Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

316 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Kurgu ile gerçeğin harmanlandığı "Adsız Roman"; 21 Mayıs 1864'te yapılan anlaşma sonucunda; Kuzey Kafkasya'dan Osmanlı'ya göç etmek zorunda kalan Çerkeslerin, bu süreçte yaşadıkları acıları, sevdaları, zulümleri, işkenceleri, çaresizliklerini yansıtan bir devir romanı. Neri; dedesi tarafından İsviçre'ye okumak için gönderilir. 12 yıl sonra herkesten gizli Türkiye'ye döner. Çocukluğunda annesi ile birlikte gittiği antikacı dükkanına gider, aradığı kişinin orada olmadığını, oğlu Aras'tan öğrenen Neri, elindeki küpü satmak istediğini söyler. Neri gittikten sonra antikacı dükkanına gelen Suphi Bey, küpü sallayınca içinde birşeyler olduğunu anlayıp kırar ve içinden tarihe ışık tutacak; bazıları Çerkesçe, bazıları Osmanlıca, bazıları da Türkçe yazılmış kağıt tomarları çıkar. Neri ile kağıt tomarlarının bağlantısı neydi? Janset - Jankat - Elbruz üçgeninde, sevgi mi, vefa mı kazanacak? Yüzyıllardır süregelen toprakları ele geçirme arzusu ne zaman sona erecek? https://1000kitap.com/bibli tavsiyesiyle okuduğum ve iyi ki okumuşum dediğim "Adsız Roman" 'ı tavsiye ederim. https://1000kitap.com/bibli @semasoykan
ılahemırzeyeva9
ılahemırzeyeva9
"Engellenme, çatışma gibi olumsuzluklar karşısında kalan kişilerin bilinçsiz olarak geliştirdiği, benliğini korumaya yönelik savunma şekillerinden biridir bahane üretmek. " Zamanla anlamıştı "ama" ların önüne geldiği cümleyi kişiliksiz kıldığını. Çare ile çaresizlik arasında sıkışmış bir kelime olduğunu. Hayatla kavgası bitmemiş insanın dilinde 'İyi ki'ler olmaz, 'Keşke'ler olur." Gönlü yaralı insanın dili yaralayıcı olur. Çar Petro I. Aleksieviç, hani şu meşhur Deli Petro olarak bildiğimiz Rus Çarı'nın - hayatının en büyük gayelerinden biri kabul ettiği - temellerini ölmeden önce, yani 1725'ten önce attığı Doğu İlimleri Akademisinin görünüşteki gayesi; bilinmeyen Doğu ve Batı milletlerini her yönüyle tetkik etmek, gerçekte ise; Rus Emperyalizmine zemin hazırlamakmış......... Bunun için sıcak denizlere inmesi gerekiyordu. İşte bu akademi aracılığıyla, Müslüman Türk Dünyası - ki buna Kafkasya dahil- bir bütün olarak ve her yönüyle ele alınmış; psikoloji, pedagoji ve sosyoloji ilimlerine göre tetkik edilmiş, hangi şartlarda zaaf gösterdiği, hangi şartlarda yenilmez olduğu tespit edilmiş. Herkes birbirini anlatıldığı kadarıyla tanırdı. Çerkeslere tanıdıkları süreyi umursamayan Rus birliklerinin, zamansız baskınlarla köyleri bir gecede yaşanmaz hale getirdiğini ve kadınlara, çocuklara, yaşlılara yaptıkları işkenceleri gün geçtikçe daha da arttırdıklarını çok iyi biliyordu. "Kalp, sevdiği kendisini sevmiyor diye sevmekten vazgeçer mi?" Rus birliklerinin Mzımta Irmağının yukarısındaki Kbaada Vadisinde dini ayın ve askeri tören düzenleyerek Kafkas Savaşı'nın zaferle sona erdiğini ilan ettikleri gün, yani 21 Mayıs 1864, yüzyıllar süren bu kanlı süreci sembolize eden tarih olarak Çerkeslerin yüreğine ve beynine kazındı. "Velhasıl, yaklaşık üç yüzyıl süren Rus-Kafkas savaşları sonrasında Çerkesler anavatanları Kuzey Kafkasya'dan ne yazık ki zorla sürüldü. Bazı araştırmalara göre 1.5-2 milyon kişi, bazılarına göre çok daha fazlası... "Sabır, yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamaktır. Bil ki, her kişinin değil, er kişinin harcıdır." Çareyi de, çaresizliği de savaşta öğreniyormuş insan. Mesela 1810' da 200 köy yıkıldı, 9.085 ev yakıldı, 111 cami imha edildi, 1.030 sığır telef edildi, 51.555 koyun, 515 at götürüldü, 6.310 pud yani 103 bin kg. bakır, 5.895 pud yani 96 bin kg. bal, 1.420 kağnı darı, yüzlerce tüfek, zırh gömleği, mızrak, kılıç yağmalandı. (1 pud : 16.3 kg.) Her devirde, her millette çıkarı için kişiliğini satanlar var. Galiba bu hiç değişmeyecek. İnsan öğrendikçe sorguluyor, sorgulayarak gerçeği arıyor. Ama gerçeğin huzursuz ettiği de ayrı bir gerçek. Huzursuzum. Nihayetinde en güzel çareleri korkan insan bulur. Hiç kimse, "Ben asla yapmam, yapamam," demesindi. Öyle bir an gelirdi ki, tüm "Asla"lar, "Neden olması" na, tüm "Yapmam"lar, "Hak etti"ye dönebilirdi. En iyi çaresiz anlardı çaresizin hâlinden, ama yine de göremezdi öfkenin gözleri nasıl kör ettiğini. Üç kararsız, üç çaresiz insan için en uzun geceydi yaşanan. Üçünün de uyuyamadığı... "Eminim ki, adı konmuş bir romanı yazmak, yazılmış bir romanın adını koymaktan daha kolay olacaktır." Köyleri Ruslar tarafından yakılıp yıkılan, dağlardan kıyıya inen; haftalarca teknelere binmeyi beklerken sahilde açlıkla, hastalıkla mücadele etmişlerdir. Teknelere binebilenlerin bir kısmı da fazla yolcu alındığı için batan teknelerde boğulmuştur.
Adsız Roman 1864
Adsız Roman 1864Sema Soykan · Alfa Yayıncılık · 2018499 okunma
·
120 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.