Gönderi

25 Eylül 2022
Hayatın içinde saklanan biriyle karşılaştım. Adını söylemesi için günlerce yalvardım. Sesini duymak için “kimsin sen?” diye haykırdım. Cevap yok… Kim olduğu ile tartıştık dün, bugün ve ben. Dün onun eskilerden biri olduğunu söyledi. Bugün her günden farksız dedi. Ben o benim diyebildim. Birimiz haksız olmalıydık. Hayatın ne olduğu ile ilgili tartışmıyorduk sonuçta. Hayatın içinden biriyle ilgiliydi tartışma. Birine selam yollamak istesem ona yollardım bugünü ona ithaf etmek isterdim. Benden çok da farklı değildi. Belki de bendi. Kim bilir kimdi. Kim olursa olsun benden biriydi. Belki dün haklıydı. Onu daha önce de gördüğüme emindim. Yarını davet etmedik tartışmaya ne de olsa gelip katılacak o da her soframızdan kalkanın ardından. Zaman geçip gitmeye devam ettikçe bir şeylerin eksik kaldığını hatırlayacağım bu tartışmada. Bugünü yazarken sadece yalnızlardan bahsetmek istiyorum. Hayatın içinde bir yerlerde saklanan o göbekli ve kel adam gibi olanlarda. Hakaret olsun diye değil o benle beraber yaşayan adam. Dışarıdan kusurlarıyla yaşayamayan benim tüm kusurlarımın sahibi ilan ettiğim, zayıflıklarımı üzerine attığım bir sahte ruh. Kimim diye sorunca benim diye cevap veren garip bir anlayışı var. Ben de ona hasret kalmak istemiyorum. Yazmakla olan sorunlarımı kendimden sonrasına bırakmak istemiyorum. Bitirmek istiyorum kendimi. Bir kitabın son cümlesini okurken kalan sözlere pişman olma hissini anıyorum. Nerede bitirmesi gerektiğini bilmeden başlayan o yazar benim. Çünkü sadece bir eylemin uyduruk inancına boyun eğmemecesine sarılıyorum yazmaya. Yazmak ve yaşamak, ne kadar yakın sözler bir araya gelince. Hangisi hayatın anlamı bilmek güç ama anlam olan şey bilmeden yaratılıyorsa bunu yaratmak mümkün. Ne anlama geliyor kelimeler. Ben ne anlatmak istiyorsam o anlama çıkıyor. Güç bir dengedir. Ancak yazmak bir güç değil yazı o gücün göstergesidir. Eline kalem alan neredeyse her kişi kağıda bir şeyler dokundurabilir. Bazı şeyleri düşünmek gücünden mahrum buluyorum kendimi. Kendimi bir kağıt ve bir kalem diye ardı ardına sıralıyorum sözleri. Acaba hangi adam acaba hangi insan mahluktan ne farkım var insan olarak. Son sözlerimle bir savaşa hazırlanıyorum beni anlayanlar zaten çoktan bir yerlerde saklandılar. Onlar hayatın anlamını kendilerinin kaybettikleri bir yer de aramaktalar. Ben kim olduğuyla ilgili bir sorunu olmayan bir adamım. Yazdıklarım kendimle ilgili bir şeyler anlatsın diye uğraşıyor olsam yaşamak kadar düşman olurdum sana. Bir yerde bir insandan miras diye okunacak sözler. Bugün hangi bugün, dün hangi dün olursa olsun yarın her zaman yoklukta baki kalacak. Yarın, bugün ve dün aslında aynı şeyler değiller mi? Hangisi önce geliyor dün mü? Dün her zaman yarından önce gelir mi? Hangi dün hangi yarından önce gelir? Dün de senin gibi bir imgeden ibaret zihnimde sürekli farklı anlamlara gelen bir imge. Her nasıl ki zihnimin içinden bir şeyler kalır bana miras o da bir miras dünden bugüne. Aslında aynı şeyler olduklarından nasıl bir miras? Aynı şey derken ne demek istediğim en iyi sen biliyorsun. Diyelim ki bir gün 48 saat sürüyor ve bugünle dün aynı günde buluşuyor. Hepsini biz uydurduk aslında nereden başladığını nerede bittiğini uydurduğumuz diğer onca şey gibi. Senle ben gibi. Sen nerede bitiyorsun ben nerede başlıyorum bilmiyorum. Ben adımla savaşıyorum. Bağımlılıklarla savaşıyorum. Sana bağımlıyım. Sana olan bağımlılığımı yenemiyorum. Bağımlılık gibi bir şey olduğundan değil sensizliğe olan düşmanlığımdan bağımlıyım sana. Senle kalabilme özgürlüğünü tanıdığımdan bedenime sensizlik bir savaş makinesi oluyor karşımda. Zihnimde ve bedenimde ne kadar akıl almaz boşluk varsa hepsi senle doluyor. Senden kaçıyorum çünkü sadece seninleyken seni düşünmeden yaşayabiliyorum. İnsan böyledir. Yokluğunda o kadar çok düşünüyorum ki seni düşünmek istemediğim için geliyorum yanına. Seni düşünmek aşk değil. Seni düşünmek bir hayat ve yaşam. Seni düşünmek benim için sadece nefes almak kadar sıradan bir eylem. Seni düşünüyorum evet. Bu düşünme düşündüğüm diğer şeyler gibi değil. Her yerde arka planda duran ve her zaman orada olduğunu bildiğim zihnimi kurcalamadan sırasını bekleyen bir müşteri gibi öylece bekleyen diğer tüm düşüncelerin işinin kısa sürmesi için onlara bakış atan emekli bir teyze gibi. Tabirimi mazur gör lütfen sadece varlığını ve düşünceni birbirinden ayırıp öylece kağıda dökmenin ne kadar zor olduğunu bilemezsin. Bugünü ve dünü ne kadar çağırırsam çağırayım gelmiyorlar artık. Hayatın içinde bir yerlerde olduğunun farkındalar. Çağırıyorum seni. Haykırıyorum varlığına lütfen cevap ver artık. “Kimsin sen?”
Furkan
Furkan
·
735 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.