Gönderi

27 Mayıs 1960 Darbesi Demokrat Parti iktidarı 1960 baharında zorlanmaya başlamıştır. Çünkü İstanbul Üniversitesi ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencilerinin çıkardığı olaylar iktidara fatura edilmektedir. DP’liler ise sokak hareketlerini CHP’nin organize ettiğini düşünmektedir. İktidar, olayların ardındaki gerçeğin ortaya çıkartılması için Meclis’te bir Tahkikat Komisyonu kurmuş ve komisyona geniş yetkiler vermiştir. Ankara ve İstanbul’da daha sert tedbirler alınması için Örfî İdare kurulmuş; başına askerler atanmıştır. Ancak tüm bu girişimler hükümet karşıtı cepheyi sertleştirmekten başka bir işe yaramamıştır. DP üzerindeki baskı ise her geçen gün artmaktadır. Aradan bir ay gibi bir süre geçmeden darbe olmuştur. Ülkenin idaresi Milli Birlik Komitesi’ne (MBK) geçmiş; Cemal Gürsel MBK’nın başkanı olmuştur. Menderes ve Bayar başta olmak üzere DP’li bütün bakan ve milletvekilleri tutuklanmıştır. Radyo ve gazetelerde ise her gün darbenin haklılığını ortaya koyan haberler yayınlanmıştır. Ali Fuat Başgil, 27 Mayıs’tan sonra gazetelerde yalan ve iftiranın alabildiğine çoğaldığını anlatarak, “Akla ve hayale sığmaz haber ve havadisler almış yürümüştü. 28 Nisan ölülerini kimi on bire çıkarıyor, kimi öldürülen gençlerin kıyma makinelerinde kıyıldığını yazıyor. Yassıada maznunları hakkında olmadık isnatlar yapılıyordu” (Başgil, 2006: 149). Birçok gazete 27 Mayıs 1960 darbesini savunmuş olsa da, CHP döneminde olduğu gibi DP döneminde de kapatılan ve sahibi mahkum edilen Serdengeçti dergisi, halkın sesi olarak buna karşı çıkmıştır. Osman Yüksel, Hüseyin Üzmez’e, “Menderes son derece çalışkan, efendi ve sıcak kalpli bir başbakandı. Onun devrinde memleket çok eser kazanmıştır. Ama bir takım çıkarcılara, iyi gün dostlarına meydan verilmeseydi, planlı-programlı bir şekilde çalışılsaydı bu yapılanların iki misli yapılabilirdi. DP, ilk adaletsizliği bize yapmıştı. Ama kimsenin asılmasını, millî birliğimizin böylesine bir sarsıntı geçirmesini ve bağrımızda sağalmaz bir yara açılmasını katiyyen istemezdim” demiştir (Üzmez, 2003: 344). Yine Serdengeçti’nin 27 Mayıs sonrası çıkan 33. sayısında darbe eleştirilerek CHP zihniyetinin devam ettiğine vurgu yapılmıştır. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Yassıada’da kurulan darbe mahkemesinde görülen 19 davadan bir tanesi de Örtülü Ödenek Davası’dır. Dava, 25 Kasım 1960 günü başlamış, 2 Şubat 1961 günü bitmiştir. Davanın sanıkları ise 1950-1960 döneminin Başvekili Adnan Menderes ile Başvekalet Müsteşarı Ahmet Salih Korur olmuştur. Örtülü ödeneğin maksat dışı kullanıldığı ve suiistimal edildiği iddiası içinde dönemin bazı gazetecilerine de destek olunması yer almıştır. DP’yi destekleyen basına 10 yıl boyunca toplam 948 bin 535 lira 48 kuruş verilmiş, bunlar gazetecilere kokteyl, bazı gazetecilerin gazeteyle ilgili masraflarını karşılama, elden gazeteciye ihtiyacı olan parayı verme, gazeteci-yazarın çıkacak kitabının matbaa masrafını karşılama, gazete-dergi aboneliği, kitap alma, gazetecilerle seyahat gibi... (İleri, 1996: 143). Mahkeme bu gazeteciler arasından Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Orhan Seyfi Orhon, Burhan Belge gibi isimleri çağırarak dinlemiştir. Davada söz alan Adnan Menderes, gazetecilere verilen bu ödeneklerle ilgili, “Efendim, her iktidarın, her hükümetin gazetecilerle münasebeti aşikardır. Bu tahsisatı mesturenin klasikleşmiş anane haline gelmiş bir sarf mevzuudur. Yalnız Kısakürek’e değil, birçok gazetelere ve mecmualara icap ettikçe yardım etmek tahsisatı mesturenin maksadı vaz’ına tamamıyla uygundur” demiştir (Naskali, 2005: 18).
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.