Gönderi

Ağustos Böceği ve Karınca /Selim SUÇEKEN Geçen hafta komşumuz Ağustos Böceği'ne oturmaya gittim. Kendisi kültürlü ve saygın biri olmasına rağmen bohem yaşantıyı seçmişti. Yahudiler, Çingeneler gibi yersizyurtsuzlaşmaya yatkındı. Güzel Sanatlar fakültesinden sonra neredeyse tüm zamanını notalara ve müziğe adamış, gerçekten sanata düşkünü biriydi. Son günlerde elinde "Aslında Ben Bir Başkasıdır" kitabı vardı. Sıkı bir Rimbaud hayranıydı. Evine konuk olduğum ilk andan itibaren bana çok sıcak davrandı. İkramlarda bulundu. Kitaplığını gösterip istemem durumunda kitaplarından birini hediye edebileceğini söyledi. Ardından çalışma odasına geçtik. Uzun uzun konuştuk. Bir aralık bana başından geçen garip bir olayı anlattı. Sıcak bir yaz günü biçilmiş bir çayır üzerinde uzaklara göz kırparak gitarını çalıyormuş. Bir vakit ayırdına varmaksızın fazla gürültü yağmış. "Ne bileyim, müziğin yaşama bakan dürtülerinden olsa gerek bir aralık kantarın topuzunu kaçırmışım. Öyle olunca ağustosun sıcağında bir gürültüdür aldı başını gitti." diye ifade etti bu durumunu. O sırada birkaç karınca da imara açılan dere kenarında yol yapımında çalışıyormuş. Aynı güzergâh üzerinde birkaç karınca da erzak kolilerini depoya taşıyormuş. Karıncalardan biri bizim Ağustos Böceği'ne "Hey ağustos böceği orada ne yapıyorsun? Bilmez misin ki yazın gölge hoş, kışın çuval boş. Sen böyle git bakalım yarın daha nelerle uğraşacaksın? Yarın bir gün kapıma gelip bana muhtaç olursan şaşırma sonra. İstersen şaşır da çünkü gün gelecek bana muhtaç olacaksın. Senin boyunu görürüm o zaman. Kar kış kapıda. Hem ne ne demişler 'Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk - evet- çok soğuk' he he he." demiş. Ağustos Böceği cevap bile vermeden karıncayı onaylayarak başından savmış. Zaten birkaç gün sonra da Marsilya'da konseri varmış. En güzel şarkılarını orada dillendirecekmiş. Konserin sonunda da Rodrigo'nun Konçerto'sunu çalacakmış. Hani şu Nihilist Suat'ın intihar etmeden önce dinleyip Nuran ve Mümtaz'ın mutluluğunu yıktığı konçertoyu. Aradan aylar geçmiş, kış gelmiş. Hizmetli ortalığı süpürürken Ağustos Böceği belediyenin bülteninde kendini uyaran karıncanın resmini görmüş. Hâliyle karınca o resimde bile çalışır hâlde imiş. O esnada karıncanın "Gün gelecek bana muhtaç olacaksın." sözü kulaklarında yankılanmış. Hemen evinin bodrumuna inip birkaç urba bularak onlara bürünmüş. Olanca soğukta ver elini şehrin gettosundaki karıncanın evi. Huzursuz bir biçimde kapıyı çalmış. Kapı açılmış. Karınca "Senin burada ne işin var?" diye sormuş ona. Ardından Ağustos Böceği onu duymazdan gelerek "Ne olursun bana biraz ekmek ver." demiş ancak karınca hiç oralı olmayıp Ağustos Böceği'nin yüzüne kapıyı çarpmış. Sanatın pek çok dalına yeteneği olan Ağustos Böceği de kapının önünde bir zaman bekleyip donuyormuş gibi yapmış. Maksadı Karınca'yla eğlenmekmiş. Karınca onu perdenin arkasından izlemiş ama bir türlü kapıyı açmıyormuş. Ağustos Böceği bütün bu olayları anlatırken "Karınca o esnada eline geçen fırsatı değerlendirmek istiyordu." dedi bana. Ve devam etti: "Karınca tam bir öğüt verme delisiydi. İnsanlara nasihat vermek istiyordu. Oysa hafta sonu tatillerini bile belki de Marx'a borçluydu zavallı." dedi. Zaten sonradan Karınca'nın gerçek yüzünü görünce içi rahatlamış olarak evine dönmüş. Kendinden başkasına muhtaç etmediği için ALLAH'a şükretmiş. Hemen robdöşambrını (robe de chambre) giyinmiş. Şömineyi biraz karıştırdıktan sonra dolma kalemini eline alıp yeni bestelerini tasarlamaya başlamış.
·
85 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.