Geçtiğimiz hafta Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın Osmaniye kampına katıldım. Kamp süresince yaşadığım ve sorguladığım bazı durumları sizlerle de paylaşma ihtiyacı duyuyorum.
Birkaç ay öncesine kadar gençlik kamplarından bihaber iken, kamp lideri olduğunu daha sonra öğrendiğim bir arkadaşım; kampların tamamen ücretsiz olduğunu, bir hafta boyunca sayısız aktivite ve eğlence programları düzenlendiğinden bahsettiğinde bu ülkede böyle bir durumun olmasının imkansız olduğu veya olsa bile çok kötü bir planlama ile kampa katılanların pişman olacağı düşüncesine doğal olarak engel olamadım. Fakat gittiğimde gerçekten de mükemmel bir planlama ile yaklaşık 100 kişiye 1 hafta boyunca paintball, ip parkuru, havalı tüfek atışı, el sanatları, havuz, geleneksel ok atma, tırmanış duvarı, müze gezileri, lunapark ve saymakla bitiremeyeceğim daha birçok aktiviteye katıldık. Ayrıca aktivite liderlerinin hepsi kendi aktivitesinde eğitimli kişilerdi ve kamp alanın güvenliği konusu da noksansız düşünülmüştü.
İyiydi, güzeldi fakat bunları asıl anlatma sebebim; tüm siyasetçilerin dilinde olan ve geleceğimiz olarak gördüğümüz üniversite öğrencilerimizin kaldığı KYK yurtlarının da aynı Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı olması. Kimi yurtlarda ranzalar kırılırken, kimi yurtlarda sekiz yatak üç çalışma masası varken ve öğrenciler fahiş kira fiyatları yüzünden bu yurtlarda kalmak için bile sıraya girerken aynı bakanlığın bu kadar harcama yapabiliyor olmasını şahsen garipsiyorum. Biz gençlerin elbette ki bu kamplara da ihtiyacı var fakat hangisi daha öncelikli? İyi şartlarda üniversite okuyup önce kendisine daha sonra bilime ve dolayısıyla bizlere faydası olacak insanlara daha çok ihtiyacı var bu ülkenin.
Velhasıl Türkiye yine bildiğimiz gibi..