Gönderi

400 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Proust'un üslubu
Büyük bir hevesle aldığım, illaki okumalıyım dediğim, Tanpınar’ın, Virginia Wolf’un, Oğuz Atay’ın esin kaynağı ve üslup ustası olarak benimsedikleri bir yazarın eserini okumak benim gibi bir yazar adayı için elzem bir şeydi. Esg’nin flu tv de İlker Canikligil ile bir sohbetinde Dostoyevski okur musun yada sever misin sorusuna; “Okuyamam ya bayar beni! Ama benim sevmiyor, okumuyor olmam Dostoyevski’nin büyük yazar olduğu gerçeğini değiştirmez. Anlattıkları bana hitap etmiyor. Roman olarak belki biraz Proust’un yazdıklarını okuyabilirim, okursam.” Diye verdiği cevap üzerine daha da ilgimi çekmişti. Bu sözlerini daha çok elitist düşüncelerin ifade edilmesinden ziyade entelektüel birikiminin onu böyle bir okuyuşa yönlendirdiği şeklinde algılamıştım. Tanpınar’ın romanlarını sevdiğim için – bazen sıkıcı da bulsam- okuyabilirim diye düşünüyordum. Hele ki Wolf’un Deniz fenerini iki kez zorla da olsa okuyup ikincisinde kitabı bitirirken aldığım büyük haz nedeniyle Wolf’un kendisine üstad kabul ettiği yazarı okumak benim için çok değerliydi. Şimdiye kadar niye okumak istediğime dair düşüncelerimi sıraladım. Şimdiyse okuduğum andan itibaren bende oluşturduğu düşünceleri mi aktarmak istiyorum. Öncelikle anlatı sanatının git gide daha giriftleşmesi, sıradanlıktan çıkma temayüllerini romanda açık bir şekilde gördüm. Uzun birleşik cümleler, detaylı ama bütün içerisinde bir yere koymakta güçlük çektiğim betimlemeler, anlatılan bir sürü karakter, birbirinden farklı bilmediğim yer isimleri okumamı zorlaştırdı. Birde Deniz fenerinde fark ettiğim bay bayan kullanımı yerine M.-Mr. Gibi bu roman çevirisinde de M. erkekler için Mdm kadınlar için kullanılıyor olması beni zorladı. Kitabın ortasına kadar M. – Mdm bilmem ne diye anlatılan karakterlerin kim olduğunu çözemedim. Bulmaca mı çözüyoruz, anlamayı zorlaştırınca eser daha mı değerli addediliyor algılamakta güçlük çekiyorum. Niçin çeviri yapılırken her şeyin Türkçesi yazılıyor da bay-bayanın Türkçesi yazılmıyor anlayamıyorum. Fransızca bilseydim ve romanı Fransızcasından okusaydım bu kadar zorlanır mıydım bilmiyorum. Neyse çeviri sorunlarıyla ilgili yaraları deşmek değil niyetim. Proust’un ortaya koyduğu sanat konusunda düşüncelerim henüz net değil. Belki de onun tarzı edebiyatta kullanılan ve anlatı sanatını güzelleştiren oyunlara güzel bir örnektir. Ama bilemiyorum Edgar Allan Poe gibi sarih yazmak daha çok benimsediğim bir üslup. Romantizm akımının öncüsü olarak tabi ki Poe ve Proust arasında farklılık olacak ama sanırım ben Poe gibi sarih, Proust gibi zihnindeki detayları anlatan, Kafka’nın mektuplarındaki gibi sade bir üslubu seviyorum. Proustun zihni gibi demişken madlen anekdotu merkezinde kurgulanan 7 ciltlik hikaye sinir bilimine de ışık tutan zihnimizin işleyişini daha iyi anlamamızı sağlıyor. Sinan Canan’ın da belirttiği üzere ( youtube.com/watch?v=KUDp4Hy... )çoğu zaman bilimsel kitapların anlattığından daha iyi anlatıyor romanlar. Hayatın içinden cımbızla çekip çıkardığı o kadar güzel betimlemeler var ki, bu betimlemeleri okurken tv başında uyuyakalmış ara da bir uyanan ve uyandığı anda tv den kulağına çalınan çok önemli bir sözü düşünürken tekrar uyuyakalan yaşlıların yaptığına benzer bir şey oluşuyor zihnimde. Farkındalığı ne kadar yüksek yaa diyorum istemsizce. Nasılda yakalamış bu detayları, ustalıkla cümleye dökmüş. Ama işte onca detayın, cümlenin arasında bu anekdotları yakalamak için baygınlık geçirtecek kadar sıradan, birbiri ardına gelen düşünce akışlarını okumak bana zor geldi. Belki tüm seriyi okuyunca Deniz fenerindeki gibi bir katarsis yaşayacağım ve onca detayı iyi ki okumuşum diyeceğim ama şu videoda ki ( youtube.com/watch?v=c8QefL8... ) basit gerçeği gözden kaçırmamak lazım. “Bana kalırsa, iki insanın arasında geçen en aptalca şeyleri yazmaya vakit ayırması mükemmel bir şey.” Deha burada saklı. Kimsenin aklına gelmeyen ama ilk yapıldığında insanları etkileyecek bir şey ortaya koymak. Aslında videodaki Proust uzmanının söylediği gibi gerçek çok basit. Proust okumaya başlamadan önce youtube'den birçok yorum seyredip, bir çok kitap sitesinde yapılan yorumları okumuştum. Hemen hepsi etkilenen kişilerce yazılıp çekildiği için –yani okuduğum yorumlarda olumsuz yorum yapan yoktu- sanki kutsal bir metinle ilgili konuşuyorlarmışçasına çok etkilendiklerini söylüyorlar ama onları asıl etkileyen şeyi tam ifade edemeyen muallak cümleler kuruyorlardı. Umarım benim ki öyle olmamıştır :)
Swann'ların Tarafı
Swann'ların TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20214,261 okunma
·
112 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.