Gönderi

817 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Zaman Çarkı 1 - Dünyanın Gözü
Keyifle okuduğum Zaman Çarkı Serisi'nin başlangıç kitabı. Bir epik fantastik külliyat. Sırayla tüm kitaplar hakkında zamanla incelemelerimi yazmayı, bunu yaparken de kitaplardaki karakter gelişimlerini özellikle önemsediğim için bir kısmını karakterler üzerinden yapmayı doğru buldum. Bundan sonrası kitap hakkında spoiler içerir. Dünyanın Gözü, tüm otoritelerin ve fantastik okurlarının da söylediği gibi Yüzüklerin Efendisi ile çeşitli benzerlikler içererek başlıyor. Bir büyücünün köye gelmesi ve ardından çıkılan bir yolculuk öyküsü. İlerleyen sayfalarda eklenen karakterler, tasvir edilen mekanlar ve içine girdiğimiz olay örgülerinin bundan çok daha farklı şeylere evrildiğini fark ediyorsunuz. Kitabın prolog bölümündeki Lews Therin Telamon ve Elan Morin Tedronai arasındaki diyalogları özellikle önemsiyorum çünkü bu konuşmalar ileriki sayfalarda da sık sık karşımıza çıkacak ve kitabın ana omurgasını oluşturup tıpkı ta'verenler'in çevrelerine yaptığı gibi deseni onların etrafında burarak tüm örgüleri bu merkezkaç kuvveti üzerinden şekillendirecek. İlk sayfalarda Emond Meydanı halkının dış dünyadan izolasyonu ve köye gelen tüm yabancıları şaşkınlık ile karşılamaları, ölümü ve hikayeleri inanmazlık ile dinleyip İki Nehir dışındaki Dünya'ya çıkmayı hayal dahi edememelerinin karakterlerin masumiyetini hepimize çok iyi yansıttığını düşünüyorum. Kışgecesi yaşanan tüm olaylar ile Emond Meydanı'ndan ayrılan gençler ve onların koruyucuları için desen bir daha asla ipliklerini aynı şekilde örmeyecek. Bir gün görebileceklerini bile düşünmedikleri Baerlon'a kadar tek nefeste gidip tam rahata erdiklerini düşündükleri anlarda gelen kovalamaca hissinin yolculuk boyunca okuyucuya gerilimli bir şekilde hissetirildiğini düşünüyorum. Shador Logoth'dan sonra karakterlerin ayrışması ile farklı POV'lar ile karşılaşıyoruz. Kitabın çeşitlenmesi açısından güzel bir hamle olmuş ve özellikle Rand ve Perrin üzerinden farklı oluşumlar, karakterler ve mekanlar ile tanışıyoruz. Shador Logoth'daki ayrışmadan sonra Rand'ın yolcuğundansa Perrin ve Egwene'in yolculuğu bana okuması daha keyifli gelmiştir. Tüm "wolfbrother" anlatısı, Tu'athanlar ile karşılaşmaları ve onların Yaprağın Yolu'na çaba bile sarf etmeden insanları nasıl çektikleri ve ardından gelen Işığın Evlatları'nı ilk defa bu kadar detaylı görebilmemiz dolu dolu okunası bölümlerdi. Rand ve Mat'in de özellikle Beyazköprü'den Caemlyn'e kadar olan yolculuktaki kovalanışları ve uğradıkları her duraktaki hayatları değiştirip kendi etraflarında bir yaşam ağı örmeleri hissini beğensemde bir an önce Caemlyn'e ulaşmalarını diledim. Şehir tasvirleri çok detaylı da olsa karakterlerin tüm şaşkınlıklarıyla bunları yansıtmaları ve onların ilk kitaptaki masumiyetini okuyucuya geçirmesi açısından güzeldi. Caemlyn'i okurken içinde yaşarmış gibi hissettirdi. Zorlama gelebilecek tek olayın Rand'ın Andor Sarayı'na yanlışlıkla düşmesi ve Kraliçe Morgase'e kadar gidebilmesi olduğunu düşünüyorum. Karşılaşma gerekli olsada Kraliçe'nin karşısına çıkabilecek kadar yakınlaşmasını sadece Artur Şahinkanadı'ndan bile güçlü bir ta'veren