Gönderi

374 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 4 days
Kitap hakkında çok güzel incelemeler var burada. Bu yüzden sıkıcı gelebilecek bir takım tekrarlar yapmaktan çok, bende uyandırdığı duygulardan bahsetmek istiyorum. Kesinlikle Balzac'ın okuduğum en güzel eserlerinden birisiydi. Felix ve Henriette'nin aşkına geçmeden önce Felix'in geçmişinin ve Henriette'nın an itibarı ile içinde bulunduğu durumun ne kadar sıcak, içten ve duygusal bir şekilde aktarılmasına hayran kaldım. Balzac kitaba tüm duygusallığın boca etmiş, adeta elinizi karakterlere teselli etmek üzere uzatmak istiyorsunuz. Sanırım hepimiz onların yaşadıklarından kendine bir pay çıkaracaktır, zira aramızda mazisinden yaralı olmayan kuş yoktur gibi geliyor bana. Şahısların tanışmaları kendi başına olağanüstü bir olay ve çok ilgimi çekti hatta eğlendirdi. Birbirlerini tekrar bulmaları da bunun tam aksine biraz fantastik kalmış. Asıl mevzu aşk ama nedense bu konuya fazla girmemiş inceleme yazan arkadaşlar. Evli ve kocasına sadık bir kadının kalbinde başka bir adamın sevgisine yer olur mu? Nasıl bir soru diyeceksiniz. Çünkü evli ve sadık olmasını sevmesine bağlayacaksınız. Ama öyle değil. Ortada iki hastalıklı ve kırılgan çocuk var. Karısının cinsel anlamda ihmal ettiği ve karısının çocuklarına olan alakasını kıskanan bir mızmız adam, üçüncü çocuk. Yani kadının kalbi boş ve boş olan alan doldurulmaya meyillidir. Ne kadar tanıdık ve sıradan bir durum aslında. Çevrenizdeki evli insanlara bakın ve kalplerindeki boşluğu göreceksiniz. Ve durumlarını mesela bir ayrılık ve yeni evlilik ile düzeltecek durumlarının olmamasını.. . Burası tam da evliliklerin, daha doğrusu uygulama biçiminin sorgulama noktası ama tabu bir konu, kimse tartışmaya yanaşmaz tecrübeme dayanarak geçiyorum. Peki evli bir kadın (burada pek ala erkek de denebilir, romana sadık kalarak kadından devam edeceğim) kocasına olan bağına sadık kalmasına rağmen, kalp tahtına başkasını oturtup platonik, ruhsal bir aşk yaşayamaz mı? Kocası ve çocukları ile aynı masada yemek yiyip, mutlu aile tablosu sergileyen kadın o esnada sevdiği insanı düşünmesi kendi mi, kocasına mı, yoksa evlilik kurumuna mı ihanettir? Yoksa hiçbiri mi? Etik midir, günah mıdır, ayıp mıdır? Yoksa tanrısal bir sevgi midir? Kitapta asıl konu bu bence, ve yeterince anlaşıldığını, üzerinde düşünülüp, tartışıldığını sanmıyorum. Kitapta karakterler üzerinden tartışmaya müsait birçok konu olsa da, onlara incelemelerde az çok değinilmiş olduğu için girmeye gerek duymyuorum. Bir başyapıt kesinlikle ve belirli bir sevideki okurun mutlaka okuması gerektiği bir eser. İple çektim okuma sıramda ve korktuğum hayal kırıklığı başıma gelmedi. İyi okumalar..
Die Lilie im Tal
Die Lilie im TalHonore de Balzac · Diogenes · 197743k okunma
·
464 views
Yüksel Yüksel okurunun profil resmi
22 beğenmediysen 24 ..yok.. 24 fazla olur ..23 gelsin o zaman 23. Mezmur Davut'un mezmuru 1RAB çobanımdır, Eksiğim olmaz. 2 Beni yemyeşil çayırlarda yatırır, Sakin suların kıyısına götürür. 3İçimi tazeler, Adı uğruna bana doğru yollarda öncülük eder. 4Karanlık ölüm vadisinden geçsem bile, Kötülükten korkmam. Çünkü sen benimlesin. Çomağın, değneğin güven verir bana. 5Düşmanlarımın önünde bana sofra kurarsın, Başıma yağ sürersin, Kâsem taşıyor. 6Ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni, Hep RAB'bin evinde oturacağım.
Gamax okurunun profil resmi
Koyun gibi hissettimeeee... meeee... 😝
9 next answer
Yüksel Yüksel okurunun profil resmi
Keşke Balzacın kulliyatını yazım sırasına göre okusaydın.. diye düşünüyorum.. Ben öyle yapardım..30 lü yıllarda yazdıkları ile 40 li yıllarda yazdıkları arasında ki farkı görürdün..bunu söylemeden geçemeyeceğim.. " Çevrenizdeki evli insanlara bakın ve kalplerinde ki boşluğu göreceksiniz ".. O boşluğun sebebi, evli olmaları mi?. Hadi evliliği sonlandırdın, yeniden evlenildi yahut evlenilmedi.. zannediyor musun o boşluk dolacak.. Yüreklerimizde ki boşluğun sebebi , üzerinde baskısını hissettiğimiz kapital sistemin , modernitenin getirisi olan yaşam biçimimizdir... Bu dünde böyle idi bugün de böyle olacak..muhtemeldir ki yarın da böyle olacak.. Kendi 99 koyunu varken kardeşinin 1 koyununa göz diken bir anlayışın hakim olduğu , Platonun devletinde de dediği gibi savaşların- ister sivil olsun ister askeri - tek sebebi vardır, o da kanaatsizlik ve açgözlülüğün getirdiği doyumsuzluk.. İnsanlar yoğun tempolu çalışma ortamında, ihtiyaç listelerine yenileri eklendikçe, ve toplum bir girdapa doğru evrildikçe, her bir olgu, kardeşlik, dostluk ,evlilik, sevgi, kadirşinaslık, merhamet , vicdan da dahil her şey.. o modernizmin sağlam olmayan zemininde- akışkan yapısında, zemin sağlam olmayınca kurulan binanın sağlıklı olamayacağı gibi - eğri büğrü yapılaşmaya döndüler. Hiç bir tutarlı yanları olmadığı gibi kağıttan yapılar misali en ufak üflemede deforme olup yıkılıyorlar.. Sakın deme kitap 19.yyl başı.. hayır çok daha öncelerden Haçlı seferlerinde 12. Yyl dan gele gele bu günlere geldik..çok şükür ! İki dünya savaşı bu sistemin ölü doğduğunuz göstergesi, herhalde iyi anlaşılmadı ki 3. ye doğru gidiyoruz.. Vesselam..
Gamax okurunun profil resmi
Çok önemli bir noktaya parmak basmışsın. İhtiyaçların sürekli arttığı (aslında artırıldığı) ve sürekli alışın müreffeh bir yaşamın ana şartı olduğu bir dünyada yetinme kelimesi uzaydan gelme bir yabancı kelime gibi kalıyor. Fazla yaklaşmayın, bizi yok edebilir... 🙄 99 koyunu olanın komşusunun/kardeşinin 1 koyununu da istemesi insanın içine düşübileceği aşırı bir uc değil, insanın bizzat mayası diyorsun doğru anladıysam ve başıma vurup totomun üzerine oturtuyorsun. Demek ki halimiz o kadar kötü ha... Demek ki, bu olmadı, bir dahakini deneyelim düşüncesi de tamamen bir yanılsama. Dünyaya küstüm, kalkmıyorum artık oturduğum yerden... 😑😔
3 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.