Gönderi

Einstein, askeri tarzda katı bir okul sisteminden hiç hoşlanmadı, ama kendi başına öğrenmekten hep zevk aldı. On iki yaşındayken geometri kitabındaki soruları çözmeye başladı. Birkaç ay içinde tüm problemleri çözdüğü gibi, bazı kuramlara kendi ispatlarını da geliştirmişti. Einstein, sonraları bilime olan ilgisinin, bu “kutsal geometri kitabı” sayesinde başladığını söyleyecekti. Aynı dönemlerde Einstein, ona cebir kitabı hediye eden mühendis amcasının en zor sorularını bile cevaplayarak onu şaşırtacaktı. Einstein kendisini geliştirmeye devam etti, on altı yaşına geldiğinde diferansiyel ve integral hesaplamaları ile analitik geometriyi öğrenmişti, fakat devam ettiği okulu hiç sevmiyordu. Ailesi mali sıkıntılar yüzünden İtalya’ya taşınmak zorunda kaldığında, aradan birkaç ay bile geçmeden okulu bırakarak onlara katıldı. Kendi başına üniversite giriş sınavına hazırlanma sözü verince ailesi biraz olsun rahatladı. Einstein, hazır olduğunu düşündüğünde, Zurich Polytechnic Institute’ün (Zürih Politeknik Okulu) giriş sınavı için başvuruda bulundu, fakat yaşının çok küçük olduğu söylendi. Annesi üniversite yönetimini oğlunun özel bir çocuk olduğuna ikna ettikten sonra, yönetim onu sınava almayı kabul etti. Matematik ve fizikte başarılı olmasına karşın, diğer derslerde çuvalladığından sınavı geçemedi. Okul yöneticisinin tavsiyesiyle Einstein bir yıllığına İsviçre’de bir liseye yazıldı. Oradan alacağı bir diploma üniversiteye girişini garantileyecekti. İsviçre’deki okul, Einstein’ın sevmediği Alman okullarının aksine, öğrencilere bağımsız düşünebilecekleri bir eğitim ortamı sağlıyordu. Okulun yöneticisi saygı duyulan bir öğretmen ve biliminsanıydı. Üç kızı vardı ve onlardan Marie Winteler, Einstein’ın ilk aşkı olacaktı. Cennette gibiydi. O harika yılın sonunda Einstein, sınıfın en yüksek notlarını alarak üniversite için gerekli olan diplomaya hak kazandı. 1896 sonbaharında Einstein, yaşı hala küçük olmasına rağmen, fizik okumak için Zürih Politeknik Okulu’na girdi. Dünyaca ünlü profesörlerden son derece modern laboratuvarlarda dersler almaya başlayan Einstein, sevdiği derslere şevkle giriyor, sevmediklerine ise katılmıyordu bile. Bunun yerine kendi başına çalışmayı tercih ediyordu. İki yılın sonunda Einstein girdiği sınavlarda çok başarılı oldu ve sınıfını birincilikle bitirdi.Einstein üniversiteye başladıktan kısa bir süre sonra Marie’ye olan ilgisini kaybetti. İkinci yılında Sırbistan’dan gelen fizik öğrencisi Mileva Mariç’le tanıştı. Çok geçmeden birbirlerine aşık oldular ve vakitlerinin çoğunu birlikte geçirmeye başladılar, sık sık fizik kitapları okuyup üzerine tartışıyorlardı. O dönemin fizik alanındaki en önemli keşfi James Clerk Maxwel’in elektromanyetizma kuramıydı, elektrik ve manyetizmanın başarılı birleşimi ışığın uzayda nasıl hareket ettiğini açıklıyordu. Einstein, elektrik ve manyetizma dersini anlatan profesörün bu kuramdan bahsetmediğini görünce, fena halde düş kırıklığına uğradı. Böylece, dersin yaklaşımından hoşlanmadığını açıkça belli ettiği gibi, bu ve diğer derslerde de kaba davranmaya ve eleştirel olmaya başladı. 1900 yılında Politeknik’ten mezun olduktan sonra Einstein, fizik alanında doktora yapmak istedi, fakat kendine düşman ettiği profesörler doktorasına engel oldular. Bunun yerine Bern’deki İsviçre Patent Bürosu’nda kontrol görevlisi olarak işe başladı. Einstein’ın yeni işi onu üniversitenin bilimsel dünyasından soyutlamıştı, artık akranlarının ve güncel eğilimlerin etkisinde kalmadan, tek başına bilimsel çalışmalarına devam edebilecekti.
·
95 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.