Gönderi

PERŞEMBE YAZILARI - Sabırla Okuyalım :D
- PERŞEMBE YAZILARI - Yazılarda genellikle rahmetli Mehmed Şevket Eygi'nin madde madde yazma metodunu kullanacağım. Profesyonellik gütmediğim zaten malumunuz. Acemiliğin verdiği ruha talibiz. Haydi başlayalım.. Geçen haftadan beri Taha Kılınç'ın "Bir Rüya'yı Hatırlar Gibi", Ömer Faruk Korkmaz'ın "Şehit Bayram Hoca", Ataullah el-İskenderî'nin "Gelin Tacı" kitaplarına göz attım. Bunun yanında talebe-hoca ilişkilerine dair bazı Arapça kitapları okuma fırsatı buldum. Son olarak da gezerken, arkadaşlarımla sohbet ederken ortaya çıkan fikirler oluyor. Bunları sizinle başlıklar halinde paylaşayım.. • Bir Rüyayı Hatırlar Gibi - Taha Kılınç • Dinlerin yaşadığımız hayata büyük bir etkilerinin olduğu gerçeğini bir kısmımız fark ederken bir kısmımız fark etmez. Bu dinin artık yaşanan hayata yerleşmesidir. Gelenekselleşen şeyler de genellikle fark edilmemeye yüz tutar. Bizim ülkemizde en seküler insanların bile Allah'ın izniyle, Maşallah gibi kavramlarını kullanması buna örnek olarak verilebilir. Taha Kılınç'ın "Bir Rüyayı Hatırlar Gibi" adlı kitabını okurken bu konuya dair çok hoş bir bölüme denk geldim ve bunu sizinle paylaşmak istedim: "Şam'da denk geldiğim hafif trafik kazalarında, bazı şoförlerin arabalarından bile inmeye gerek duymadan, karşılıklı şelamlaşıp yola devam ettiklerine şahit oldum. Taraflardan biri sinirlenecek olursa, etraftan birisi mutlaka "Salli ale'n-Nebi!" diyerek duruma müdahale ediyordu zaten. Bir Şamlı için, Hz. Peygamber'e salavat getirmek, gün içinde en çok yapılan işlerden biri olabilir." Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve sellem) hayata bu kadar dahil olması çok hoş. Bunu yayalım :D • Hak-Batıl mücadelesi asla bitmeyecek. Bu Sünnetullah'a dayanarak bazı şeyleri okuyup, görüp kin biriktiririm. İçimden hesaplaşacağız derim. Size de tavsiye ederim. Yine Taha Kılınç'ın "Bir Rüyayı Hatırlar Gibi" adlı kitabından şu alıntıyı nakledeyim: "1919-1923 arasında Fransa'nın Suriye'de ki genel valisi General Henri Joseph Gouraud (1867-1946) Yûsuf el-Azme komutasındaki Arapları 24 Temmuz 1920'de Meyselûn'da mağlup eden Fransız ordusunun komutanı olan Gouraud, zaferden sonra soluğu Salahaddin Eyyûbi'nin türbesinde almış. Büyük bir sevinç ve gururla sandukayı tekmeleyen Gouraud, şöyle haykırmış: "Uyan Salahaddin! Biz geldik! Benim burada bulunuşum, Haç'ın Hilâle karşı kazandığı zaferi gösteriyor!" • Biz Türkiye Müslümanlarına Hadim'ul-Haremeyn kavramı genelde Yavuz Sultan Selim Han'ı hatırlatır. Ancak bundan sonra aklınıza yeni bir isim daha bırakayım. Hadim'ul-Haremeyn kavramını ilk kullanan kişi Büyük Kudüs Fatihimiz Salahaddin Eyyûbî'dir. • Salahaddin Eyyubi'nin türbesindeki üç türk mezarından haberiniz var mı? Muğla'nın Fethiye ilçesini duymayan yoktur sanırım. Buranın ismi 1914 yılına kadar Megri ismini taşıyormuş. Daha sonra Yüzbaşı Fethi adlı bir Osmanlı askeri uçak tatbikatında vefat etmiş. Namazı Şam Emevi Camii'nde kılınmış ve Selahaddin'in Türbesine gömülmüş. Olayın teessüründen dolayı da Muğla'nın Megri ilçesine yeni ad olarak Fethiye