Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Araf (öykü)
KISIM 1 Derin derin soluduğu sigarasını öfkeyle yere atıp bir güzel ayağıyla çiğnedi. Önce derince nefes alarak onu yok olma noktasına getirmiş sonra da ayağıyla iyice ezerek intikamını almıştı sigaradan. Hava hafifçe yağmurlu ve rüzgarlıydı. Onun bu havaları sevdiğini biliyordum. Ama ne hikmetse bu kara hava bile onun keyfini yerine getirmiyordu. “Hadi be ihsan, nedir bu halin Allah aşkına. Ne diye somurtup duruyorsun hiç anlamıyorum.” Beni duymamış gibiydi. Ya da duymamazlıktan geliyordu. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. “Araftayım” dedi. “Hiçliğin ortasında kalmış gibiyim.” Kendi kendine mi mırıldanıyor, yoksa gerçekten bana mı söylüyor anlam veremiyordum. Bir sigara daha yaktı. “Araftayım” dedi. Ben arafla neyi kastettiğini anlamaya çalışıyordum. Daha önce hiç bu halde olmamıştı. Her zaman neşeli, her zaman yaşam dolu görünen biriydi. Yine sigaranın sonunu derin derin içledi ve yere atıp ayağıyla düşmanını öldüren asker gibi hıncını alarak ezdi. “Ne ışığa ait olmak, ne karanlığa.” Anlam veremedim. O son sigarasını da gaddarca öldürdükten sonra böyle söylemişti. Sonrasında hiç konuşmadan yürüdük. Eve vardığımızın farkına ancak kapıdan içeri girdiğimizde varabilmiştim. KISIM 2 Ne nerede olduğumun, ne de nereye yürüdüğümün farkında değildim. Müthiş bir hissizlik ile dolaştığım bir yerde konuşulanlara kulak misafiri oldum. “Duydun mu olanları Salih?” “Sorma, duymaz olaydım. Asmış kendini garibim. Halbuki ne de güler yüzlü, ne de iyi bir insandı.” Güler yüzlü ve iyi bir insandı İhsan. Mahalle efradı hep böyle bilirdi onu. Malum olaya kadar ben de. Kulaklarıma inanamıyordum. İhsanın bunu yapabilecek bir noktaya varacağını kati olarak düşünmezdim. Hayata herkesten çok bağlı, yaşamak ona daha bir anlamlıydı. Derhal acı haberin kaynağına gittim. Cenazenin üstü örtülmüş üzerine de bir bıçak konmuştu. Bu hal kadar bana korkunç hissettiren bir an yoktu. Ağlamalar, ağıtlar birbirine karışıyor, toplanan bunca insan İhsan’ın neden böyle bir şey yaptığını anlamaya muvaffak olamıyorlardı. Usul usul odasına çıktım. Masanın üzerinde bir mektup vardı. Kimsenin daha önceden açıp bakmamasına şaşırdım. Ne olduğunu, ne yaşadığımı anlamaya çalışıyordum. Daha arkadaşımın ölümünü hazmedememişken bir de bu mektup vardı şimdi elimde. Cenaze evinden çıktım ve mektubu okuyabileceğim bir yere gittim. “Bazı insanlar, ruhlarının derinlerinde uyuyan bir canavara sahiptirler. Bu canavar hem onların ruhlarını kemirir, hem de hükmettiği bedene dokunan diğer ruhlara. Hiç hissettirmeden yapar bunu. Maliki olduğu bedene müthiş bir acı verdiğinin bilincinde değildir. İçinde bir canavar taşıyan beden ise tüm bunlardan habersiz yaşadığı hayatına kendinin hükümran olduğunu zanneder. Ancak bu canavar, kötüyü kendi için kullandığı gibi iyiliği de kendi yararına kullanmaktadır. İşlediği iyiliklerde her zaman bir beklenti, her zaman mükafaatını alması gerektiği hükümsel düşünce vardır. Yaşamına devam edebilmesi için her zaman kendi yararını düşünmek zorundadır. Maliki olduğu beden, yalnızca onun var olabilmesi için bir arazdır. İnsan kendi kaderine kendisinin yön verdiğini düşünür hep. Çünkü kendi yaşamında başka bir elin tahakkümüne tahammül edemez. Ancak gel gör ki bu aciz, içindeki canavarın farkında değildir. Onun emrine amade olduğunun, onun için yaşadığının. Ben, içimdeki bu canavarın sesini duyuyordum artık. Attığım her adımda peşimdeydi. Onun tahakkümü altına girmiştim. İçten içe beni yiyen bu canavar asla yüzüme sirayet etmiyordu. Zahirde görünen bir şey yoktu. İçimdeki bu canavar asla gün yüzüne çıkmak istemiyordu. Ancak ruhum her geçen gün yok oluyordu. Önceleri aileme anlatmaya çalıştım bu durumu. Onlara içimi yiyen bu güçten bahsetmek istiyordum. Beni her geçen gün içine çektiği karanlıktan kurtulmak istediğimi anlatmaya çalışıyordum. Ancak ne zaman konuşmaya başlasam yüzümde yine o aptal gülüş, yine anlaşılmaz bir mutluluk emaresi sirayet ediyordu. Beni anlamıyorlardı. İçten içe mahvolduğumu görmüyorlardı. Durumu başka birilerine anlatmak istedim. Sonuç yine değişmedi. Zahirde mutlu olanın batında nasıl olduğuna kimse önem vermezmiş bunu anladım. İnsan, görünenin ardında yatan acıları göremeyecek kadar ahmak bir varlıkmış. Bir güler yüze kanıyorlar, bir süse aldanıyorlar. Yeter ki onlara içlerinde saklı olan canavardan haber etme. Kendilerini farklı zannetsinler. Farklı olduklarını zanneden bu ahmaklar zahirde aynı olduklarından bihaberler. Bunu kaldıramıyorum artık. Bu tarifsiz acı bedenimi sarıyor. İçimdeki canavardan kurtulmak zorundayım. Kendimi karanlığa bırakacak dahi olsam bunu yapacağım. Bu satırlar takatimin son demlerinde beni görmen, farketmen için yazdığım bir uyarıdır. Çünkü sen, benim canlılığımın sona ermesiyle son bulmayacak güçte birisin. Kendinin farkına var. Kendine başka bir dost arama. Varlığın herkes için bir tehdit. Sen bu yaşamda var olabilecek en kötü şeysin. Çünkü içimdeki canavar sensin.” 📌Metnin daha açık hali için; Eskatolojikokur.wordpress.com
·
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.