Gönderi

180 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 8 hours
Biz ve hayallerimiz karşısındaki biz.
Hakan Günday'a Ziyan ile veda ettikten sonra yaşadığım yerde imza günü olacağını öğrenince almadan edemedim ayrıca gidip imzalı özel baskı aldım imzanın imzasını attıracağım büyük ihtimal. Neyse boş muhabbeti geçelim. Fazla çizgi roman geçmişim yok açıkçası. Küçükken annemden istediğimde "Onlara para mı verilir?" diyerek zorla kendi istediği türden kitapları aldırırdı bana şimdi de alışkanlığım olmadığı için okumuyorum. Bu kitabı başka birisi yazsaydı yine almazdım. Bu yüzden yazacaklarım hiçbiri tamamen eleştiri babında olmayacak. Eleştirecek kadar bilgim yok maalesef. İlk başta pek bir anlayamadım sanki giriş bölümünü atlamış da gelişmeyle kitabı yazmaya karar vermiş gibi geldi yazar. Fakat sayfalar ilerledikçe hikaye o kadar değerlendi ki. Kendime son günlerde sorduğum tüm sorular bir anda sayfalarda belirdi. Her sayfada kendimi ve kararlarımı tekrar sorgularken buldum. Günday'ın böyle bir özelliği var. Dümdüz bir elmayı anlatıyor diyelim. O elmadan bile bir metafor bulup sonra bu metaforu çok farklı bir yere getiriyor. Bir bakmışsınız ki kendinizi ve hayatınızı sorguluyorsunuz. Kana Diz Kana'da daha çok hayallerimiz üzerinden bize ulaşmaya çalışmış. Her hayalin bir gün son bulacağını her bölümde farklı bir hayalle anlatıyor. İşte tam bu sebeple çekti beni. Okudukça hayatımın ne kadar boş olduğunu yapmak istediğim hiçbir şeyi yapmadığımı -ve büyük ihitmal hiçbir zaman yapmayacağımı- kantıladı bana kitap. Yapamayacağımdan mı? Kesinlikle değil. Fakat Günday'ın da dediği gibi her hayal er geç ölüyor. Ben o hayali gerçekleştirene kadar bir ton hayal daha kuruyorum ve o hayal sadece arkadaşlar arasında konuşurken "Eskiden şunu yapmak istiyordum"a dönüşüyor. Çizgi roman harici konuşursam aynı şey hedeflerimiz için de geçerli bence. Kolay yaşam koşulları altında yaşamıyoruz. Hayatımızın ileriki zamanları için hedeflediğimiz şeylerin temelde tek bir amacı var o da mutlu olmak. Fakat mutlu olalım derken kendimizi kelimenin tam anlamıyla bir eşya olarak gördüğümüz için "Nasıl olsa üstesinden gelirim" diye düşünerek istemediğimiz bir işte çalışıyoruz istemediğimiz bir yerde yaşıyoruz istemediğimiz işleri yaptırılmaya zorlanıyoruz kısacası istemediğimiz bir hayatın başrolü oluyoruz. Bu süreçte -yine- mutlu olmak için hayaller kuruyoruz sonuçta hepimiz insanız ve bir dayanağa ihtiyacımız var fakat hayallerimiz de gün geçtikçe umutsuzluğa sürükleniyor ve sonunda tamamen hiçlik kalıyor. Hepimiz mutlu olmayı bekleyen ama nasıl mutlu olunacağını bilmeyen nefes alan canlılara dönüşüyoruz sadece. Zihnimizden, düşüncelerimizden kaçmak için sürekli kendimizi meşgul etmeye çalışıyoruz. Hatta bir süre sonra hayal bile kurmaz oluyoruz. Çünkü düşündüğümüz zaman eskiden kurduğumuz hayaller ve elimizde olan koca bir sıfır aklımıza geliyor. Bu yüzden romanda benim için en akılda kalıcı yer Hayalin hayalden kaçmaya çalıştığı yer oldu. Tıpkı bizim yaptığımız gibi. Yine de gerçeklerin bir anda bu kadar yüzüme vurması pek hoş olmadı. Ya da Günday bunların hiçbirini ifade etmiyordu ben tamamen son günlerde hissettiklerimi yazdım. Çizimlere gelirsek Emre Orhun'un yıllar boyu uğraşmasına değmiş bence. Resimde vurgulamak istediği şeyleri çok rahat bir şekilde göz önüne getirebilmiş. Kitabın sonunda metnin asıl halini -metnin orijinali Emre Orhun tarafından yazıldı- de koymayı unutmamışlar. İki farklı yazar bile olsa iki hikaye de hafıza kaybıyla başlıyor. Karşılaştırmam gerekirse Hakan Günday'ın hikayesine daha ütopik diyebilirim. Okuyacak olanlara iyi okumalar.
Kana Diz Kana
Kana Diz KanaHakan Günday · Flaneur Yayınevi · 2020965 okunma
·
87 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.