denmiş. (Fethiye ve Şehit bugün ne kadar da tezat duruyor!) • Merhum Mimar Turgut Cansever (1921-2009), bir mülakatında anlatıyordu: Napolyon Bonaparte, Paris'i yeniden inşa ettirirken, yuvarlak meydanlar çizip hepsine altışar katlı yaptırmış; sonra da bütün meydanları bulvarlarla birbirine bağlatmış. Bunu yaparken esas gayesi, herhangi bir halk ayaklanması durumunda kontrolü hızlıca sağlayabilmekmiş. Meydanlara kondurulan binalar, aslında insanların üzerine ateş açacak top bataryaları için siper olarak düşünülmüş. Cansever bunu anlattıktan sonra, "İşte bu Paris'i, kendisine 'aydın' diyen Türk budalaları şehir zannediyor!" demişti. - Alın size menfi yönüyle batı… • Bugün Mevlânâ'ya atfedilen ve Mevlevilik felsefesinin adeta temeline yerleştirilen "Gel, ne olursan ol, yine gel..." şeklindeki sözün, 1260'ların sonunda ölen İranlı şair Efdaluddin Kâsânî'ye ait olduğu da artık ortaya çıkmış durumda. - (Artık Efendimiz'i (sallallahu aleyhi ve sellem), Mevlana'yı ve Necip Fazıl'ı rahat bırakalım..) • Ders sırasında bir gün Mucir, İstanbul'u ziyaret ettiğini ve çok beğendiğini söyleyince onu soru yağmuruna tutup izlenimlerini anlattırmıştık. İstanbul'da en sevdiği yer ise Fatih olmuş. Biraz daha konuşturunca anladık ki, Fatih'in özellikle Çarşamba sem tini kastediyordu. Sebebi ise oldukça basitti: Kılık kıyafet yönün den orada çok rahat etmiş, kendisine kimse karışmamıştı. Türki ye'nin 1990'lardaki atmosferine çok uygun bir izlenimdi bu. (Şamlıların ağzından sürekli İstanbul muhabbeti dökülürdü. Giden de gitmeyen de aynı şekilde anlatıyordu Istanbul'u. Gözlerini kapatıp başını sallıyor ve kendinden geçmiş bir edayla ekliyordu: "İstanbuuuul? Hulve, hulve!") - Allah'ın işine bakın ki o senelerde İstanbul'a bu kadar muhabbet besleyen Mucir el-Hatip Hoca'ya bugün İsmailağa'da yürürken denk gelebilirsiniz. • Şam'a, Halep'e, Humus'a ve Hama'ya dair okuduklarımdan sonra şöyle bir not almışım kitabın başına: "ve savaşlar başlayınca renkleri gider şehirlerin…" • Şehit Bayram Hoca - Ömer Faruk Korkmaz • (B)"Her gün 40 kere Fatiha okuyoruz. Bir gün de tefsirini okuyalım. Fatihayı daha iyi bilmek namazımıza da mana ve huzur katacaktır." Tam bunu yazdığım gün şehit Bayram Hoca'nın sohbetlerini okuyordum ve orada İmam Razi'den şunu nakletti: "Tefsir-i Kebir sahibi Fahreddin-i Razi diyor ki; "ben bu kitabı niye yazdım biliyor musunuz? Ben Fatiha' da on bin mesele var dediğim zaman âlimler "atma ya! O kadar da olmaz ya!" gibi sözler söylediler. Ben de sırf Fatiha' da on bin mesele olduğunu ispatlamak için bu tefsiri yazdım. Sonra bir hesap yaptım. Vaz geçtim! Fatiha'da on bin mesele değil, bir milyon mesele var." diyor. Fatiha tefsirini 236 sayfa yazmış." • Gelin Tacı - Ataullah el-İskenderî • Ataullah el-İskenderî şöyle bir dua ediyor: "Allah'ım! Beni sana kavuşturacak bir hizmetle huzurunda durdur. Hizmet, hareket, aksiyon insanı dinç tutar. Şu ayeti kerimeyi unutmadan yaşayalım: "Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar." (Muhammed,7) Ne anladık bu ayetten? Sabit kadem kalmak isteyen Allah'ın için çalışmaya gayret gösterecek… • Dört şey kalp aynasını parlatmakta sana yardım eder: 1- Allah'ı çokça zikir. 