Gönderi

136 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
. . . SARIYAZ, Mahir Ünsal Eriş . . .
Bir felaketin romanı… Aynı zaman diliminde aynı coğrafyada ve aynı felaketi yaşayan birbirinden habersiz farklı insanların romanı. Yaşanılan hayatlar, kişiler farklı farklı olsa da hepsinin başlarına gelen felaket aynıdır: ‘’SARIYAZ’’ Roman özünde; aynı dönemde aynı olaya şahit olmuş ve bundan farklı şekillerde etkilenmiş insanların hikâyelerini anlatıyor. Ancak eserdeki kurgu takdire şayan; Aynı olay kurgusu üzerinden birbirine bağlanan 8 farklı hikâye bulunuyor. Aynı ilçede yaşamalarına rağmen birbirlerini hiçbir şekilde uzaktan yakından dahi tanımayan insanların bambaşka hayatlara sahip olsalar da birbirilerinin hayatlarına kıyısından köşesinden dokunması ve sonda sağlanan tamamlayıcı bütünsellik, tamamen kurgunun takdire şayan bir tarafı olduğunu gösteriyor. Aynı ilçede yaşayan insanların hiçbiri hatta daha önce o bölgenin en yaşlılarının bile ömründe hiç şahit olmadığı ilginç bir doğa olayı gerçekleşir; ‘’Sarıyaz’’ olarak adlandırılan bu ilginç tabiat olayının hemen ardından gelen deprem felaketi ile değişen hayatları anlatıyor yazar Mahir Ünsal Eriş. Mahir Ünsal Eriş'in roman karakterleri aynı bizim mahallenin insanı, esnafı, memuru, delikanlısı, ergeni, aylağı, sarhoşu dedirten cinsten. Sokak satıcılarından mahallenin abilerine kadar bizim sokağı bizim mahalleyi canlı canlı gözümüzün önüne koyuyor sanki. Tanıdık bir tat geliyor damaklarınıza okurken. Kendine ait bir tat bulmanın içten gülümseten tatlı sevinciyle okutuyor kitabını yazar. Üstü kapalı bir şekilde hafifçe çaktırarak sosyolojik ve politik eleştirilere de rastlanıyor. Rant için kesilen ağaçlar, doğanın talan edilmesi, açgözlü işverenlerin müteahhitlerin sinsi baskısı ve oyunları, depremde tuz buz olan önceden kolonu kesilmiş evler, liyakatsiz bir şekilde işe alım yapan kişiler ve pişkinlikleri, ...vs gibi konular da romanın doğal akışı içinde rastgeliveriyor önünüze. Psikolojik tahlilleri de gayet yerinde yansıtan yazar; tabiat olayı ve ardından gelen deprem ile yaşanan tedirginlik psikolojisini de gayet başarılı bir şekilde aktarmış. Sonuç olarak; yazarla ilk tanışma kitabımdı. Okuyucuyu alıp götüren bir dili var, sizi alıp götürdüğü yerin tam da ortasına bırakıp orada canlı canlı yaşatan bir his veriyor. Başarılı Türk romancıları görmek, insanı sevindiriyor. Bu kitap, bende kalıcı bir iz bıraktı ve yazarın diğer kitaplarına devam etme isteği uyandırdı. Büyük ihtimalle yazarın bir sonra okuyacağım kitabı; ‘’Olduğu Kadar Güzeldik’’ olacaktır. ALTINI ÇİZDİĞİM CÜMLELER: ‘’Şimdilerde o günleri ananlar hep ‘’Sarıyaz’’ diyorlar adına. Haziranın gevreyen toprak üstünde buram buram tüttüğü son demlerinde, toplu topu on iki günlük bir zamandı oysa. Ama bütün bir mevsim, yıllar boyu hatırlanacak kadar yüklü geçmişti. Tarihe ‘’Sarıyaz’’ diye düşüldü o günler. Her şey havanın lodosa dönmesiyle başladı. Rüzgâr, Afrika’dan aldığı sapsarı çöl kumunu yanına katıp körfeze doldu, ortalık sarıya kesti. Her şey ama her şey öyle bir sarardı ki, sanki dünya sarı bir camın arkasına saklandı gibi oldu.’’ * * * ‘’Gelmediği, görünmediğine göre, ölmüş olması icap ederdi. Ölüme o kadar içerlemiyordum o yaşımdayken. Ölenlerin bir gün dönecekleri bir yere gittiklerini, ama geride bıraktıklarına kırgınlıklarını geçmediği için bir türlü dönmeye yanaşmadıklarını sanırdım.’’ (Bir çocuğun gözünden terkedilişin tanımı) Sy 17 * * * ‘’Unuttukça büyüyordum, alıştıkça büyüyor.’’ sy 21 * * * ‘’Ne de tatlıdır felaket beklemek. Çok gülündü mü başa bir iş gelecek diye endişe etmek ne serin, ne leziz bir korkudur. Çünkü insan, neşeli bir pikniğin dönüşünde mahallede yangın görmeyi sever; bir yandan evsiz kalan komşuları paylaşmaya uğraşırken içten içe başına gelmediğine sevinir öbür yandan. Kendi başına gelmeyen felaket ne güzeldir. Can çekişen birini izlerken insan yaşadığı korkunç üzüntüyü büyütür büyüttükçe, ölenin kendisi olmadığından duyduğu sevinç görünmesin diye. Başkasının helaki, hayatta olmaya kıymet katar, anlatılacak ömürlük bir tecrübe katar, şükür katar.’’ - Sy 26 * * * ‘’Dünya hali böyledir, insan koyun koyuna yattığıyla bile aynı rüyayı görmez. Herkes kendi hesabına uyanır, herkes kendi kabusuna uyur.’’ * * * ‘’Derin, mutlak ve yıllar süren bir sessizlik oldu. Bütün kâinat bir fotoğraf karesi gibi dondu kaldı. Sonsuz bir kulak çınlaması büyüdü,büyüdü ve başı bir dönmedir tuttu’’ - sy 62 * * * ‘’Dedem, hayvanlarla insanların birbirine hiç mi hiç ihtiyacı olmayan iki ayrı medeniyet olduğuna inanırdı. Bir kuş, ömrü boyunca hiçbir insana rastlamasa da kuşluğundan bir şey eksilmezdi. Bir insan, bşr defa bile keçi sütü içmeden, dana eti yemeden yaşayıp gitse acından ölmezdi. Ama lanet gelsin ki insan da hayvan da bu döndükçe eskimiş koca dünyayı paylaşmak zorundaydı. Paylaşmak da değil ya, karşılaştıkları her noktada birbirlerine zarar veren bir kaçınma belki.’’ - sy 98 * * * ‘’Dedem, ikinci evliliğinde genç biriyle nikâhlandığı için birdenbire gençleşip, dinamikleşerek neşe dolan ihtiyarların yalancı tazeliğiyle ışıldıyordu.’’ * * * ‘’Müthiş bir plan geldi aklına. Bir intihar her şeyi çözecekti. Ama intiharın da işine gelmeyen bir yanı vardı, o da ölecek olmak.’’ sy 129 * * * ‘’İhanetin en tiksinti uyandırıcı hali hangisidir biliyor musun? Kendinden sonra olana, kendi gibi olana, benzerine ihanet etmek.’’ Sonra sustu. Öyle kesinlikle sustu ki, kalkıp gitmem gerektiğini çok açık anladım.’’ - sy 131
Sarıyaz
SarıyazMahir Ünsal Eriş · Can Yayınları · 20194,217 okunma
··
117 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.