Gönderi

Bedenin Düşüncesi ve Düşüncenin Bedeni - Savaş Ergül
Bilindiği üzere Negri, Yaban Kuraldışılık adlı kitabında, Ethica’nın birinci ve brşinci bölümlerinden duyduğu rahatsızlığı saklamamış, bu bölümleri ıslartaya çıkartmak, etkilerini ve sonuçlarını asgari bir düzeye çekmek istemiştir. Birinci ve beşinci bölümler, hafifçe veya şiddetli bir şekilde yana itildiğinde, Spinoza’nın kurduğu kipler ve varoluşun dünyasına geçiş yapılır; böylece conatusla arzu felsefesine modellik yapan beden düşüncesi temel kurucu zemin olur. Bir beden modeli etrafında kurulan yüzey felsefesi düzleminde inşâ edilen kipler dünyası, Spinozacı felsefenin asıl nesnesi olur. Deleuze ve Negri’nin Spinoza yorumlarının bu denli ilgi çekmesinin nedeni, Spinoza’daki kipler meselesini özel olarak da beden kipini merkezî bir noktaya çekmeleriydi. Oysa kipler meselesi daha önceki yorumcular için güçlüğün ve uyumsuzluğun adıydı. Hegel, kipler alanını kastederek Spinoza felsefesinin akozmizminden söz ediyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, Spinoza’nın felsefesinin dünyasız olması bir yana, Hegel’in Spinoza felsefesinin dünyasız olduğuna dair iddiasına gönül rahatlığıyla itiraz edebilir ve tam aksi bir görüşü savunarak, daha önce hiçbir felsefede hiç olmadığı kadar güçlü bir şekilde ortaya çıkan bir dünyadan söz edebiliriz. Dünyasız bir filozoftan illa söz edilecekse, düşüncenin gereklerini ve sonuçlarını takip eden Descartes’ı örnek vermek daha uygun olacaktır. Ethica’nın ikinci, üçüncü ve dördüncü bölümleri, bedenin ve bireylerin varoluş -Daseinın - dünyalarını sunmasıyla dünyanın mükemmel bir gösterimi olarak ortaya çıkarlar. Felsefede daha önce hiç olmadığı kadar güçlü bir şekilde ortaya konan bir duygular mantığını görürüz. Bir varoluş nedir ve bir karşılaşmada başına neler gelir? Bedenin bütün duygulanışlarının sahnelendiği bir karşılaşma uzamından, bedenlerin ve bireylerin içinde devindikleri duygulanışlar ve etkilerden söz edilir. Bedenler, bir hâlden bir hâle, bir hâlin kendi içindeki varoluşsal yoğunluklar içinde durmadan gezinirler. Varoluşa geçişle birlikte, gezintinin temelinde conatus, yani var olmakta devam etme ve varlığını sürdürme çabası ve arzusu yer alır. Ethica’nın üçüncü bölümünün yedinci önermesi şöyledir: “Herhangi bir şeyin varlığını sürdürmek için sarf ettiği çaba, şeyin fiilî özünden başka bir şey değildir. Ayrıca aynı bölümün elli altıncı önermesinin kanıtlamasında arzu, mevcut durumdan herhangi bir eylemde bulunmaya yöneltilmiş olarak düşünüldüğü sürece insanın özü oladal kabul edilir. Bu çaba ve arzuyu yönlendiren ve düzenleyen ise, Badioucu terimlerle söylersek, Spinozacı felsefenin transendental indeksler olarak nitelendirebileceğimiz “sevinç ve keder” tetimleridir. Sevinç ve keder transendental indeksleri ışığında, dünya içinde bölünen dünyalar ve onların ayrı mantıklarını seyrederiz.
·
244 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.