Bir şiirin hikayesi..
Bu bir şiir kitabı değerlendirmesi değil. Bence şiir, çok bireysel bir tür. Ve değerlendirme yapmak da ayrı bir ustalık gerektirir. Bana hep şöyle gelir, şairin kendinden koparıp attıklarıyla okurun imgeleri örtüşür, o bir dize başka kimseye söylemediğini size söyler. Ve siz o bir dizenin sizde konuştuğunu, yüz sayfa yazsanız anlatamazsınız.
Bu sadece, bu kitabın içindeki bir şiire dair bir hikayenin, bana uzanıp elini elimin üstüne koyan bir hikayenin paylaşımı.
“Yanlış yaşamak” Şöyle başlar:
“yanılmış bir kapıyım simsiyah
kendi üstüme kapanıyorum
seni paris'te kaybettim
yanlış bir yerde arıyorum
bozduğum her saat
içimi büsbütün daraltıyor
hiçbir mutluluğum kalmadı
ne bıraktıysan harcadım İnge Bruckhart
resimlerine bakamıyorum.”
Kim bu İnge? Ve niye bakamıyor şair resimlere? Merak. Ardına düşüyorum. Ve Atilla İlhan’ın şu sözleriyle karşılaşıyorum:
"Temelde yazmak istediğim başka şeydi, hayatımız boyunca sık sık duyduğumuz o 'ben aslında böyle yaşamayı düşünmemiştim, başka türlü yaşamak istiyordum' duygusu yok mu, onu yansıtayım diyordum, birden inge ortaya çıkıverdi. belki inge'yle başka bir hayat kurmayı hayli tasarlamış olduğumdan! inge roman kahramanı değil, şiir hayali de değil, sahiden vardı, paris'te tanışmıştım, doğu almanyalı bir kızdı, epeyce yakındık birbirimize, son paris yolculuğumda adresine bir mektup yazdım, inanılmayacak bir şey ama kendisini buldu, meğerse leipzig'de önemlice bir kimya işletmesinin başında müdür olmuş, resmini de iletti, o inge değildi elbet, hani işini ciddiye alan alman kadınları vardır, biraz fazlaca ciddi, onlara benzemişti, kim bilir belki de yanlış yaşadığından."
Diyeceğim şu ki..Bizim hayatımızdan da İnge’ler geçiyor. Biz de en başta kendimizinki olmak üzere, ne çok yanlış yaşamak örneği biriktiriyoruz. Ama çıkmıyor herkesten şu şiir işte. Herkes şiir yazabilir, herkes şair olabilir belki, ama Atilla İlhan, olunamıyor. O sadece bir kişiye bahşedilmiş bir ışığı tutuyor hayata. Gözümüz kamaşıyor. İyi ki..