Karıncayı överler ama en çok da onu ezerler!Toplumsal gerçekliği yalın bir dille okuyucuya aktaran nadir yazarlardan Cevdet Kudret. Serinin ilk kitabı olan Sınıf Arkadaşları'nı yorumlarken kendisi hakkında bilgi vermiştim. O yüzden bu sefer bahsetmeyeceğim. Ama tekrar dile getirmek isterim ki böyle bir yazarın çok az okunmuş olması ve çoğu kişilerce tanınmaması oldukça üzücü belki de utanç verici!
Neyse zaten bu coğrafyada utanç duyulacak onca şey var. Cevdet Kudret'i kim takar ki?!
Yazar da bu halkın umursamadığını, aymazlığın, utanmazlığını yazdığından olsa gerek yaparken utanmayanlar okurken utanır mı, işte onu bilemiyorum.
Karıncayı Tanırsınız. Karınca, çalışkan ve bir o kadar da gururlu karınca. Gurur başkalarına zarar vermediği sürece iyi aksi halde kötü kabul edilen bir duygu. Hayatını başkasına göre yaşayanlar için öyle belki. Peki ya insanın kendine verdiği zarar?..
Serinin ikinci kitabında bakanlık emrine alındığını okuduğunuz öğretmen Süleyman'ın Kayseri'den İstanbul'a dönmesini ve İstanbul'da iş ararken karşılaştığı namussuzlukları, tüm bunların yanı sıra başına hiç beklemediği anda gelen aşkını okuyoruz bu kitapta.
Süpürge tohumu ile yapılan ekmeklerin yendiği Birinci Dünya Savaşı yıllarından sonra 30'lu-40'lı yıllardaki "salla başı al maaşı" kafasındaki dalkavuk memurları ve son olarak da "öğrenilmiş çaresizlik" mi desek, ruh hastalığı mı desek bilemediğim bu halkın gram değişmeyen hallerini okuduğum bu serinin bitmesine üzüldüm. Güzel bir yolculuktu. Tadı damağımda kaldı diyebilirim.
Cevdet Kudret keşke daha fazla yazsaymış da daha çok okusaymışız.
Çok değerli, çok özel bir kalem Cevdet Kudret Solok.
Rahmetle anıyorum.
Çav bella...