"Bir aleme olmuşum ki vâsıl
Şebnemleri mihr ile mukâbil
Yok pertev-i mihre anda hâil
Nezdîk ü baîdi özge menzil
Kim firkatin ayn-ı vusletindir"
(Öyle bir âleme ulaşmışım ki,
Çiy taneleri güneşe eş,
Güneşin ışığına engel yok orada,
Uzağı yakını bir başka konak yeri,
Senden ayrılık ve seninle olmak aynı.)
Zamanlı ve mekanlı, üç boyutlu varlıklar evreninde her şey ancak kendisi olabilir; burada, Paris İstanbul'dan daha uzaktır Ankara'ya, kartal güvercinden büyüktür, çiy tanesi güneşten küçüktür;
fakat orada, şairin ulaştığı yerde,
Paris'in, İstanbul'un, Ankara'nın, kartalın, güvercinin, çiy tanesinin, güneşin ortak kaynağın da, o üçten fazla boyutlu evrende durum bambaşkadır; uzaklık, yakınlık, büyüklük, küçüklük başka türlüdür orada, daha doğrusu, orada böyle şeyler yoktur;
daha da doğrusu, varlıkların nitelikleri bizim iç özgürlüğümüze bağlıdır, biz nasıl istersek öyledir onlar, istersek çiy tanesi güneşe eş olur, dilersek sevgiliden ayrılık sevgiliyle beraberlik olur; istersek varlık yokluk, yokluk da varlık olur, çünkü varlığın da yokluğun da ortak kaynağındayızdır, adlandırılamayanda.
Buda, Aydınlanma Ağacı'nın altında kendi iç derinliklerine dalarak bütünlüğünü gerçekleştirirken, kendini bütün zamanın ve bütün mekânın merkezi yaparken, Budalığa ererken, yel tanrısı maymun şekline girip önünde hoplayıp zıplayarak Buda'nın üst bilince uyanmasını engellemeye çalışır:
"-Öyle bir bakıyorsun ki, ne yapsam sanki senin görüş menzilinden çıkamam" der alaylı bir tavırla.
Buda hiç kımıldamadan bakmaktadır boşluğa. Yel tanrısı birden fırlayıp görünmez olur. Neden sonra döndüğünde,
"-Evrenin ta sınırlarına dek vardım, hatta evreni taşıyan mermer sütunları tırmalayarak iz bıraktım her birinde" diye övünürken,
Buda elini usulca kaldırarak ona uzatır;
Yel tanrısı kendi tırnak izlerini görür Buda'nın elinde.
Üst bilince uyanmak, hem kendi olmak hem de kendi dışındaki varlıldarın tümüyle özdeşlik kurmaktır.
Sayfa 73 - Turan Oflazoğlı