Kitap hakkında çok güzel incelemeler var burada. Bu yüzden sıkıcı gelebilecek bir takım tekrarlar yapmaktan çok, bende uyandırdığı duygulardan bahsetmek istiyorum.
Kesinlikle Balzac'ın okuduğum en güzel eserlerinden birisiydi. Felix ve Henriette'nin aşkına geçmeden önce Felix'in geçmişinin ve Henriette'nın an itibarı ile içinde bulunduğu durumun ne kadar sıcak, içten ve duygusal bir şekilde aktarılmasına hayran kaldım. Balzac kitaba tüm duygusallığın boca etmiş, adeta elinizi karakterlere teselli etmek üzere uzatmak istiyorsunuz. Sanırım hepimiz onların yaşadıklarından kendine bir pay çıkaracaktır, zira aramızda mazisinden yaralı olmayan kuş yoktur gibi geliyor bana. Şahısların tanışmaları kendi başına olağanüstü bir olay ve çok ilgimi çekti hatta eğlendirdi. Birbirlerini tekrar bulmaları da bunun tam aksine biraz fantastik kalmış.
Asıl mevzu aşk ama nedense bu konuya fazla girmemiş inceleme yazan arkadaşlar.
Evli ve kocasına sadık bir kadının kalbinde başka bir adamın sevgisine yer olur mu?
Nasıl bir soru diyeceksiniz. Çünkü evli ve sadık olmasını sevmesine bağlayacaksınız. Ama öyle değil. Ortada iki hastalıklı ve kırılgan çocuk var. Karısının cinsel anlamda ihmal ettiği ve karısının çocuklarına olan alakasını kıskanan bir mızmız adam, üçüncü çocuk. Yani kadının kalbi boş ve boş olan alan doldurulmaya meyillidir. Ne kadar tanıdık ve sıradan bir durum aslında. Çevrenizdeki evli insanlara bakın ve kalplerindeki boşluğu göreceksiniz. Ve durumlarını mesela bir ayrılık ve yeni evlilik ile düzeltecek durumlarının olmamasını.. . Burası tam da evliliklerin, daha doğrusu uygulama biçiminin sorgulama noktası ama tabu bir konu, kimse tartışmaya yanaşmaz tecrübeme dayanarak geçiyorum.
Peki evli bir kadın (burada pek ala erkek de denebilir, romana sadık kalarak kadından devam edeceğim) kocasına olan bağına sadık kalmasına rağmen, kalp tahtına başkasını oturtup platonik, ruhsal bir aşk yaşayamaz mı?
Kocası ve çocukları ile aynı masada yemek yiyip, mutlu aile tablosu sergileyen kadın o esnada sevdiği insanı düşünmesi kendi mi, kocasına mı, yoksa evlilik kurumuna mı ihanettir? Yoksa hiçbiri mi?
Etik midir, günah mıdır, ayıp mıdır? Yoksa tanrısal bir sevgi midir?
Kitapta asıl konu bu bence, ve yeterince anlaşıldığını, üzerinde düşünülüp, tartışıldığını sanmıyorum. Kitapta karakterler üzerinden tartışmaya müsait birçok konu olsa da, onlara incelemelerde az çok değinilmiş olduğu için girmeye gerek duymyuorum.
Bir başyapıt kesinlikle ve belirli bir sevideki okurun mutlaka okuması gerektiği bir eser.
İple çektim okuma sıramda ve korktuğum hayal kırıklığı başıma gelmedi.
İyi okumalar..