Gönderi

231 syf.
·
Not rated
Ölüm duygusu ve ölüm korkusunun insanı içine düşürdüğü durumlar akıl almaz gibidir. Bu anlarda düşünemeyeceği, umut edemeyeceği, hüzne ve her türlü karamsarlığa kapılamayacağı aralık yoktur. Hele ki duygu durumları arasındaki geçişin kısalığı hayret vericidir. Ölüm duygusu ve korkusu insanın içinde bulunduğu yaşam şartlarına göre sık düşünülen ya da akla getirilemeyen şeyler olur. En keyifli, sıradan ve her şeyin belli bir düzende işlediği zamanlarda bu duygu aklımıza gelmezken, ölüme gidileceği bilindiği zaman her şey bambaşka hale gelir. Onu düşünmeden edemeyiz. Bu romansı kitapta faşist Franco hükümetinin tutuklayıp ölüme mahkum etmeye çalıştığı gazeteci ve bu kitabın yazarı olan Koestler'in 102 günlük, çoğunlukla tecrit altında geçen hapis hayatı işleniyor. Bu zaman zarfında bazen her gece bazen aralıklı gecelerle adları okunup kurşuna dizilen mahkumlardan bahsediliyor. Bu mahkumlar ölüm korkusunu yaşadıkları sırada tutumdan tutuma girebiliyorlar. Kimileri ideallerini sonuna kadar savunup özgürlük marşıyla idamına giderken, kimileri ağlayıp sızlıyor, kimileri ise kararlarından ve inançlarından vazgeçip karşı saflara geçiyor. Ölüm, ona ramak kala insani kimliğimizi daha da belirgin hale getiriyor. Koestler'in sosyalist bir inançtan, kişisel tercihlerini karşılayamadığı gerekçesi ile döndüğü bilinir. Daha sonraki zamanlarını sosyalizmin ve sosyalistlerin aleyhine yazılarla geçirdiği de bilinir. Bu kitapta da aslında sosyalist (kızıl) olmadığını ara ara hatırlatsa da, tarafsız bir gazeteci olduğunu vurgulamaya çalıştığını görürüz. Ama yaşananlara sessiz kalmaya dayanmanın zorluğunu da anlatır. İnsanlık dramının yaşandığı zamanların faşist iktidarlar tarafından sıkça görüldüğünü de söyler bize. Anlattığı hapis hayatı Franco güçlerinin elindeyken, aslında rejimin kötü olduğu, taraflarının iyi olduğu gibi bazı izlenimleri verir. Çünkü gardiyanları sıkça efendi kişiler olarak yansıtır. Efendi, iyi yürekli, dürüst insanlardır bunlar ama ya faşist ideolojileri? Ölümü basit bir şey gibi yaşatmaları? İdam edileceklere eşlik eden bir papazın da mekanda bulunmasını bir bölümde sorgular Koestler. Tanrı bunun için ne der? diye. Hıristiyanlık dininin nasıl insan elinde yozlaştığını da papaz; "Tanrı affeder" gibi bir cümle ile görürüz. Tüm bunların ışığında görünen yine barizdir. "FAŞİZM BİR RUH HASTALIĞIDIR."
Ölüm Hücresi
Ölüm HücresiArthur Koestler · Can yayınları · 198814 okunma
·
162 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.