Gönderi

400 syf.
2/10 puan verdi
·
Read in 15 days
Roman, bana göre Girit'in Osmanlılar tarafından "fethi", romanın "anlatıcısı"na göre ise Girit'in Osmanlı askerleri tarafından "işgali" ile başlıyor. "İşgal" sonrası Osmanlı askerleri beğendikleri genç kızları esir alıp Topkapı Sarayı'na götürüyor. Evmania adındaki esir kız; güzelliğinden dolayı özel olarak seçiliyor, hareme giriyor, haremde Rabia Gülnuş Sultan adını alıyor, Padişah IV. Mehmet'in dikkatini çekiyor ve padişaha sonradan Osmanlı İmparatorluğu'na padişah olacak iki erkek çocuk (II. Mustafa ve III. Ahmet) doğuruyor. Kitabın kapağında bulunan tablo, Topkapı Sarayı Müzesi Portreler Koleksiyonu’nda yer alan Rabia Gülnuş Sultan’a ait bir tablo. Dolayısıyla Rabia Gülnuş Sultan'ı romanın başkahramanı olarak düşünebiliriz. Ancak romanda Rabia Gülnuş Sultan’ın fizikî özellikleri hakkında verilen tek bilgi, kara gözlü olduğu. Ruhsal özellikleri de canlı şekilde betimlenmemiş. Padişah IV. Mehmet'in ise ne fizikî betimlemesi ne de ruhsal çözümlemesi yapılmış. Romanda padişah hakkında ava gitmeyi sevmesi, kadınlarla çok sık birlikte olması, Rabia Gülnuş Sultan’a düşkünlüğü dışında herhangi bir bilgi öğrenemiyoruz. Diğer kahramanların da fiziksel ve ruhsal özellikleri başarılı şekilde aktarılamamış. Buna karşın romanda en çok dikkat çeken husus, Edirne’yle ilgili betimlemeler. Kahramanlarını fiziksel veya ruhsal açıdan pek de betimlemeyen yazar, Edirne’den sık sık bahsetmiş ve Edirne'yi sıkça betimlemiş. Yazar, Edirne betimlemelerinde kısmen başarılı olmakla beraber Kırklareli ve Tayakadın köyüyle ilgili bir kafa karışıklığı yaşamış. Kırklareli, romanın 162. sayfasında “Kırkkilise” olarak geçmekte ve Kırkkilise sözü dipnotla şu şekilde açıklanmakta: “1924 yılından sonra Kırklareli.” Oysa romanın ilerleyen sayfalarında (s. 227) aynı mekân bu sefer de Kırklareli olarak karşımıza çıkıyor: “Rüstem Paşa Hanı’na dönerken arka arkaya üç öküz arabasının çektiği Kırklareli ormanlarından kesilmiş nahıl ağaçlarından birini gördü.” (s. 227) Buna benzer bir durum Tayakadın köyü için de geçerlidir. Aynı mekân romanda hem Dayekadın (s. 278) hem de Tayakadın (s. 353) köyü olarak geçmekte. Romanda aynı mekânların farklı zamanlardaki adlarının kullanılması, teknik bir kusur olarak değerlendirilebilir. Romanda ana çatışma, 18 ve 19. yüzyılda pamuk boyamada yaygın olarak kullanılan kırmızının bir tonunun "Edirne kırmızısı"nın sırrının Avrupalıların eline geçmesi. Roman, bu çatışma üzerine kurgulanmış tarihî bir roman. Romanın dili yalın. Romanın akıcılığı tartışmaya açık. Kahraman ve mekânların canlı şekilde betimlenmeden olayların art arda sıralanması, romanın akıcılığını olumsuz şekilde etkilemiş. Çünkü romanda anlatılanlar, okuyucunun zihninde canlanamamakta. Ayrıca zaman zaman olayın akışının kesilmesi ve bazı hususlarda gereksiz bilgi verilmesi (örneğin s. 154’te zirva adlı yemek hakkında verilen bilgi) Tanzimat Dönemi romanlarını anımsatmakta. Kahramanların konuşmalarında da dikkat çeken bir durum var. Örneğin henüz on yaşında olan Nurseher’in sözleri şu şekilde: “Ben de Gülzade annem gibi hiçbir zaman hayallerimdeki kadar özgür olamayacağım. İsimsiz bir cariyeden karanlık bir zindan köşesinde dünyaya gelmişim. Öyle uçsuz bucaksız deryalara açılamam. Fındık kabuğu kadar küçücük dünyamı sonsuzluklara kadar büyüttünüz.” s. 249-250 Kahramanların yaşlarına, eğitim durumlarına vb. göre konuşturulamaması teknik bir kusur. Romanın yazarı Sabriye Cemboluk, günümüz Cumhuriyet Dönemi yazarlarından. Günümüz romanında romantizm akımının etkileri yoğun olmasa da bu romanda tesadüflere sık rastlanması, kahramanların tek yönlü ele alınması, olayın akışının kesilerek gereksiz bilgi verilmesi romanda romantizm etkilerini düşündürmekte. Romanda özgün bir konu işlenmiş. Ancak hem romandaki teknik kusurlar hem de yazarın Osmanlı İmparatorluğu'nu ele alış tarzı (Osmanlı'nın Girit'i "işgali", tek derdi "kadınlarla birlikte olmak" olan Sultan IV. Mehmet vb.) romanı severek okumamı engelledi. Geçmişte oturup kalkmak, geçmişte nefes almak, geçmişle övünmek ne kadar yanlışsa geçmişiyle barışamayıp geçmişi sürekli aşağılamak da o kadar yanlış diye düşünüyorum. Geçmişiyle barışık, teknik kusurlardan sıyrılmış bir romanda buluşmak dileğiyle...
Edirne Kırmızısı
Edirne KırmızısıSabriye Cemboluk · Ceren Yayınları · 202170 okunma
·
145 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.