Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

EN Bİ SEVGİLER
Ve o gece Zehra o kadar çok mutluydu ki onun mutluluğu parmağına takılan yüzüğün iç tarafında yazılan biricik sevdiceğinin ismiyle adeta izdivaç ediyordu. Bir gece vakti birden sevdiği adam gelmişti aklına. Tabi her zaman aklındaydı ama bu saatte onu hep rüyasında görürdü. Sıcacık yatağından kalkarak gecede o muhteşem yıldızına bakmak için bahçeye çıkmıştı. Ve biricik yıldızının o muazzam güzelliğiyle en bi sevdiğini ilk gördüğü güne gitmişti şimdiki zamanı... -Bugün günlerden ne? -Salı. -Öyle mi? -Neden sordun ki? -Cuma memlekete gidecem ya! - Ya gitmesen, bizi yalnız bırakmasan? -Olmaz Serhat. Biliyorsun eve gitmek sadece bir bahane. Ben biricik sevdiceğimi görmek için gidiyorum. Yıllardır hasretle yanıp tutuştum. Artık dayanacak gücüm kalmadı. Onu bir kez olsun görmek en doğal en güzel hakkım. -Evet, doğru söylüyorsun kardeşim. Git sevdiğini gör ve ellerinden tut bir daha da asla bırakma... Evet, sevdiği kız Zehra'ydı ilk ve son sevdası. Ona kavuşmak için o kadar çok dua etmişti ki kalbi onunla, onun hasretiyle birazcık olsun yeşil kalabilmişti. Cuma gününü iple çekiyordu. Her gecesi biricik yıldızıyla geçiyordu. Çarşamba, perşembe derken cuma günü gelip çatmıştı. Arkadaşlarıyla vedalaştıktan sonra otobüse binmiş, yer ve zamanın bilinmez olduğu bu şehirden Malatya'ya doğru hareket etmişlerdi. Zaman, sadece Zehra'ydı, yer, sadece onun kalbiydi. Zehra bir arkadaşıyla otobüs terminalinde bekleyecekti onu. Çünkü akşam öyle konuşmuşlardı. Ve bir kaç uzun saatten sonra Malatya'ya gelmişlerdi. Çok heyecanlıydı. Bugün hayatının en mutlu günüydü ve en mutlu günü olacaktı. Yeniden doğuyordu, yeniden kaderi, alın yazısı yazılıyordu. Ve Zehra... Akşam o haberi alınca gözlerinden boncuk boncuk yaşlar dökülmüştü. Demek sonunda kavuşacaklardı, demek hasreti bir nebze de olsa dinecekti. Ve şükür dolu düşüncelerle zar zor sabahlamıştı. Çok mutluydu. Arkadaşları sabah sabah niye bu kadar sevinçli ve bir Çalıkuşu gibi yerinde durmadan şarkılar söylediğini, sorduklarında o: -Bugün bayram var bilmiyor musunuz? dediğinde arkadaşları buna sadece gülebilmişlerdi. En Güzel elbiselerini giymeliydi. Sevdiceğinin en beğendiği elbiselerini. En bi güzellerini:) "Yeşil bir penye, üstüne kırmızı ve siyah karelerle örülü hırkası bir de açık yeşile kaçan üzerinde "ARMY" yazılı eşarbı"... Ve hazırdı, en bi sevdiğini görecekti. Bugünü tarih sayfalarına "Kavuşma Günü" olarak yazsınlar. Bugün yeniden doğacaktı. İkindi vakti arkadaşıyla birlikte terminale gitmişlerdi. Çok düşünmüştü acaba sevdiceği onu görünce ne yapacaktı. Otobüsten iner inmez boynuna mı sarılacaktı? Yoksa, yoksa onu tanımayacak mıydı? Terminal insanlarla tıklım tıklım doluydu boş bir banka zar zor oturabilmişlerdi. Bir sürü otobüs gelip gidiyordu. Gözleri gelen otobüslerdeydi ve sevdiğinin okuduğu "A" şehrinin yazılı olduğu otobüs camlarındaydı. Ve yavaş yavaş terminale giriyorlardı. Çok yoğun bir kalabalık vardı. Zehra'sını acaba nasıl bulacaktı. Şansına telefonu da otobüse bindiğinde elinden düşüp kırılmıştı. Ne hacet vardı ki insan, sevdiğini her türlü tanır, onu kalbinde hisseder, ona yaklaştıkça kokusunu alır, nefesini duyar, kalp atışlarını sayar. Ve nihayet terminaldeydiler. O onsekiz numaralı koltukta oturmuştu. Önden yavaş yavaş insanlar inmeye başlayınca yüreği ağzında atıyordu. Kapıya her yaklaştığında nefes alış verişi hızlanıyordu. Otobüs kapısına geldiğinde önünde yere basması için sadece iki basamak kalmıştı. Zehra o kader heyecanlıydı ki yerinde duramamış, yetkili kişilere elli defa "A" şehrinin otobüsü ne zaman gelecek diye adamların başını şişirmişti. Zehra, insan yığınının içinde bir gidip bir gelirken arkadaşı "A" şehrinin otobüsünü ondan önce farketmiş ve heyecanla Zehra'yı çağırmıştı. Ve işte geliyordu en bi sevdiği." Kavuşma Zamanı" gelmişti nihayet. Otobüsten sırayla yavaş yavaş insanlar iniyordu. Zehra merakla inen insanlara bakıyordu. Arkadaşı, Zehra'nın bir şeyler saydığını gördüğünde gözleri dolmuştu. Onbeş, onaltı, onyedi ve "Onsekiz"... Zaman olur ki insan sevinmesin. Mesut günlerin kuşların gagalarında taşıdığı vakitler gelmesin. Yakub Yusuf'a, Leyla Mecnun'a, Bülbül Gülün'e kavuşmasın. Otobüsten iner inmez görmüştü onu. Biricik Zehra'sı ona bakıyordu, umutla. Yavaş yavaş sevdiceğinin yanına yaklaştı. Gözlerinde mutluluk gözyaşları, kalbinde Zehra haykırışlarıyla onu sarıp sarmalamıştı. -" Zehramm, Çalıkuşumm, kalbimm..." -"En bi Sevdiğimm, Canımın içii.." İkisi de ağlıyordu. Zehra'nın biricik gözyaşlarını, yanaklarından süzülüşünü gördükçe daha da ağlıyordu ve elleriyle yanaklarını temizledi, sımsıcaktı, gül kokuyordu, aşk kokuyordu. Zehra'nın arkadaşı oracıkta durmuş bu mesut tabloyu dolu gözlerle izliyordu. -"Ne de güzel yakışmışlar birbirlerine, Rabbim daim eylesin inşallah." Zaman gözyaşlarında akardı belki de El ele tutuşurdu mesut geceler Hatıralar seninle yaşlanmaz belki de Rüyalarına saklanır en bi sevgiler Ayrılmaz seven kalpler, güller ve bülbüller... 26.14.202?
·
188 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.