Gönderi

Devşirmelerin, Enderun Mekteplerinde yetişenlerin ekserisi devletin bütün kadamelerini işgal etmiştir. Rum, Ermeni, Slav, Arnavut, Boşnak, Hırvat ve Yahudiler (Sabatay Sevi kesimi) Osmanlı'daki değişimde önemli rol oynamışlardır. Bu model milli kimliğin dokusunun yozlaşmasına sebep olmuştur. Türk aydınının günümüzdeki hali budur. Kemal Karpat, devlete olan sadakatlarından dolayı devşirmelerin mesele olmadığı kanaatindedir. İsmail Hami Danişmend, devşirmelerin tarihimizdeki etkilerinin olumsuz olduğunu düşünüyor. Osmanlı modernleşmesi döneminde batıcı akımın teorisyen ve müdafaacıları bu kesimden çıkmıştır. Bu çizgiden gelen Türk eğitim kurumunun tepelerinde bulunan bir yönetici 17.10.1999 tarihli Sabah gazetesinde çıkan mülakatında, “İddia edildiği gibi dönme değilsiniz” sorusuna “Hayır, sosyolojik anlamda Müslümanım” cevabını vermiştir. Jön Türklerle "Yerlilik" unsuru belirmiştir. İttihat ve Terakki yöneticileri bünyelerine aldıkları ve yönetim kademelerinde etkili olmalarına imkân tanıdıkları Selanik kökenli Yahudi ve dönmelere rağmen işaret edilen önemli tedbirleri de almakta tereddüt etmemişlerdir. Devletin, Türkçenin kullanımında ısrarlı olmasının idari, ticari ve iktisadi sebepleri bulunuyordu. Su, elektrik, demiryolu, telgraf, telefon ve başka sahalarda yatırım yapan, ortaklık ve imtiyaz verilen yabancı şirketler bütün zorlamalara rağmen dilimizi kullanmıyorlardı. Osmanlı Nafia Nezareti Demiryolları İdaresi'nin Sedaret Makamına sunduğu 17.10.1915 tarih ve 55 numaralı tezkirenin iki eki bulunuyordu. 31.8.1911'de Türk Yurdu Derneği, Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Ahmet Ağaoğlu, Hüseyinzade Ali, Yusuf Akçuraoğlu, Dr. Akil Muhtar Özden'in kuruculuğunda faaliyete geçmiştir. Dernek 1911 yılından itibaren Türk Yurdu adında, Türkçülüğün bayraktarlığını yapan ve halen neşriyatını sürdüren, Türkiye'nin en eski süreli yayınını çıkarmaya başlamıştır. Türk Yurdu'nun 2011 yılında kuruluşunun 100. yılı münasebetiyle bir yıl boyunca her sayısı oldukça hacimli biçimde neşredilmiş, kültürel gelişmemizin icmali yapılmaya çalışılmıştır. Bir süre sonra Emrullah Efendi başkanlığında Türk Bilgi Derneği kurulmuştur. 25.3.1912'de Türkçülüğün en köklü derneği olan Türk Ocağı kurulmuştur. Kurucuları Mehmet Emin Yurdakul, Dr. Fuat Sabit, Ahmet Ferit Tek, Ahmet Ağaoğlu'dur. Geçici yönetim kurulu başkanlığını Mehmet Emin Yurdakul yapmıştır. Resmen kurulduktan sonra başkanlığa getirilen Ahmet Ferit Tek, gazete çıkarmak ve parti kurmak düşüncesiyle görevden ayrıldığında yerine Hamdullah Suphi Tanrıöver geçmiştir. Ocak aydınlar ve gençlik üzerinde etkili olmuş, Türk Yurdu dergisi kısa kesintiler dışında merkezin kendini feshettiği 1931 yılına kadar neşriyatını sürdürmüştür. Türk Ocağı'nın kurulması ile hayatın bütün safhalarında maddi ve manevi kültür değerlerinde milliliğe önem verilmiş, yüceltilmeye çalışılmıştır. Celal Nuri çalıştığı Fransızca çıkan Jön Türk gazetesinin Mayıs 1911 nüshasında Donanma Cemiyeti gibi "kavmî bir Türk Maarif Cemiyeti" teşkil edilmesi teklifini ortaya atmıştır. Bu dönemde ağırlık kazanan romantizme Gökalp başka bir açılım getirmiştir. Türk milliyetçiliği tek tip, standart değildir. Başlangıçtan itibaren sürekli gelişmiş ve her dönemde dünyanın ve ülkenin şartlarına uyum sağlamaya çalışmıştır. Milliyetçiliğimizin temel fikri Türk'ü sevmektir. Türk’ü yüceltmek, zenginleştirmek, dünya milletleri arasında itibar edilir, dikkate alınır bir seviyeye getirmektir. Dr. Refik Nevzat, eski bir Jön-Türk'tür. Askeri Tıbbiye talebesi iken 1894'te İttihat ve Terakki Cemiyeti'ni Fransa'da bulunan Ahmet Rıza'ya kabul ettirmek için Paris'e gönderilmiş, burada Meşveret gazetesinin neşrine iştirak etmiş, 1908'de arkadaşlarıyla arası açılmıştır. Burada Fransız sosyalistlerinden etkilenmiş İstanbul'da Hüseyin Hilmi'nin kurduğu Osmanlı Sosyalist Fırkası'nın Paris Şubesi adı altında bir grup teşkil etmiştir. 1911'den itibaren Beşeriyet isimli aylık bir gazete çıkarmıştır. 1919'da İstanbul seçimlerinde Osmanlı Sosyalist Fırkası'ndan adayı gösterilmiştir. Tek parti döneminde hükümeti eleştirmiştir. 1950'den sonra Türkiye'ye dönmüştür. Dr. Refik Nevzat, aynı zamanda milliyetçi, Türkçüdür. Bir mektubunda bu fikirlerini açıklamıştır: "Kanım Türk kanıyla yoğrulmuş, vücudum Türk kanıyla beslenmiş, dimağım Türk hukukunun müdafaasıyla harp etmiş bir adamımdır. Eroğlu er, Türk oğlu Türk'üm. Halis Türk'üm. Hayatımın sonuna kadar Türk kalacağım."¹
103 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.