olmasına bağlıyorum. Yollar aracılığıyla Mashadar diye bir olguyla da karşılaştık. Gölgedölleri'nin bile korktuğu Mordeth ve Mashadar'ın ileriki kitaplar için de kullanılacağını düşünüyorum. Efsaneler Çağı'nda gücün eril ve dişil yarısı beraber kullanılarak yapılmış bu oluşumlar kıtanın genişliğinden ötürü sık sık kullanılacak gibi duruyor. Küçük kafilemizin Fal Dara Kalesi'ne ulaşmasıyla birlikte Gaidin olarak tanıdığımız Lan'in farklı kimlikleriyle karşılaşıyoruz. Atlanmaması gereken sekanslar var bu konuyla ilgili. Sınırboyları'nın kendi hallerine terkedilmişliği ve yaklaşan tehlike ile kendi başlarına sürdürdükleri savaşı görüyoruz. Ve nihayet Dünya'nın Gözü'ne ulaşıyoruz. Göz'e ulaşma motivasyonları ve bunun için aldıkları riskler bu kitapta yeterince anlatılmamış ama Moiraine'in Ejder'i arama yolculuğunu anlatan Yeni Bahar'da bunun daha da açıklanacağını düşünüyorum. Bildiğimiz üzere Moiraine, Dünya'nın Gözü'nü daha önce de ziyaret etmiş. Göz'e yapılan yolculuk sırasında Afet'in yozlaşmışlığını hissediyorsunuz. Rand, Mat ve Perrin'in nasıl şekilleneceklerini bilmedikleri kaderlerine çekilişleri ve çaresizliklerini iliklerine kadar hissettiriyor. Perrin'in hikayesi kurtlar ile birlikte şekillenmeye başlasada Rand için kendini keşif yolculuğu burda başlıyor. Göz'deki karşılaşmaları direkt olarak Terkedilmişler'in kendisiyle oluyor. Shayol Ghul'e hapsedilirken yüzeye en yakında kalmış ikisi olan Aginor ve Balthamel. Ne Aes Sedai ne de ekibin ne olduğundan habersiz diğer üyeleri bunu beklemesede Rand'ın kendi keşfetmesi için bu denli büyük bir karşılaşmaya ihtiyacı vardı muhtemelen. Gördüğümüz kadarıyla kirlenmemiş saidin'in saf hali Dünya'nın Gözü'nü dolduruyor ve son savaştan önce Yenidendoğan Ejder'in bu saf saidin'i kullanması gerekli. Dünya'nın Gözü'nden geriye kalan nesneler serinin devamı için de önem arz edecekler. Geçmiş çağların kahramanlarını mezarlarından çağıracak efsanevi Valere Borusu, Lews Therin Telamon'un gölgeye karşı verdiği savaştaki Ejder'in sancağı ve Karanlık Varlık'ın zindanındaki mühürlerden biri olan cuendillar yani yürektaşı. Kitabın sonunda ilk mücadeleyi kazanmalarıyla Rand'ın Ba'alzamon'u öldürüp her şeyi bitirdiğini sanması fakat olduğu şey ile yeni karşılaşmaya başlayıp inkar etmesi arasında hikayemiz yeni başlıyor diyebiliriz. Moiraine aradığı şeyi bulduğunu keşfediyor ve bununla birlikte nihayet kış bitip bahar gelsede son savaş Tarmon Gaidon henüz verilmedi. Gelelim bu kitaptaki ana karakterlerimize; Rand, nam-ı diğer Yenidendoğan Ejder. Rand'ın her ne kadar öyle görünmesede rahat bir nefes aldığı ve olmak zorunda olduğu şey ile henüz yüzleşmediği, sıradan olarak hayatını sürebileceği tek kitap diyebiliriz. Tüm hikaye boyunca balıkçıl damgalı kılıcıyla dikkat çekip onu Tam'e ve İki Nehir'e bağlayan şey olduğu için bununla vedalaşamaması bu karakterin içine düşeceği tüm ikilemleri yansıtır nitelikte. Mat, bu kitapla birlikte başına aldığı tüm belaları kasten olmasada kendi eliyle yaptığını görüyoruz. Shador Logoth'dan aldığı hançer ile kurduğu bağı kırmak için Aes Sedailer'e muhtaç olduğunun farkında. Mat'in hikayesi şu an için bu bağdan ve bu bağdan kurtulmak için şifalarına mecbur olduğu