Gönderi

1948 Yılında Amerikalılar Türk Münevverlerini Aramaya Başladılar Savaş 1945 senesinin mayısının ilk haftasında Almanya'nın silahlarını bırakmasıyla Avrupa'da sona ermişti. Çörçil'in Ruslara karşı ihtiyatlı davranmak gerektiğine önem vermeyen Amerika, Stalin ve Kremlin'i samimi müttefik olarak kabul etmiş ve bütün isteklerini itirazsız yapmıştı. Doğu Avrupa ile birlikte Orta Avrupa'nın veyahut Almanya'nın yarıya yakın bir bölgesini Rusların işgaline vermekte mahzur görmemişti. Hatta içlerinde bir milyonun üzerinde Türk asıllı olan on milyon sivil kaçkını ve yüzde doksan bütün Türk gönüllülerini Ruslara teslim etti. Fakat Rusların istekleri bitmiyordu. Bu durumda Çörçil Ruslara dur demek gerektiği tavsiyesinde bulunurken, Amerikalıları bırakalım, İngiliz milleti bile savaşın galibi, İngiltere'nin kurtarıcısı olan Çörçile karşı cephe almaya başlayarak 1945 senesinde daha harbin bitiminin ertesinde yapılan seçimlerde Çörçil'i iktidardan düşürerek Rusların ümid bekledikleri İşçi Partisi'ni ve o günlerde İngiltere'nin ikinci büyük lideri olan Atli'yi iktidara getirdi. Çörçil'in iktidardan düşmesi İngiliz milletinin bile Ruslara karşı samimi müttefiklik içinde olduklarını ve Çörçil'in Ruslara karşı tutumundan memnun olmadıklarını gösteriyordu. İngilizler bile Avrupa'nın büyük bir bölümünün Rus idaresine girmesinden rahatsızlık duymuyorlardı. Bu zihniyet yalnız İngiliz seçmenlerinin zihniyeti değildi. Hatta İngiliz ordu büyükleri, İngiliz İstihbarat organları da Ruslarla savaş içindeki müttefikliğin devamının sürmesini istiyorlardı. Bunun için de özellikle İngilizler, Ruslara karşı savaşlara iştirak etmiş gönüllüleri harpten iki sene sonra bile Ruslara vermeye ve Rusların sempatisini kazanmaya devam ediyorlardı. Eğer Ruslar, Tahran, Yalta ve Potsdam Konfranslarında Amerikalı ve İngilizlerle vardıkları anlaşmalarının daha fazlasını istememiş olsalardı, Amerika ve İngiltere harpten sonra Ruslara harp içinde yaptıkları yardımın daha fazlasını, harpten sonra da yapacaklardı. Fakat, Ruslar harp içindeki uysallıklarını çoktan geride bırakmışlardı. Hitlerden daha fazla saldırgan bir durum içine girmişlerdi. Bunun için de 1948 senesinden itibaren Amerikalılar Ruslara ve onların dünya hakimiyeti isteklerine karşı tedbirler almaya başladılar. Özellikle İkinci Dünya Harbi sırasında Almanya'da kurulan Türk Milli Komite mensuplarını aramaya başladılar. Hatta Fetelibeyli'yi bile Almanya'ya davet ederek Ruslara karşı Avrupa'da kalmış olan mücahidlerin teşkilatlanmasının yapılmasını istediler. Bununla da yetinmeyerek Azerbaycanlı, Kırımlı, Türkistanli ve Kafkasyalı eski mücahid liderlerinden çoğunu alarak Amerikaya götürdüler ve Milli Komitelerin orada kurulmasını ve Türk illerine radyo ve basın yayınları yapılmasını organize edilmesini istediler. Amerikalılar ve İngilizler, Sovyetlerden kaçanları ve özellikle Almanlarla birlikte savaşmış olan ve Ruslardan ve komünist rejimden nefret eden gönüllüleri verdiklerine çok pişman olmuşlardı. Fakat iş işten çoktan geçmişti. 