Gönderi

Waterloo Penceresi
Geç uyanıyorum. Geçen yıl karım öldü. Şehrin bir ucuna gömdük kırk yıllık sevgilimi. Bunu inanılmaz şekilde normalize ettik. Her gün karım ölüyo gibi yaptık. Karım ölürken başındaki hemşire söyledi. ''Hayat deva ediyo.'' Yazıyomuş, tam da ona sevgilisi. Şu yeşil Waterloo penceresinde değişik bir bakış açısı, ama etmiyor oğlum be! Sanki dünyada oyunlar bitti ve yollar da bitti. Pilav nasıl yapılır? Hayat nasıl silinir? Hepsini onun notlarında öğrendim. Arkadaşım öldüğü için arkadaşlar bana iyi davrandı. Bir süre. Dediler ki içlerinden ''Bunun karısı öldü. Bizim karımız kocamız ölse o bize iyi davranırdı.'' Bizim de ona karısı öldü diye iyi davranmamız yok mu? Napacaklarını şaşırdılar. Bir sağa bir sola sıkılıp, ilk gün şakalar konuştuk birbirimize. Ama nasıl şakalar. Ölüm hakkında ve güldük ağlamaktan :) İkinci ve üçüncü gün de. Kraftwerk dinleyip durduk. Sosyal özürlü arkadaşlarımla. Bense artık iyi şaka yapamıyorum. Şakasız kaldım diyebilirim ya da. Kimse anlamıyor onun gibi ne yapsam. Kulaklarımı bile ve gözlüğümü kaybettim. Ektiğim her çiçek soluyor. Saçlarım azaldı. Pembeye boyamayı bıraktım sakallarımı. Arada çocuklara bakıyorum çocuklar bana bakıyor. Ayna işlevi görüyoruz birbirimizle. Onlar benden daha şanssız. Bunu da ediyoruz anında, normalize. Doktorum iyi olduğumu söylüyor daha on yıl yaşarmışım. Belki on beş dedi. Sağ olsun doktorum çok iyi, Profesör. Salı sabahları Avrupa yalanından Anadolu yalanına geçip gidiyorum. Öylesine. Neden salı bilmiyorum. Kahverengi ayakkabılar giyiyorum. Bazen sırf denize biniyorum. Simit okuyorum üstlerinden. Öyle şeyler yapıyorum. Özgür Göreçki
·
54 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.