Gönderi

Ve geldim işte...! Tutunduğum ne kalmamışsa getirdim sana... Ağlamadan, yada; senin dilinle kalbimin taşlığıyla, Ne kalmışsa getirdim sana...! Yırtmadan gecenin zülüflerini, Silmeden ayın gözlerindeki güzelliğini, Uçurumlarca tutunmadan kayalara geldim işte... Öyle saldım hayallerimi, gözlerinin o yeşil dehlizlerine... Öğütülmüş harflerle, un ufak düştüm dizinin engin şefkatine, Geldim işte... İki büklüm bir aşk getirdim sana! Adı sana benzeyen; Yorgun, argın ve alabildiğine hüzün, "HİCRAN" Bilmek varmış aslında, bazı yollar dönüşsüz, Ve her can, bir cesetmiş aslında Gidilmedik yer, ölünmedik şehir kalmıyormuş.. Her şehir bir can alıyormuş Candan, Alabildiğine bir karanlığa sinmek gibi Sokulmak gibi, yokluğunun yağmur yüklü bulutlarına Kelebeğin ömrüne özlem duymak gibi... Bir gidiş, bir dönüş, ölümden medet ummak, Tükenişmiş aslında... Geldim işte, ne kalmışsa benden getirdim sana Bu yol, bu sokaklar ve şehir Bu kadar benzemezdi sana eskiden Bu hüzün düşmüş mevsimler, böyle eskitmezdi ellerimi Cebimde bozuklardan örülü bir can getirdim sana Benden ne kalmışsa işte... Yürümek ve nefes almaktır, sende ayrı tutan beni Her gül, bir başka vurur bülbüldeki gamsızlığı Her bülbül başka başka vurur seher vakitlerimi Öyle bakma gözlerime, o resimler ben değil artık Nefes almak gibi bir ayrılık var aramızda sadece Yaşamak denildiği kadar yaşamak! İnanma aslında sahte gülüşlere O kadar çok maske var ki! Öyle yalan renkli çiçekler Sevda işte, hepi topu bir sevda bende ki Ha ölüme, ha dirime gelen Farkım yok senden aslında Ve sen bakma göğsümdeki bozuk saate Kalbim hala bir ölünün elinde... L.D
·
70 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.