılında yayınlanan bir de şiir kitabı bulunmaktadır. İlk bakışta kitabın ismi dikkat çekmektedir. Rûz-i gâr, rûz ve gâr kelimelerinin birleşimiyle oluşmuş farsça kökenli bir sözcüktür. Rûz: gün, gâr: ise geçen şeyler anlamındadır. Gün ile birlikte gelip, esip geçen şeyler anlamına gelmektedir. Bu isimde bir mütevazılık ve bu dünyanın, hayatın geçiciliğinin imlendiğini düşünüyorum. Yazılarda; dört buçuk ge, aveme, modern yaşam, mülteci gibi ifadelerin yer alması, günümüze yazılmış denemeler olduğunun nişaneleri olsa gerek. Yazıların gerek betimlemelerle gerekse de olay ve mekân üzerinden yol alması, öykü türüne bir nevi akrabalık, hısımlık yakınlığı hissini uyandırıyor. Yazılarda genellikle birinci ve ikinci tekil şahıs kullanılmış. Anlatımda betimlemelerle örülü mazi anlatımları, hayaller, umutlar, özlemler çokça yer almaktadır. Bir yer de, yazarın çocukluğundan başlayan kişisel tarihini işlemiş hissi uyandırıyor. Gerek betimlemeler, gerek soyut değiniler, gerekse de pastoral anlatım tarzı, yazıların sanatsal yönünün öncelenmesine yol vermektedir. Pastoral bir anlatımla, denemelerin estetik çatısını oluşturulmuş görülüyor. Bir nevi estetize edilmiş bu anlatım, okurun duyularını inceltip duygu yoğunluğuna taşımaktadır. Yazar; toprağa, tabiata dönüşe hep vurgu yaparak “biz giderken arkamızda gül kokulu bir bahçe bırakma” (sayfa 8) arzusundan bahsetmesi, yazma amacını serimlemektedir. Yazılanlarda izleksel öğeler olarak; çocuklar, kuşlar, çiçekler, ağaçlar, orman, daha genel anlamda tabiat, eylül, daha geniş anlamda mevsimler, köy, beyaz, mavi renk daha geniş anlamda renkler olarak sıralayabiliriz. Bu yazdıklarımın altını dolduracak olursam: “Denizleri mavi gözlerle toplamış adamlar” (sayfa 9) olarak bir betimlemede bulunuyor mesela. Sonbahara özellikle de eylül ayına özel bir önem atfediyor yazar. Cemal Süreya’nın “Sonbahar sanattır diğerleri mevsimdir” (sayfa 61) sözüne atıfta bulunarak yazılarını çeşitlendiriyor. Tabiatla iç içe ele alınan bu yazılarda, köy-şehir olgusunu da işlemektedir. Mesela bir yazısında şöyle bir cümle kurar. “Kentler, kendi yalnızlıklarına bile çare bulamamışken nasıl yaşatacak bizim rüyalarımızı” (sayfa 76) başka bir yer de “Modern kentlerin çıkmazında hormonlu yetişen tavırsız insanlarından" bahseder. (sayfa 10) Yazılarda Anadolu'dan, bizden, bizim kültürümüzden çokça izler buluruz. Anadolu ve Samsun bu bağlamda başattır. Anadolu’yu; kasketli adamın, kasvetli bakışı gibi görür mesela. Başka bir yerde “Ceylanı suya indirmek” den bahseder mesela. Yazarın hem doğduğu hem de doyduğu yer olan Samsun, Bafra izlerini örnekleyelim bir de. Bunlardan birisi Samsun’da yer alan Nebyan Dağıdır. “Nebyan Dağları kadar mücadeleci yap beni” (sayfa 53) diyerek bir dilekte bulunur adeta. Yazar, öğretmendir ayrıca. Yazdıklarında didaktik unsurların uzağında durur yine de. Ama yetişen zekâları, beyinleri güzel ve doğru bilgilerle beslemek gerektiğini de göz ardı etmez. Kitapta yakaladığım bazı bilgi kırıntılarını paylaşmak istiyorum izninizle. En azından bir kitabı okuyunca bir okur olarak teorik anlamda ne öğrendiğimin muhasebesini yapmış olurum. Bunları bir bakalım. Daraba’da denen “Taraba”nın yöresel olarak tahtadan örülmüş bahçesi olan evlere dendiğini öğreniyoruz. Belli bir yaşın üzerinde çoğumuzun bildiği ve ilkokulda giyindiğimiz siyah renkli önlüğe ‘karalık’ dendiğini bilmekteyiz. Belli bir yaşın üzerinde olan geçmişin çocukları bugünün büyükleri ‘istop ’un ne anlama geldiğini çok iyi bilir. Muşmula ağacı olarak bildiğimiz ağaca yöresel olarak töngel-döngel dendiğini bilmeyenlerimiz olabilir. “Asri Mezarlık” isminde geçen “asri” kelimesinin modern, çağdaş, çağcıl kelimesine karşılık geldiğini de bilmeyenlerimiz olabilir. Mesela, “Kabristan…Asri bir ülke…İnsanlar bu ülkeye iltica ediyormuş” (sayfa 25) şeklinde bir cümlesi vardır. Apartman olarak bildiğimiz ismin yerine “apartuman” yöresel ağzıyla kullanılması şeklinde örneklemelerle devam edebiliriz. Yazar; güllere, çiçeklere yazılarında özel bir yer verir. “her şey uyandığında, evlerde perdelerin yakasına iliştirilmiş güller bıraktı zaman” (sayfa 60) der mesela. Başka bir yerde güzel bir alıntıda bulunur. “Gül kırmızısı utangaç yanağımızın rengidir ve kırmızı bizim utangaçlığımızdan gelir” (sayfa 60) diyerek betimlemelerini, tanımlamalarını devam ettirir. Yazılarda tabiat, pastoral anlatımdan öte bir alegori ve simge hüviyeti taşır daha çok. Bu hal çocuklukta ilkbahara rast gelmesi ve devamında diğer mevsim ve zaman aralıklarıyla devam ettirilir. Yazar için, tabiat olaylarından en fazla yağmura odaklanıp yağmurun yağışı ve etkisi üzerinden birçok şeyi anlatır ve anlamlandırır. Başka bir taraftan kuşlara, yazılarında çokça yer verir. Kuşlar özgürlüğün, hareketliliğin simgesidir. Özgür olabilmenin ve kalabilmenin simgesidir daha çok. Bundan dolayı olmalı her yazar her şair kargışlı zor günlerini kuşlar belki de kim bilir. Son tahlilde yazar, mürekkebine çok bir su karıştırmadan yaşadıklarını ve gözlemlerini serimliyor. İnsanın ruh halini tabiatla özdeşleştirip evre evre insanı işlemekte bir yerde. Yazmanın daha çok hissetmek ve kalbi ağzında olmayı gerektirdiğini biliriz. Her şey gelip geçecek, yaşadıklarımız ve yazdıklarımız bize kalacaktır vesselam… İlkay Coşkun 21.09.2022
Ruzigar
RuzigarFatih Tezce · ÇIRA YAYINLARI · 20204 okunma
·
117 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.