1948 senesinde bizzat Prens Amr İbrahim tarafından Mısır'a davet edilen ve özel bir ihtimamla lüks bir otele yerleştirilmiş olan Fetelibeyli ise bir müddet sonra Amerikan Büyük Elçiliği tarafından davet edilerek, Almanya'nın Münih kentinde eski Türk gönüllülerinden kalmış olanları teşkilatlandırması göreviyle Almanya'daki Amerikan ordu kumandanlığıyla birlikte çalışması teklifi yapıldı. Fetelibeyli dört seneye yakın Münih'te Amerikalılarla birlikte çalıştı. Fakat Ruslar da boş durmuyorlardı. Fetelibeyli'nin Azerbaycan Milli Komitesi'nin başkanı olduğunu ve ikiyüz bine yakın Azerbaycanlı gönüllüyü üç seneyi aşkın bir süre doğu cephesinde Kızılordu'ya karşı savaşa sevkettiğini biliyorlardı. Aynı zamanda Rus istihbarat teşkilatı Fetelibeyli'nin Amerikalılarla birlikte çalışmaya başladığını da öğrenmişlerdi. Çok iyi bir teşkilatçı olan Fetelibeyli'nin yokedilmesi gerektiği de Rus istihbarat teşkilatının önde gelen vazifesi olmuştu. Fakat Amerikalılar Fetelibeyliyi koruyorlardı. Bundan dolayı da Fetelibeyli kaçırarak imha etmek kolay olmuyordu. Ruslar bunun için başka bir yol buldular. Fetelibeylinin imhasını Türk asıllı birisinin eliyle yapmak gerekiyordu ve bu daha kolaydı. Bunun için de Amerikalılar tarafından 1947 senesinde Ruslar'a teslim edilen eski gönüllülerden birini buldular ve kendisine yaşamak istiyorsa Fetelibeyli'yi öldürmesi gerektiğini bildirdiler ve Münih'e gönderdiler. Fetelibeyli, Almanyadaki eski gönüllülerden Almanyada kalmış olanları teşkilatlandırmakla görevlendirildiğinden, Fetelibeyli'yi öldürmekle görevli olan da eski gönüllü kisvesi altında Fetelibeyli ile irtibat kurdu ve Rusların kendisini aradıklarını, hayatının tehlikede olduğunu, kendisini himayesi altına alarak ya Amerikaya, veyahut Türkiyeye gönderilmesi için yardımlarını istedi. Fetelibeyli görüştüğü adamın samimiliğine güvendi ve bir müddet yakınlık kurdular. Adam Fetelibeyli'nin güvenini tam kazandıktan sonra bir gece uykuda Fetelibeyli'yi öldürdü ve cesedi görünmesin diye karyolanın altına soktu ve hiçbir şey olmamış gibi evden ayrılarak Rus askeri istihbarat teşkilatı tarafından Laybsik şehrine oradan da bilinmeyen bir yere gönderildi. Böylece Fetelibeyli de şehidler kafilesine karışarak Türk illerinin ve Azerbeycanın kurtulması için başlattığı savaş yolunda hayatını kaybetti. Amerikalılar, Amerikaya aldıkları ve orada özel olarak yetiştirmek istedikleri Azerbeycanlı, Kırımlı, Kazanlı ve Türkistanlı münevverlerden ise herhangi bir haber alınmadı. Bu münevverler bir daha ne Avrupaya, nede Türkiye'ye dönmeyerek orada kaldılar. Amerikalılar ile yaptıkları işbirliğinden Azerbaycan ve Türk illerinin menfaatine neler yaptıkları ise bilinmemektedir. Zira bunlar ne Türkçe, ne de yabancı bir dilde vatanlarını, tanıtacak herhangi bir yayın yapmadılar. Sadece Almanya'da kalan Edige Kınmal ve Baymirza Hayıt evlendikleri Alman asıllı hanımların yardım ve teşvikleriyle Doktora yaparak ilmi payeye ulaştılar. Edige Kırımal, Almanca olarak Kırım Türkleri hakkında değerli bir eser yazdı ve çok ihtimal bu eser onun doktora tezi oldu. Baymirza Hayit ise "Çin ve Rusya Arasındaki Türkistan" isimli değerli bir kitap kaleme aldı ve Türkistan Türklüğünün bir asırdan fazla Ruslarla yaptığı millî mücadelesini eserleştirdi. Bunların dışında Kırımlı ikinci bir Türk yazar, Cengiz Dağcı Ruslarla-Batılıların arası açıldıktan sonra İngilizler tarafından Londra'ya götürüldü. Orada bir İngiliz hanımla evlenerek yerleşti. Fakat İsmail Gaspıralı'nın kanını taşıdığından çocukları İngilizleşse bile kendisi Kırım Türklerinin çektiği faciaları, Stalin tarafından Kırım'ın Türklerden temizleme mezalimini dile getiren hikaye ve roman şeklinde yazarak Türkiye'ye gönderdi ve yayınlanarak Türkiye Türklüğüne Ruslukla, koministlerin Türk'e karşı olan düşmanlıklarını sunmuş oldu. Fakat hiçbir yazar Türklüğün felaketlerini toplu halde eserleştirmediler. Her Türk kabilesinden olan yüksek münevver sadece kendi kabilesinin felaketlerini dile getirdi.
·
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.