2- Susmak. 3- Yalnız Kalmak. 4- Az yiyip, az içmek. • Canlı varlığa küçük bir iğne bile acı verir. Ölü olana kılıç soksan nafile, kılı kıpırdamaz. Ölü kalbi nasıl diriltebileceğimizi Ataullah el-İskenderî Hazretleri şöyle açıklıyor: 1- İyilerle Bulun 2- Hikmet Meclislerine Devamlı Olarak Git 3- Tevbeye Devam Et. 4- Günahta Israr Etme • Akla Gelenler • Bundan 3-5 ay önce Ali Şükrü Bey hakkında okuduğum kitapta Ali Şükrü Bey'in oğlu babasının notlarının kendilerinde olduğunu ifade ediyordu. Çok ilgimi çekmişti. Acaba üzerine bir çalışma var mı veya notların şuan ki durumu ne? • Bir sorunu çözmek için konuşmak, bir işi bitirmek için evvela başlamak gerekir. Hasılı çözüm için ufak da olsa bir adım şart. Uzun mesafeler küçük adımların toplamıyla biter. (kişisel gelişim evet 😃 ) • Bazı şeyler üzerine konuşurken yeni fikirler yeni örnekler buluyoruz. Biz de geçen bizim hazreti Rıdvanla otururken "müridlik Ebubekir (radiyallahu anh) gibi teslim olmaktır" sözü çıktı ortaya. Hani bir adam gelmiş de Şeyh Efendi'den bir mürşid gönder de bizi irşad etsin" diye istek de bulunmuş. Şeyh Efendi "ben de korktum sandım ki mürid isteyeceksin. İstediğini al bunların hepsi mürşid, mürid yok" demiş. Şeyh Efendi haklı mürid yok mürid. Sen ne kadarsın diyeceksiniz. Beni hepten boşverin… • Arapça Okumalar • Nasıl talebelik yapılır sorusunun cevabını arayan bir kardeşimiz varsa Fahreddin Razi'nin tefsirinden Türkçe veya Arapça olarak Kehf Suresinin 66. Ayetinin tefsirini okusun. (Israrla Tavsiye Ediyorum.) Hz. Musa ve Hızır Aleyhisselam üzerinden müthiş bir hoca - talebe ilişkisi anlatılıyor. • İnsanların içindeyken güzel ameller yapıp, kendi başınayken daha kötü ameller yapmaya "Cevr" denir. İnsanların içindeyken güzel ameller yapıp, kendi başına bu amelleri devam ettirmeye "adl" denir. İnsanların içindeyken güzel ameller yapıp, kendi başına daha iyisini yapıyorsa buna da "Takva" denir. Allah bizi takva sahiplerinden etsin. Aklıma Hasan el-Benna'nın yaşadığı bir olay geldi. Ancak olayı hangi kitapta okuduğumu şu an hatırlamıyorum. Bulduğum zaman onu da paylaşırım inşallah.. İlk yazı heyecanı diyelim birazcık uzun oldu. Haftaya daha kısa yazarız. (Öz Eleştiri Desen Var :D) Son olarak bu yazıyı okuma sabrı gösterenlerle şöyle bir şey yapalım: 1-1900 arası bir sayı söylesinler ben de onlara o sayının "Riyazussalihin'deki hadisini şerhiyle beraber atayım. 52 haftada 52 hadis şerhi eder. Allah bereket versin.. :D
··1 alıntı·
1.649 görüntüleme
Şeyma okurunun profil resmi
Bahsi geçen kitapları daha önce okumamıştım. Başta onları not alıp okumayı düşünüyorum. Özenilerek yazılmış bir paylaşım olduğu belli. Bu yoldaki heyecanınız bitip tükenmesin. Ben 7. Hadis-i Şerif'i rica ediyorum.
Ahmet Mücahit okurunun profil resmi
Teşekkür ederim :D
Bu yorum görüntülenemiyor
Eren okurunun profil resmi
Emeğine, yüreğine sağlık reis. Ben oradan 99. hadisi rica etsem
Ahmet Mücahit okurunun profil resmi
WhatsAppa bak :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.