Aes Sedailer'den de kurtulmak arasında geçecek gibi duruyor. Eski Manetheren kanı, kendisinde belki de diğerlerinde olduğundan daha güçlü akıyor. Bunu da çeşitli alıntılarla bize hissettirdiler. Perrin, iri yarı cüssesine rağmen kimseyi kırmamaya çalışması ve bu yüzden onun aklının ağır çalıştığını düşünmeleri hep Perrin'e yapılan bir haksızlık gibi geldi bana. Elyas Machera'yla karşılana kadar hayatının nasıl şekilleneceğini bilemesekte kurtlar ile kurulan bağdan sonra tüm o sessiz kabullenişi ve içine kapanışı Perrin'e karşı daha da bir acıma duygusu hissettirdi. İleride yapacaklarıyla tüm bunların üstesinden geleceğini düşünüyorum. Egwene, diğerlerinin yapmak zorunda olduklarıyla Egwene'in de Desen'deki yerinin tamamen değiştiğini görüyoruz. Üç ta'veren'in çekiminde onun da olacağı şeyden bambaşka bir yola evrildiğini gördük. Cesareti ve bunu bir amaç uğruna kullanacak olması onun da karakter gelişimi için önemli. Nynaeve, zaman zaman okuması zor bir karaktere dönüşsede Emond Meydanı halkı ve onların Hikmet'i sorumluluğunu alarak onları Afet'e kadar takip etmesi Nynaeve'in Moiraine'in aksine çelik gibi bir gövdenin altında ipekten bir kumaş olabileceğini gösteriyor. Hikayesinin ve devam motivasyonun bir noktadan sonra Lan'in etkisiyle Aes Sedai olmaya karar vermeye kadar gittiğini düşünüyorum. Egwene buna biraz daha mecbur hissetsede, Nynaeve bir yabani yönlendiren olarak da hayatına devam edebilirdi. Moiraine, asaleti ve vakur tavırlarıyla tanınan Aes Sedailer arasında bile asaletiyle fark yaratabilir olduğunu görüyoruz. Moiraine bir amaç uğruna kendini adamış ve kendisinin de bu amaç için bir araç olduğunu düşünüyor. Yaptıklarının kendi çıkarlarına hizmet etmekten ziyade Işığın tarafına hizmet etmek için yapıldığını düşünüyorum. Emond Meydanı halkının bunu görebilmesi hikayenin ilerleyen kısımlarında olacak muhtemelen. Tabi görebilirlerse. Lan, karşımıza bir Aes Sedai Muhafızı olarak çıksada Lan'in bundan çok daha fazlası olduğunu "Dai Shan" kısımlarıyla birlikte gördük. Olması için yetiştirildiği şeyle kazandıklarının onu Diyar'daki en güçlü adamlardan biri haline getirdiğini düşünmemiz sağlanıyor. Ejder'in, ordularını toplamaya başladığında Lan'in yanında olmasını en çok isteyeceği kişi olması gerekiyor. Thom, Aşık kimliğinin altında Thom'un da farklı bir geçmişi olduğunu öğrendik. Rand'ın dış dünyadan gerçekten güvenebildiği tek kişi kendisi. Beyazköprü'den sonra öldüğü düşünülüyor ama Moiraine bu konuda farklı bir yorumda bulundu. Bir Myddraal ile karşılaşıp hayatta kalabilecek mi göreceğiz. Padan Fain, olduğu kişiden farklı ve bir sürü maske ile çevrelenmiş ama hepsinin altında Shadar Logoth'u öldüren lanet ve ruhunu gölgeyle dolduran karanlık ile yozlaşmanın kendisi kadar kirli biri olduğunu görüyoruz. Fain'in de kendi emelleri ve onu kullanmaya çalışanların oyuncağı olmak arasındaki mücadelesini izleyeceğiz gibi duruyor. Efsanevi epik fantastik serinin ilk kitabı Dünyanın Gözü bize bunları ve çok daha fazlasını anlattı. Bırakın Ejder bir kez daha zamanın rüzgarlarına binsin.
Dünyanın Gözü
Dünyanın GözüRobert Jordan · İthaki Yayınları · 20191,738 okunma
·
149 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.